Kur’ân’da en çok zikredilen kıssa Hz. Musa (as) ile ilgili olanlardır. Firavunun emriyle büyücüleri Hz. Musa (as) ile yarışa kalkışıp Firavun’un ilâhlığını ispat etmek için bütün hünerlerini gösterirler.
Onlar kimya, fizik, simya, astronomi gibi ilimlerde toplumda tanınmış isimlerdir. Hz. Musa (as) ise asası ile mu’cizeler gösterip tüm büyüleri etkisiz hâle getirir. Firavun istemese de tanık oldukları mu’cizeler karşısında sihirbazların ve halkın çoğu imana gelir.
Bilimler aslında varlık âleminde gizlenen sırları keşfederler. Fizik, kimya, biyoloji, elektrik, matematik… kâinattaki düzeni değerli araştırmalarıyla formüle ederek insanların hizmetine sunarlar. Ne yazık ki her şeyi madde ile açıklayan bakış açısı “kâinattaki düzen ve intizam kanunlarını yerleştiren kim?” sorusunu göz ardı ederek formüle ettikleri kanunları ilâhlaştırmakta kanun koyucuyu görmemektedir. Günümüzde bilim dalları sebep ve sonuçlara odaklanarak âdeta putlaştırılmakta, bilim insanları ise âdeta Firavunun büyücüleri gibi bilimin ilâhlığını ispat etmeye çalışmaktadır. Geçirdiğimiz Pandemi döneminde edindiğimiz tecrübeler bunun en canlı örneğidir: Küresel ilâç firmaları desteği ile hareket eden bilim insanlarının yönlendirmesiyle ilâhlaştırılan aşı mu’cizesinin(!) faturası yan etkileriyle hâlen tahribatına devam etmekte…
Yaratıcıyı görmezden gelen, kâinattaki düzen ve intizamı sebeplere, tabiata, tesadüfe veren bir bakış açısı küresel salgın gibi yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Bu dünyanın tek dünya olduğu ve insan hayatının sonsuz bir yok oluşla sona ereceği mesajları eğitim sistemi ve medya aracılığı ile telkin edilmektedir.
Küresel bir sihir oyunu sergilenmektedir.
OLAĞANÜSTÜ PROBLEMLER VE ÇÖZÜMLER
Hastalıklı asrın insanlarına Kur’ân’dan reçeteler sunan Bediüzzaman Hazretlerinin Tabiat Risalesi, Haşir Risalesi gibi eserleri Hz. Mûsa’nın (as) asâsı gibi sihirleri yutar… Tabiat Risalesi materyalizmin dayanağı olan eşyanın varlığını sebeplere dayandırmanın bilimsel olarak imkânsızlığını ispatlar. Onuncu Söz ile haşir ve ahiretin varlığını aklî delillerle ispatlar. Risale-i Nur’da inanç ile ilgili her soruya cevap verilir, şüpheler evhamlar aklî delillerle izale edilir.
TABİAT RİSALESİ
“Peygamberleri onlara, ‘Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah hakkında şüphe olur mu?’ dedi”1 ayetinin tefsiridir. Dinsizlik ve imansızlığın imkânsızlığı “Dokuz Muhal” ile ispat edilir. Mü’minlerin bile bilmeyerek kullandığı dinsizliği çağrıştıran “dehşetli kelimeler” vardır. Mühimlerinden üçü şöyledir: Birincisi “eşyayı sebepler yapıyor”, ikincisi “kendi kendine oluyor”, üçüncüsü “tabiat yapıyor”.
Bediüzzaman Hazretleri, varlık âlemindeki düzeni, sanatı nazara vererek meseleye “tümevarım” şeklinde yaklaşır. Öncelikle ilk üç yolun imkânsızlığını her birinden üç örnek vererek “dokuz muhal” ile ikna edici şekilde beyan eder. Bunu ya yukarıdaki üç yola vereceğimizi ya da Allah’ın varlığını ve kâinatı O’nun (cc) yarattığını kabul edeceğimizi belirtir. Meseleyi temele indirgeyip kişinin kâinattaki örneklere bakarak aklını kullanmasını ister.
Ateizm, deizm, materyalizm ve evrim benzeri inkârcılık akımlarına karşı Allah’ın varlığını kesin olarak görmek ve göstermek isteyenler Tabiat Risalesi’ni başucu eseri yapmalıdır.
HÜLÂSA
Bediüzzaman Hazretlerinin eserlerinde gelen sorulara verdiği cevapları, kendimizi iki cihanda tehlikeye atmak pahasına göz ardı etmeyelim. Kalp ve ruh kulağı ile dinleyelim, çevremize anlatalım.
Dipnot:
1- İbrahim Suresi: 10.