İstanbul’un fethini hepimiz biliriz de işgalini, işgalden kurtuluşunu pek bilmeyiz.
Hilafet merkezi ve başkent İstanbul 13 Kasım 1918’de fiilî olarak işgal edilir. (16 Mart 1920’de işgal donanması toplarını Padişahın ikametgâhı olan Yıldız Sarayı’na çevirir.) Osmanlı Meclisi kapatılır. Bediüzzaman Hazretlerinin sonraki yıllarda yazdığı “Kastamonu Lâhikası”nda kullandığı tabiriyle “Alem-i İslâm’a ihanet anlamına gelen Sevr anlaşması” Osmanlıya imzalatılır. İşgal 6 Ekim 1923’e kadar devam eder. Bu süre zarfında muhalifler hapsedilir. Milletvekilleri Malta’ya sürgüne gönderilir. Resmî binalara el konulur. Haberleşme sistemi kontrol altına alınır. Müslümanlar şehrin içinde ancak pasaportla dolaşabilir. Halk açlık ve sefalete mahkûm edilir.
Rum Patrikhanesi Ayvansaray, Balat, Cibali ve Fener’de kurtarılmış Yunanistan adını verdikleri devlet kurduklarını ilân eder.
İşgal bütün şiddetiyle devam ederken İstanbul büyük göçlere de sahne olur. Balkan göçmenlerine, Rus İhtilâli’nden kaçan asker ve sivil Beyaz Ruslar eklenir. Beri yandan korona günleri gibi “İspanyol gribi salgını” da başlar.
TÜRKÇE VE ARAPÇA GİZLİ BASILIR
İşte “Hutuvat-ı Sitte” böyle bir atmosferde yazılır. 1920’de İngilizlerin İstanbul’u işgali esnasında telif edilmiş, defalarca Türkçe ve Arapça olarak gizlice bastırılarak dağıtılmıştır. Eser Müslümanların uyandırılarak hamiyet duygularının geliştirilmesinin imanî, İslâmî ve millî vazife olduğunu muhteşem bir şekilde izah eder. İngilizler Bediüzzaman’a ölüm fermanı çıkarırlar.
Bediüzzaman Hazretleri, Anadolu’da başlayan İstiklâl Savaşı’nın ve Kuva-i Milliyenin aleyhine, İngilizlerin etkisinde kalan bazı çevrelerin baskısıyla çıkarılan Şeyhülislâm fetvasına karşı bir fetva yayınlar. Yazı ve makalelerinde İstiklâl Harbi’ni “cihad”, Kuva-i Milliyecileri de “mücahid” ilân ederek istiklâl mücadelesini destekler. Bu hizmetleri ve kahramanlığı, onun Ankara hükümeti tarafından defalarca dâvet edilmesine sebep olmuştur. 7 Kasım 1922’de Ankara’ya dâvet üzerine giden Bediüzzaman 9 Kasım 1922’de TBMM’de resmî hoş geldin merasimiyle karşılanır.
HÜLASA
Bediüzzaman Hazretlerinin hayatının her safhası şüphesiz araştırmacı tarihçileri bekliyor. Biz genel bir bilgi çerçevesinde İstanbul’un işgalinin 100. yılı dolayısıyla çıkan yeni kitaplarda yaptığımız kısacık araştırmayla o günleri hatırlatmak istedik.
Velhasıl, “Hutuvat-ı Sitte”yi telif edildiği tarihteki ve günümüzdeki olaylar ışığında bir kez daha okuma zamanı!