Peygamberimiz (asm) “İktisat eden maişetçe aile belâsını çekmez!” der. Bediüzzaman Hazretleri 19. Lem’a olan İktisat Risalesinde bu hadis-i şerifin yorumunu yapar.
Yazımız bu hadisin sırrını en küçük dairelerimizden olan ailemizde nasıl yaşadığımız üzerine…
Kanaat, iktisat ve şükür kavramlarının “bir hayat tarzı” olarak günlük yaşantımıza aktarmak çok önemli. İsrafın yol açtığı dengesizlik hayatları alt üst ediyor zira.
Yaşadığımız günler bunun sayısız ibretli örnekleriyle dolu. Aşağıdaki örnekler tüketirken tükendiğimizin canlı fotoğrafları hükmünde...
DÜNYADA VE AVRUPA’DA İLK SIRALARDA
Geçtiğimiz günlerde ekranlarda aile ekonomisi üzerine programlarda uzman kimliğiyle yer alan Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu’nun açıklamaları bu açıdan dikkate değer bilgilerle doluydu: Tüketimde % 77 ile dünyada ilk sıralarda yer alıyoruz. Kredi kartı kullanımında İngiltere ve Almanya’yı geride bıraktık. Avrupa’da en fazla kredi kartı kullanan ülkeyiz.
Ülkemizde 40 milyon kişi facebook kullanıyor. Dünyada dördüncü sıradayız.
Evlerin % 64’ünde internet var.
Ülkemizde % 66 oranında akıllı telefon kullanılıyor. Avrupa’da 11. sıradayız.
Teknolojik ürünleri bu kadar çok tüketmemize rağmen, teknoloji üretemiyoruz.
Ayrıca araştırmalara göre kitap okumuyoruz, tüketiyoruz. 45 saniye okuduktan sonra dikkatimiz dağılıyor.
Bu demektir ki, düşünme, muhakeme edebilme kabiliyetimiz de hızla dumura uğruyor! Zaten aşağıdaki araştırma neticeleri tercihlerimizde aklımızın pasif kaldığını gösteriyor.
AYRANI YOK İÇMEYE, ARAŞTIRMASI
Bir başka araştırma ise ülkemizin en yoğun nüfusuna sahip İstanbul’da halkın tüketim alışkanlıkları üzerine. Araştırma 2014’de İstanbul’un 39 ilçesinde toplam 4 bin 555 katılımcı ile görüşülerek gerçekleştirilmiş. Tüketimde bilinç seviyemizi gösteren ilginç neticeler var.
İstanbul Üniversitesi (İÜ) İktisat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Şeker, “İstanbul Tüketim Eğilimi ve Talep Potansiyeli Hane Halkı Araştırması”nın sonuçlarını şöyle açıklıyor:
Bir anlamda iki farklı İstanbul’dan bahsedebiliriz. Bir yanda haftada bir-iki defa et, tavuk ya da balık yiyemeyenler, yılda bir kere bile tatile gidemeyenler; öte yanda harcama kapasitesi oldukça yüksek olan bir kesim. Bir yanda günde ortalama 5 ekmek tüketen ilçeler, öte yanda 2 ekmeğin altında günlük tüketimi olan semtler var. Öyle ki, ilçeler arası farklılıklara benzer şekilde, ilçe içinde bile farklılıklar var.
Ayrıca toplumun tüketim eğiliminin geliriyle doğrudan doğruya ilişkili olmadığı da gözleniyor. Bu sonuç, tüketim toplumu haline dönüştüğümüzü onaylıyor. Örneğin; İstanbulluların yüzde 42’si ekonomik gerekçelerden dolayı tatil yapamıyor. Yüzde 17’si de haftada bir iki kez et veya tavuk ya da balık yiyemiyor. Ama yüzde 50’si akıllı telefona sahip, yüzde 53’ünün evinde ise plazma ya da LCD/LED televizyon var.”
Görülen o ki, atalarımızın “ayağını yorganına göre uzat!” olarak formüle ettiği hayat düsturu hafife alınıyor. Halkın geliri, giderini karşılayamıyor. Buna rağmen et yemiyor, ama akıllı telefon modellerine yatırım yapıyor.
HÜLÂSA
Ailede harcamalar konusunda kadınların ve hatta çocukların tercihlerinin ön plânda olduğu bütün dünyada kabul edilen bir gerçek. Bu yüzden dünyaca ünlü firmalar kadınların ve çocukların gönlünü fethetmeyi hedefliyor, onlara öncelik veriyor.
Dinimizde de evin iç işlerinden mesul olarak görülen, Bediüzzaman Hazretleri’nin “müdür-ü dahilî” “hazinedar” olarak nitelendirdiği kadınların aile ekonomisi üzerinde biraz daha fazla kafa yormalarında fayda var!
Aksi takdirde krizlerin kaçınılmaz olduğunu Peygamberimiz (asm) 14 asır önceden haber veriyor!