Hilal Teğiş: “Kur’ân’da sadece iki mübarek gece yer alıyor. Kadir ve Mi’raç. Diğer mübarek geceler yer almıyor diyenler var. Bunlar sonradan Osmanlı döneminde kutlanmaya başlandı diye bid’at olarak değerlendiriliyor. Oysa Üstadımız Leyle-i Regaib ve Leyle-i Berat diye Risalelerde ismen vurgulayarak ibadetler yapmış. Bu konuyu ele alır mısınız?”
Kur’ân’da Kutsal Geceler
Bu bilgi bir eksiği ile doğrudur. Eksiği şudur: Kur’ân’da Leyle-i Kadir ve Mi’racın dışında, Leyle-i Berat’a da işaret eden âyet vardır: Duhan Sûresi ilk âyetleri. Manası şöyledir: “O apaçık kitaba and olsun ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız. Bütün hikmetli işler o gecede tefrik olunur.” 1
Bu âyette geçen mübarek gece kimi âlimlere göre Kadir Gecesi, kimi âlimlere göre Berat Gecesi’dir. Fahrettin Razi’ye göre bir yıllık hikmetli işlerin tefriki, tanzimi ve ayrılması Berat Gecesi’nde başlar, Kadir Gecesi’ne kadar sürer. Keza Berat Gecesi’nde Kur’ân’ın tamamı Levh-i Mahfuz’dan Dünya semasına nazil olmuş, bundan sonra Kur’ân ilk âyeti Kadir Gecesi’nde olmak suretiyle 23 sene boyunca âyet âyet Peygamber Efendimiz’in (asm) pak kalbine tenzil buyurulmuştur.
Bediüzzaman Hazretleri’nin değerlendirmesine göre de Berat Gecesi, Kadir Gecesi kutsiyetindedir. Leyle-i Berat, insanlığın geleceği ile ilgili kader programını taşıyor ve bu sebeple bütün sene için bir kutsî çekirdek hükmündedir. 2
Bediüzzaman’ın bu yorumu Duhan Sûresi 4 ve 5. Âyetine dayanıyor. Söz konusu âyetler bütün hikmetli işlerin o gecede düzenlenip plânlandığını haber veriyor.
Leyle-i Regaib ve Mevlid
Üç gecenin Kur’ân ile irtibatlı gecelerden olduğunu görmüş olduk. Zaten hepsi beş gecedir. Kaldı iki gece. Regaib Gecesi ile Mevlid Gecesi. Evet, bu gecelerle ilgili Kur’ân’da doğrudan bilgi yoktur. Fakat dolaylı olarak vardır.
Regaib Gecesi, Recep ayının ilk Cuma gecesidir. Bu gecede duâların geri çevrilmeyeceği bilgisi Peygamber Efendimiz’e (asm) dayanıyor. Hadis şöyledir: “Beş gecede duâlar geri çevrilmez: Recep ayının ilk Cuma gecesi, Şaban ayının yarısı geldiği gece, Cuma geceleri, Ramazan Bayramı gecesi ve Kurban Bayramı gecesidir.” 3
Bu rivayetten şüphe duyulacak bir durum yoktur. Çünkü Regaib Gecesi zaten bir Cuma gecesidir. Nitekim hadisin devamında zaten Cuma gecelerinde yapılan duâların reddolunmayacağı bilgisi yer almaktadır. Cuma günü Allah’ı zikretmeye koşmayı Kur’ân da emrediyor. Yani bilgiler birbirini teyid ediyor.
Mevlid-i Şerif Gecesi’nin kutlanacağı ile ilgili bir emir ise yoktur. Sadece bilinen Peygamber Efendimiz’in (asm) Rebiülevvel ayının 12. Gecesinde dünyaya teşrifleridir. İslâm ümmeti Peygamber Efendimiz’in (asm) dünyaya teşriflerini şükür, salâvat ve duâlarla anmaya, O’nu manen karşılamaya, farkındalık oluşturmaya çalışıyor.
Bunda da bir sıkıntı yoktur.
Yapılanlar Kur’ân’a ve Sünnete Uygun Olsun; Yeter!
Öte yandan, yaptığımız amellerin karşılığı Kur’ân’da yoksa bile, hadislerde ifadesini bulmuşsa o da kâfidir. Evet, hadislerin zayıfları da vardır. Ama hadisler, muhaddislerce sıkı bir elemeye tabi tutularak günümüze ulaşmıştır. Biz ahir zaman ümmetinin bu bilgi ve değerlendirmelere güvenmemiz lâzım. Hadislere güvenmeyecek olursak ortada ibadet de kalmaz, din de kalmaz. Bin dört yüz senedir İslâm ümmetine yeten hadisler bize de yeter.
Bir diğer husus, bu kutsal gecelerde yaptıklarımıza bakalım: Kur’ân ve sünnet çerçevesinde izah edebiliyor muyuz?
Oruç tutuyoruz. Namaz kılıyoruz. Kur’ân okuyoruz. Kendimiz ve İslâm ümmeti için Duâ ediyoruz. Şerlerden, günahlardan Allah’a sığınıyoruz. Tövbe ediyoruz. Evrad ve ezkârımız varsa okuyoruz. Dersler yapıyoruz. Bazen ikramlarımız oluyor. Vs.
Mum yakmıyoruz. Çul-çaput bağlamıyoruz. İslâm ümmeti olarak yapılan bir bid’at yok elhamdülillah!
Öte yandan, bazı gün ve gecelerin diğerlerine göre daha münbit ve rahmete yakın bir zemin ihtiva ettiği de bir gerçek.
Fakat temel ölçümüz: Yapabildiğimiz kadar bir geceyi değil, her günü ve her geceyi fırsat bilmek, bir gecede yoğunlaşıp, diğer günlerimizi ihmal etmemek olmalı.
Dipnotlar:
1- Duhan Sûresi: 2, 3, 4. 2- Şuâlar, s. 433. 3- Beyhaki, Sünen, Şuabül-İman, 3/342.