Dünyamızdaki çatışmalarda, hasımlar şeffaf bir şekilde belli olsalardı, barış kolay olurdu.
Çatışmayı yönetenler gizlenip aracılar kullandıklarından, tehlike büyüyor ve barış zorlaşıyor. Bugünkü Gazze/Filistin-İsrail savaşında; İsrail tarafında duran küresel ittifak (Neoconlar) mahiyetiyle saklanıyor ve vekâletini İsrail üzerinden devam ettiriyor. BOP’un da sahipleri olan Neoconların küresel manada; insaniyet, İslâmiyet, demokrasi ve tarih düşmanı ihtilâlci Marksistler olduğunu bilmeyenler, bazı devletlerin veya siyasetçilerin isimlerinde kayboluyorlar.
Gazze savaşını; Ukrayna, Afrika Sahel ülkeleri (Nijer, Mali, Burkina Faso gibi), Kuzey Irak/Suriye, İran, Kafkasya gibi ülkelerden bağımsızca düşünmek mümkün değildir. Global olarak organize bir şekilde; bankacılıkta, büyük şirketler üzerinden gıdada ve temel ihtiyaç maddelerinde, ileri silâh sanayinde, enerjide, ilâç sanayiinde, biyolojik araştırmalarda ve medyada ittifak kurmuş yapıları ve enstitüleri bir tarafa bırakarak yalnızca İsrail’in, İran’ın veya Rusya’nın peşine düşenler, savaşın mahiyetini anlayamayacakları gibi barışa yardımcı da olamazlar.
Global çatışmaların, devletler ve milletler arasında cereyan ettiğini zannedenler; elbette meseleyi; “İsrail”, “siyonizm”, “Arz-ı Mev’ûd”, “büyük Yahudî devleti”, “Fırat ile Dicle arası” ve “seçilmiş millet” gibi, günümüzdeki savaş ile ilgisi olmayan tabirlere indirgeyeceklerdir. Peygamberimiz (asm) Ahirzamanın dehşetli tahribatçı cereyanından bahsederken: “Bütün dünyayı zapteder.” diyor. Ve devam ediyor: “O dehşetli cereyanın en önemli kısmı Yahudîlerdir…” Şimdi; dünyayı zaptetmiş global tahribatçıları küçücük Filistin topraklarına nasıl sığdıracaksınız? Boykot listesini hazırlarken dünyanın önde gelen en büyük firmalarının markaları karşınıza çıkacak ve siz yine İsrail’den bahsedeceksiniz. Bu tahribatçı küresel güç, tüm devletleri ve milletleri tehdit ederken Siyonizm’den dem vuracağız… Hakikate yakışıyor mu?
Allah mealen, “Yaş ve kuru ne varsa Kur’ân’da mevcuttur.” demiyor mu? Peygamberimizin (asm) bütün hadisleri de bu Kur’ân’ın tefsiri değil mi? Günümüzde yaşadığımız bu dehşetli olayları Peygamberimiz (asm) mu’cize olarak haber vermemiş mi? Bu haberlerin dehşetiyle endişeye kapılmış nice tarihî şahsiyetler ahirzamanın mahiyetini araştırmamışlar mı? (Japon başkomutanı gibi…) Söylediklerimiz doğru ise, peki yanlış nerede… Ahirzamanın şerirlerinin hem nifakı, hem zulüm ve tedhişi hem de entrikayı kullanacaklarına dair de rivayet var. Son kırk senenin çatışmalarını hatırlayanlara, geçmiş ile ilgili bir sırrı paylaşmak istiyoruz: Kemalizm’in nifak ile hareket ettiğini bilen bazı Müslümanlar, deccaliyetin de nifak ve sınıf çatışması ile hedefine yürüdüğünü unutuyorlar.
“Sınıf çatışması” derken; yalnızca zengin-fakir, işçi-işveren, köylü-şehirli veya genç-ihtiyar çatışmalarını mı anlıyoruz? Elbette bunlardan ibaret değil… Tüm ırkçılık ve milliyetçilik kavgaları, mezhep kavgaları, lâik-anti lâik kavgaları ve insanları ötekileştirmeye müsait bütün mücadeleler “sınıf çatışması” çerçevesine dahildir.
Milliyetçiliğin Batı’da ve Doğu’da nasıl kullanıldığını kısaca gözden geçirelim…
Önce Papa Johannes Paul’u, milliyetçi Ağca’ya kurşunlattılar… Bu çizgi önemli… Malatya Zirve Kitabevi katliamı, Hrant Dink, İtalyan rahip Andrea Santoro’u katliamlarını da küreselci Marksistler Milliyetçilere yaptırdılar. Ve yine Türkiye’ye 12 Eylül’den sonra ırkçılıkla yaşatılan Kürt felâketi...
Avrupa’ya bakalım… Demokrasi etrafında AB’yi idare eden geleneksel partileri küçültme yolunda da milliyetçilik kullanıldı… PEGİDA hareketini arkada organize edenler Angela Merkel, Soros ve Von den Leyen gibi sosyal Marksist liderlerdi. İngiltere’yi AB’den çıkaranlar da onlardı. Sonra İtalya’da Berlusconi’den sonra yükselen milliyetçilikle siyaset orada da hırpalandı. Ukrayna’ya geçmeden önce bilhassa Almanya’daki Nazi hareketini tahlil etmekte fayda vardır. Hiçbir Hristiyan’ın veya demokrat Alman’ın tasvip etmediği bu hareketin “sağ” ile zerre kadar alâkası yoktur. Tedhişçiler demokrasi karşıtı global Marksistlerce finanse ediliyorlar. Almanya siyasetindeki Hristiyan Demokratları AFD ile ve sosyal demokratları da Marksist Yeşillerle parçalayanlar da aynı mihraklardı. Hedefleri AB’yi ve demokrasiyi yıkmakta milliyetçiliği kullanmaktı.
Ukrayna’da tuzağa çekilen Hristiyan Rusya ve Ukrayna halkları da “milliyetçilik”le tahrik edilmedi mi? Yahudîlere düşman Ukraynalı Nazilerin, Yahudî asıllı liderlerin emir-komutası altında ölüme gitmelerini (ölü sayısı bir buçuk milyona yaklaşıyor) ahirzamanın küresel deccaliyetine vermezseniz, problemi asla çözemezsiniz.
İsrail’e gelince… Kurulduğu yıllardaki Yahudî tedhişi esnasında Said Nursî’nin, zindanda talebelerine yazdığı mektup önemli. Dinî/millî duygularla ecdadlarının kabirlerine ve mabetlerine koşuşturan Yahudîlerden bahsediyor Bediüzzaman. İşte bu dindar/milliyetçi Yahudîler bugün, küreselci Neocon-Neoliberal ittifakının dolmuşuna binerek, bölgede deccaliyet cephesinde savaşıyorlar. Tıpkı Doğu Perinçek ile ittifak eden Devlet Bahçeli gibi… Görünüşte zıt iki kutbu yanyana getiren küresel Marksist hareketin, İsrail’deki fanatik Yahudîleri de cepheye sürdüklerine şahit oluyoruz. Milliyetçilerin, zâhiren düşman oldukları global Marksizm’in tuzağına düştüğünü görüyoruz.
Netice; Bediüzzaman, milliyetçilik duygularıyla vekâlet savaşına itilen tüm halkların, canavarın boğazına gittiğini haber veriyor; Ukrayna, yabancı düşmanlığı yapan Avrupalı milletler, İran’daki ve Irak’taki Kürtler, Obama’nın tetikçiliğiyle Harris’e koşan Amerikalı siyahîler…
Ve bunların yanında, dünya halklarının nefretini tekrar çekmeye başlayan İsrail ve Yahudîler…