"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Diyanet hocalardan ne istiyor?

Şükrü BULUT
11 Kasım 2024, Pazartesi
Diyecekler ki:

“Biz hocaların vazifelerini yapmalarını istiyoruz. Siyasete karışmamalarını, devlet memuru olduklarını unutmamalarını ve başkanlığımızın kendilerine verdiği çerçevenin dışına çıkmamalarını istiyoruz, Diyanet olarak.” İmamların/hocaların vazifelerinin tanımı henüz yapılmış değil. Sıradan bir cemaat; “Şu imam camide siyaset yaptı” dediğinde, bu “siyaset yapma”nın da tanımı yapılmış değil. Memuriyetin bütün memurlara getirdiği katı resmî hayat biçiminin, imamlar için ne kadar esneyeceği de belli değil… İşte bütün bu belirsizlikler içinde imam, Diyanet’teki amirinin iki dudağına mahkum oluyor, yanlış yapmamak için…

12 Eylül İhtilâlinden önce (liseyi bitirdiğimde) ancak üç ay imamlık yapabilmiştim. Yaz tatilinden sonra üniversite hayatı başlamıştı. Edebiyattan sonra, İstanbul’da bir selâtin camiinde imam olduğumda Atatürkçülük adına cunta demokrasiyi katletmişti. Cumhurbaşkanlığından Başbakanlığa, oradan valilere ve oradan da kaymakamlıklara süratlice inen dehşetli istibdadı, biz de camilerde hissetmeye başladık. Diyanet’in merkezinde bir kadro, bize hazır hutbeler gönderiyordu. Eski gelenek devam ettiğinden, bazı arkadaşlarla hutbelerimizi kendimiz hazırlıyorduk. Haftada iki-üç günümüzü alıyordu, bu hutbe hazırlıkları… Bazı camilerdeki kimliksiz vazifeliler, merkezden gelen hutbeyi okumayan hocayı önce müftüye sonra askerlere jurnalliyorlardı. Çok faziletli olan Beyoğlu müftümüz, meseleyi üzerinden atabilmek için rahmetli murakıp Sadık Ağabeyi camiime göndermişti…

Tam kırk dört sene geçmiş. Bu defa başımızda asker falan yok. Milletini çok sevdiğinden “dindar nesil” yetiştirmek isteyen 12 Eylül takipçisi AKP hükümeti var. Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesini yüz katına çıkarmış, Başkanımıza özel uçak tahsis etmiş ve her caminin çevre düzenlemelerini mahiyetindeki belediyelere yaptıran bir hükümetimiz var. Fakat imamlara yine bir merkezden hutbeler geliyor ve o hutbeyi cep telefonundan cemaate okumayan imama soruşturma başlatılıyor. Ve bu manzara karşısında kendinize sormadan edemiyorsunuz: 12 Eylül’ün cuntasından AKP’ye, şu imamların Cuma’larında ve hutbelerinde ne değişti?

12 Eylül’den önceki imamların çoğu ilkokul veya ortaokul mezunuydu. Üniversiteyi bitirmiş veya medreseden çıkarak kendisini yetiştirmiş hocalarımızın, Cuma ve bayram hutbeleri kitapları vardı… Belki de yüze yakın… Hutbe hazırlayamayan hocalarımız o kitaplardan istifade  ederlerdi. İmam Hatip mezunu hocalarımızın çoğu da, hutbelerini bizâtihi kendileri hazırlıyorlardı. Zamanla cemaatini doyuracak seviyede vaazlar da verebiliyorlardı. Sistem, hocaların kendilerini mütemadiyen geliştirmelerini âdeta zorluyordu. Hoca/imam demek, okumak demekti. Hiç olmazsa sahasındaki yüzlerce irili ufaklı kitaba ulaşma mecburiyeti hissediyorlardı. İşte Türkiye demokrasisini katleden Kemalist 12 Eylül İhtilâli önce korkuyla imamların ellerini bağladı ve daha sonra da çoğu imamlar hazır metinlere alıştılar, araştırma ve kendilerini geliştirme süreçlerinden koptular.

12 Eylül rejimi, hürriyeti yasaklamıştı. Devlet ile irtibatlı herkesi askerî disiplin ile zapt u rapt altına almıştı.

Sonra, kendisini ehl-i tarik olarak lanse eden Turgut Özal geldi ve onu da İmam Hatipli AKP’liler takip ettiler. AKP kurmaylarını mânevî himayesine alan İmam Hatiplilerin meşhur hocaları, bu dindar bilinen hükümetlerin Diyanet ve  imamlar üzerindeki istibdadına ses çıkarmadılar. Hatta çoğu akademisyen olan kadrolarca hazırlanan hutbelerin seviye olarak yüksek olmasından dolayı, istibdatçı hükümete teşekkür bile ettiler. İşte hocalarımız hem okumayı/araştırmayı ve hem de yazmayı bu şekilde unutmuş oldular. Elbette bunu bütün imamlarımız için söylemiyoruz. Fedakârca ilme/irfana çalışan ve çevresindeki insanları cehaletten ve cehalete bağlı olarak küfürden ve sefahatten kurtarmaya çalışan gayretli hocalarımızı tebrik ediyoruz. Bazılarının ise içlerindeki hamiyet ve gayret feveran etse de, Diyanet’in bilmecburiye getirdiği sıkı tarassut ve cemaatten gelecek en küçük şikâyeti bertaraf etme adına uyguladığı baskı, o hamiyetli hocalarımızın hem ellerini hem de ayaklarını bağlıyor.

Neticeye gelince; 12 Eylül İhtilâli’nin üzerinden kırk dört sene geçtiği halde, bu gizli istibdadın devam  etmesi AKP hükümetinin yüzkarası olsa gerek. AKP,  hükümet olarak, siyasi menfaatleri için Diyanet’in yakasını mutlaka bırakmalıdır. Diyanet de bu kırk senelik istibdat geleneğinden koparak hocalarını/imamlarını ilme, araştırmaya, tebliğe ve örnek insanlar olmaya teşvik etmelidir. Günümüzdeki imamların çoğu, artık üniversite mezunu… Hem hutbesini, hem de vaazını hazırlayabilecek donanımda hocalarımız var. Hocalara/imamlara bilgi ve kaynak akışı devam etmeli, fakat kürsülerine müdahale edilmemelidir. Cemaat onları efkâr-ı ammenin istediği çizgide tutar. Kaygı çekmesin, Diyanet’imiz.

Okunma Sayısı: 1765
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Zübeyir

    21.11.2024 20:00:50

    Allah razı olsun. Kaleminize sağlık. Siyaset, ilmi de dini de tahakküm altına alıyor. Bu istibdadın bile farkında değiliz ne yazık ki..

  • Mehmet

    12.11.2024 14:00:05

    12 eylülcülerin diyaneti zaptu rapt altına almaları günümüzde ihtilalin ürünü AKP ile devam ettirilip yukarıdan gelen talimatla hutbelerde maocuların isteği şekil tekeline alınıp iğdiş edildi.

  • Ahmet Cemil Çökren

    11.11.2024 23:23:22

    Tek partiyi bilemem ama bu zamanda memurlara müthiş bir baskı, korku ve yıldırma var. Allah kolaylık versin. Allah kaleminize kuvvet versin. Çok sade bir uslüp olmuş. Gençlik yıllarınıza dönmüşsünüz sanki :)

  • Hüseyin T

    11.11.2024 14:32:08

    Velhasıl aradan 44 yıl, yani nerdeyse yarım asır geçmiş olmasına rağmen batı cephesinde değişen bir şey yok.bu da bizlere Risale-i Nur derslerinin ne kadar ehemmiyetli olduğunu ortaya koymaktadır.cunku Bediüzzaman üstadımızın da dediği gibi," iman hem nurdur hem kuvvettir ve hakiki imanı elde eden kâinata meydan okuyabilir."

  • Arif

    11.11.2024 14:03:56

    “hutbeler geliyor ve o hutbeyi cep telefonundan cemaate okumayan imama soruşturma başlatılıyor. Ve bu manzara karşısında kendinize sormadan edemiyorsunuz: 12 Eylül’ün cuntasından AKP’ye, şu imamların Cuma’larında ve hutbelerinde ne değişti?” Zaten değilmesini beklemiyoruz, Akp nin 12 eylül bekçiliğini yaptığını anlamamak için ahmak olmak gerekiyor.

  • Ahmet

    11.11.2024 13:49:22

    Camiye siyaseti sokan ve diyaneti siyasallaştıralar ancak vatana ve millete kötülük yapmış oldular, Yolları kapalı ve toprağı bol olsunlar.

  • Hikmet

    11.11.2024 13:46:05

    12 Eylülün dini itibarsızlaştırma ve milletin hayatındaki tesirini kurma vazifesini hakkıyla yerine getiren AKP ye din düşmanları en üstün madalyayı verebilirler.

  • S.topuz

    11.11.2024 07:11:14

    "AKP,  hükümet olarak, siyasi menfaatleri için Diyanet’in yakasını mutlaka bırakmalıdır." AKParti büyük oranda İmam hatipli ve ilâhiyatcı, siyasallaşmış ve siyaseti her şeyin önünde gören bir düşünce tarzı ile ve Siyaset sopasıyla tepeden aşağıya inerek toplumun kurtulacağına inanan Hocaların ve Dînî Cemaatlerin sayesinde ayakta kalmayı ve avam tabakayı etkileyerek, peşlerinden sürükemeyi kolayca başarabiliyor! Müstesnâları tenzih ederiz! AKP onların yakalarını bıraksa, AKP diye bir Parti belkide kalmaz! Amelinizde ilk ve birinci saik"Rıza-i İlâhî olmalı ki, âdâtımız İBÂDET olsun ve makbul olsun! Rızai SİYÂSÎ olmamalı, Vesselam! Allah için SEVEBİLEN ve BUĞZ EDEBİLENLERE ne mutlu! 🙌🌹🤲🌹❤☝️🌙😪😭😢😡😤🌍🕋🇪🇺🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • Demokrat Avrupa

    11.11.2024 00:41:07

    Hürriyet ve demokrasinin olmadığı, Kemalizmin hüküm sürdüğü bir yerde dini temsil edenler ne kadar doğruları ve hakikatleri söyleyebilirler ki? Halbuki hürriyetin imanla ilişkisi tam manası ile anlaşılmış olsa, Bediüzzaman’ın “Ekmeksiz yaşarım, ama hürriyetsiz yaşamam” sözlerini hatırlamakla beraber yaşayabilsek dini temsil edenleri kim durdurabilir ki?

  • Abdülhamit

    11.11.2024 00:25:42

    Kıymetli hocam,AKP nin en önemli vazifesi 12 eylül ihtilalinin misyonunu devam ettirmek değil mi? Yirmi senedir bu baskıyı gizlice dindarlara uygulayandan hayır beklenir mi?

  • Sebahattin ÜNAL

    11.11.2024 00:11:23

    İnşallah hocalarımız, dedemiz Fatih Sultan Mehmet Han zamanında olduğu gibi hür bir şekilde ilim ile iştigal eden Akşemseddin gibi olabilme imkanına sahip olurlar. Maddî ve Manevî İlimler ile uğraşan insanlarının hür oluşu milletimizi daha ileriye götürebilir. Allah yardımcımız olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı