"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

12 Eylül’den 28 Şubat’a siyasal İslâm

Şükrü BULUT
11 Şubat 2015, Çarşamba 15:30
İçtimaî meselelerin laboratuvarı zaman ve cemiyettir.

Fennî meseleler kadar kolay isbat edilemezler. Zamanın hükmünü, toplumun, ıztıraplar içinde beklemesi gerekiyor. Siyasal İslâm’ın en büyük ihtilâl olarak nazara vermek istediği 28 Şubat hareketinin, 12 Eylül ihtilalinden sonra millettin ellerine ve ayaklarına takılan kelepçe ve zincirlerin gevşemesine karşı, yalnızca bir “BALANS AYARI” olduğunu kabul etmeyenleri, tarih delilleriyle tekzib etti. 12 Eylül’deki Kemalizm değişimi, klâsik siyasal İslâm’ı önce saha dışına atmıştı. Turgut Özal ve çevresine toplanan Türk-İslâmcı üslûbun, milleti iğfalde daha tutarlı olacağını, Kemalistler biliyorlardı. Erbakan üslûbunun getirdiği bıkkınlık, milletteki “teceddüd” beklentisi ve devreye giren Kissenger’in çocuklarının isteği, ılımlı ve kısmen kısmen liberal olarak da takdim edilen Özal çizgisini benimsetmişti kamuoyuna… 

Turgut Özal ve ANAP hareketini siyasal İslâmcılar kategorisinden saymayanların iddiaları; içerde ve dışardaki masonların iktidarın çevresini sarmalarıydı. Hakikatte Özal da İskenderpaşa ekibindendi. 1977 seçimlerinde ise MSP İzmir adayı olmuştu. Yakın çevresini de Nakşiler, Nurcular, Süleymancılar ve safî Türkçülerle süslemişti. Ve Özal’ın ölümüne kadar Erbakan çigisi bir varlık gösterememişti. Ne zaman ki, Demokratlar ihtilâlin anti-demokratik kanunlarına rağmen tekrar demokrasi yolunda derlenip toparlandılar; Kemalistler istihbarattaki milliyetçilerin de yardımıyla “MUKADDES İTTİFAK” tuzağını ülkenin yoluna döşediler. İsmi demokrasiye ve insanî değerlere aykırı olan bu tuzağın nasıl kurulup işlediğini genç araştırmacılarımıza bırakacağız. Dini, mukaddesatı ve tarihî değerleri hasis menfaatleri uğruna istismar edenlerin ittifakını kullanan Kemalistler, Erbakan’ın idaresindeki siyasal İslâm’ın önünü ansızın açıverdiler. 12 Mart müdahalesinden bu yana askerlerle ve Kemalistlerle münasebetlerde tecrübe kazanmış Necmettin Hoca, ansızın kendisini başbakan olmuş buluverecekti. Gerek Almanya Millî Görüş Teşkilâtı’nın kıymetli idarecilerinden ve gerekse 28 Şubat sürecinde ülkeyi terk etmek durumunda bırakılan siyasal İslâmcı politikacılardan duyduğumuz bir husus vardı: Merhum Erbakan, birilerinin kendilerini adeta iktidara ittiklerini çevresine anlatıp duracaktı. 

Nur Talebelerinin başından beri siyasetle uğraşan kardeşlerine anlatmak istedikleri husus da bu idi. Türkiye siyasetinin Avrupa’dan gelen menfî cereyanları siyasal İslâm’ın tanıyamaması, onların tuzağına düşmesine yol açıyordu. 28 Şubat’ta da öyle olmuştu. Kemalistlerin Sincan’da tankları yürütmeleri, Cemalettin Kaplan Hoca’nın Almanya nümayişleri ve münafık dinsizlerin İslâmî şeaire açtığı savaştaki argümanları, müstakilen tahlil ettiğimizde; siyasal İslâm hareketinin ne kadar hazırlıksız yakalandığını kendileri de İslâm’ı da müdafaa edemediklerini ve Kemalistlere karşı izzetli bir duruş sergileyemediklerini müşahede ediyoruz.

SİYASAL İSLÂMCILARDA DEMOKRAT VEYA DEMİREL DÜŞMANLIĞI

Siyasal İslâm’ın, demokrasiyi itikadî anlayışından dolayı kabul etmediğini zannedenler, yanılabilirler. Avrupa’da inkişaf etmiş ve İslâmla çatışmayan demokrasiyi bilemeyen Haricîler ve Şialar için bu husus mümkündür. Fakat Türkiye siyasal İslâm’ının durumu biraz farklı. Zeki ve siyaseti bilen buradaki kadrolar biliyorlar ki, Avrupa’da olduğu gibi bir demokrasi Türkiye’ye hakim olsa, siyasal İslâmcılar iktidara oynayamayacaklar. Marjinalleşerek yalnızca tebliğ vazifesi yapacak düzeye inecekler. Barajın hiç olmadığı bir sistemde ise, küçücük bir cemaat halinde Meclisi teyakkuzda tutabilecek bir grup olabilirler. Bu neticeyi tahmin eden siyasal İslâmcı siyasetçiler, Kemalizm yerine devamlı Demokratlarla mücadele ede geldiler. 

Demirel, demokrasi tarihimizin demokratik bir sembolüdür. Onun aleyhinde Kemalistler, masonlar, ırkçılar, azınlıklarla birlikte siyasal İslâmcılar gizli bir ittifak kurmuşlardır. Onun aleyhinde olabilecek magazin de olsa en küçük bir haber, onların basınında manşette yer alır. Son zamanlarda, siyasal İslâm’ın itikadî şartları arasına girmiştir Demirel düşmanlığı. Siyasetçilerin elbette hataları olacaktır. Halka mal olmuş insanlar hakkında her türlü konuşmalar yapılacaktır. Fakat Kemalistlerin gizli teşvikiyle 28 Şubat’ın Süleyman Demirel’e fatura edilme çabası; hem insanî karakter, hem bilimsel siyaset ve hem de İslâmiyet cihetiyle tam bir cinayettir. Bu cinayeti işleyenlerin bilimsel kongrelere çıkıp ilmî heyetler önünde tezlerini isbat etmeleri halinde, yukarıda arz ettiğimiz hükmümüzden dolayı geri adım atar, özür diler ve helâllik almaya çalışırız. 

AKP, 28 ŞUBAT ÖNCESİ TASARLANMIŞTI…

İtirafların ucu göründü. Amerikalı neoconların bizim sonradan AKP’li olarak ortaya çıkacak kurmayları ne zaman tesbit ettikleri yavaş yavaş yazılacaktır. Meselenin, kadrolar İstanbul Belediyesine ilk gelişlerinde kotarıldığını yazanlar da var. Cüneyt Zapsu’nun “kullanılmaya müsait” dediği kumaşın neoconlara ne zaman gösterildiğini önümüzdeki zamanlarda öğreneceğiz. Balans ayarının mimarı Çevik Bir’ in neocon danışmanlığını unutmamak için önemli bir yere yazmak gerekiyor. Erbakan Hocanın fişinin çekildiği zamanlarda, protoAKP ‘nin mevcut olduğundan yüzde yüz eminiz. Yenilikçilerin gelenekçilere galebesi için gerekli dizaynların yapıldığından kimsenin şüphesi olamaz. 12 Eylül’ün Danışma Meclisi’nden ANAP’a, oradan AKP’ye intikal etmiş” devletlü “politikacıların izini sürenler, bu hususu rahatça belgeleyebilirler. 

Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanlığına seçilmesinden Erbakan hareketinin gelenekçi-değişimci diye parçalandığı zamana uzanan sürecin, araştırmacılarca bilgi ve belge ışığında tahlil edileceğini umuyorum.

Okunma Sayısı: 4052
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Kemaleddin kardeş

    11.2.2015 21:33:41

    Tebrik ve dua ediyorum,Ehl-i islamın çoğu ahirzamanda Kur'an'ın en mühim tefsirlerinden biri olan risale-i nurlardan gereği gibi istifade etmemenin neticesinde siyasi ve içtima-i meselelerden de çok kolay avlanabiliyor.Risale-i Nurdan yardım alan yazılarınız bu yara almış noktanın tedavisine katkı makamında EN çok okunan, EN çok dinlenenlerden olmalılar kanaatindeyim. Risale-i Nurlarda tarif edilen içtima-i,siyasi tesbitlerin tatbikinde İslam alemi iç ve dış dairede uzak bir rota çiziyor olabilir bu tesbitler neşvünema etmemiş "çekirdekler" mesabesinde kalmış olabilir fakat "taneleri,çekirdekleri çatlatan Allah'tır." manasını ve hem risale-i nurlardaki hakikatlere uygun düşmeyen içtima-i ve siyasi duruşların,muamelelerin iyice "Canlanmış" olması halidir fakat "diriden ölüyü çıkaran Allah'tır" manasını da hatırlayıp şu çalkantılı hadiselerde ümitsizliğe hiçbir zaman düşmeden vazifemiz müsbet hareketi yapalım vazife-i ilahiyeye karışmayalım.Hasbünallahü ve ni'mel vekil...

  • Șoman yildirim

    11.2.2015 20:14:02

    sukru agabeyin kaleminize yureginize sălii bu tur yazilara cemiyetin ozellikle Silvășan islamcilarin arkasina vagon olmayi nurculuk zanneden bazilarinin cok ihtiyaci olduguna inaniyorum.gunumuzun en tembel meselelerinden biridir bu bakimdan bu yazi cok onemsiyorum ve yaparim tebrik ediyorum Selma ve saygilar sukru agabey

  • İsmet b.

    11.2.2015 16:53:19

    Yazarımız çok tartışmalı bir sahaya girmiş.. Evvela siyasal islamcılarımız kendilerini tanıyorlar mı.. Sebep oldukları cinayetin farkındalar mı.. Demirel'in bir şahıstan ziyade bir misyon olduğuna ben de katılıyorum..Acaba DEMİREL düşmanlığıyla NURCULARIN geçmişlerine mi hücum ediliyor.. Merak ediyorum..

  • abdullah negünekaldım

    11.2.2015 16:17:53

    HELAL BE SİYASİ YAZI DİYE BEN BUNA DERİM KALEMİNE YÜREĞİNE SAĞLIK İYİKİ VARSIN YENİ ASYAM SİYASİ İÇTİMAİ MESELELERDE PUSULASIN ÇÜNKÜ SİZ ÖLÇÜLERİNİZİ KUR'AN dan süzülen asrın reçetesi Risalelerden alıyorsunuz.Selam ve dualar.

  • bayram

    11.2.2015 14:37:05

    kaleminize ve dilinize saglık meseleyi tam netbirşekilde anlatmışsınız allah razı olsun.

  • Rüveyda

    11.2.2015 13:52:38

    Sevgili yazarımız Şükrü Bulut'un siyasal islamla ilgili son yazıları Türkiye üzerindeki sis perdesini ciddi anlamda aralayıp manzarayı netleştiriyor. Bugüne kadar siyasal islamın tarifini bu kadar açık ve net yapıp her şeyi yerli yerine oturtan bir bakış açısına rastlamamıştık. Kuran'ın güneşinden telammu etmiş Risalei Nurların siyasi şerhi de sayılabilecek bu tür makalelerin kitaplaşmasını ve gelecek nesillere aktarılmasını gazetemizden istirham ediyoruz. Tebrikler. Teşekkürler.

  • Demokrat Avrupa

    11.2.2015 11:38:26

    Bir insanin demokrat olup olmadigini ögrenmek istiyorsaniz Demirel`le ilgili birkac soru sormaniz yeterlidir....Demirel aleyhinde konusan birisi demokrat olmadigini belli edecektir...40 yil boyunca Demirel`e mason diyen siyasal islam ( Erbakan ve cevresi )....Erbakan ölmek üzereyken onu ziyaret ederek karsilikli helallestik ve öldügünde de uzun yillardan beri beraber olan bir arkadasimi kaybettim diyen Demirel... Büyüklük bu olsa gerek...

  • Bekir

    11.2.2015 10:55:44

    Yakın tarih ile ilgili enteresan tesbitler ve delilleriyle özetleyen harika bir makale. Nice böyle güzel makaleler kaleme almanız dileğiyle... Sayın Şükrü BULUT: Cesaretinizden dolayı tebrikleri. Allah cc sayılarınızı artırsın. Yeniasya Gazetesi de bu gibi hakikatlerin anlaşılmasında öncülük yapması nedeniyle de tüm camiası takdir ve tebrike şayandır. Tebrikler. Allah yar ve yardımcınız olsun

  • Garib Doğu

    11.2.2015 10:15:07

    Bu siyasi ve içtima-i meseleler ne kadar girift,ne kadar karmaşık,ne kadar çok yönlü meselelerdir.Bu sosyal ve siyasi hadiseleri doğru gören ve doğru yazan ve değerlendiren dürüst ve cesur,hamiyeli siyaset bilimcilerine şiddetle ihtiyaç var.Her siyasi haraketin özü(temel felsefesi) önü ve arkası var.Çok yönlü bir tahlile tabi tutulmadığı zaman,yanlış hüküm ve anlayışlara kapılma kaçınılmazdır.Siyasi ve içtima-i bir haraketin tek yönüne odaklanmak her zaman insanı yanıltır.Bütün bağlantılarına birden bakmak gerekiyor.Aynı zamanda günün bütün hakim cereyanları içinde mütalaa etmek lazımdır ki doğru hüküm verilsin.Yazıda açıkça görüldüğü gibi siyasi parti ve kişilerle ilgili ne kadar ters algılar var.Zihinler ne kadar yanlış yönlendiriliyor.Ve bundan dolayı zaman ve emek kaybı ve maddi manevi zararların haddi hesabı olmadığı aşikâr olarak ortaya çıkıyor.Toplumu her yönden doğru ve adil idare edecek idarecilere ne kadar ihtiyaç var...

  • Abdurrahman KOÇAK

    11.2.2015 09:44:46

    Yakın tarihi delilleriyle özetleyen harika tesbitler.Teşekkürler sayın Yazar....Yeni Asya takip edilip , Cemaatinde Şahsi Manevisine tabi olunması halinde Allahın izni ile istikametten sapma ayrılma olmayacaktır.Mesele şahıs meselesi değildir.Şahısların arkasındaki hadiselerdir.

  • İsmail Cebecili

    11.2.2015 00:46:07

    Evet, zaman; en büyük müfessirdir. DEMİREL, YENİASYA bazı konuların anlaşılmasında en önemli katalizörlerdendir. Memleketi, Milleti, Devleti sevenlerin; 31 Mart Olayını, Birinci Meclisten İkinci Meclise Geçişi, Lozan’ı, Türkiye İngiliz İlişkilerini, 27 Mayıs’ı, 28 Şubat’ı ciddi olarak masaya yatırıp, teşhis ve teşrih edip, kamuoyuna gerçek bilgileri vermeleri gerekir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı