Zübeyir Gündüzalp’in akrabası Hüseyin Hikmet Şenol, Yeni Asya’ya anlattı:

İzmir Çamdibi Yeni Asya okuyucularımızdan Ali İhsan Çakal kardeşimiz dizinden ameliyat olmak üzere İzmir Alsancak Nevvar Salih İşgören Devlet hastanesine yatıyor. Kendisine Geçmiş olsun diliyoruz. Bu arada güzel bir tevafuk oluyor. Hastanede komşu odada tedavi gören aile ile tanışıyorlar. Yeni Asya gazetesini gören Hüseyin Bey’in “Ben Zübeyir Gündüzalp’in akrabasıyım. Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini de gördüm” demesi üzerine kendisi ile görüştük.

Hüseyin Bey kendinizi bize tanıtır mısınız?

Ben Hüseyin Hikmet Şenol. 1940 Tokat doğumluyum. Babam maliyede memur olarak Tokat’ta görevliymiş o zaman. Biz aslen Ermenek’liyiz. Ermenek’in Güney kasabasındanız. Ermenek bize 10 kilometre. Rahmetli anneannem Ermenek’ten gelin gelmiş. Zübeyir Gündüzalp’in teyzesi oluyor. Annemle Zübeyir Gündüzalp teyze çocukları. 

Ben tahsilimi Mersin’de yaptım. Seydişehir Alüminyum tesislerinden emekliyim. İki erkek bir kız çocuğum var. Kızım İzmir’de sosyal hizmetlerde, huzurevinde görevli. Kızımın tayini dolayısıyla İzmir’e geldik.

Zübeyir Gündüzalp ile devamlı görüşüyordunuz herhalde?

Tabii. Küçük yaşlardan itibaren rahmetli Zübeyir Ağabey ile görüşüyorduk. Akraba olduğumuz için yazları hep Ermenek’e giderdik. Ben kendisine dayı derdim. Biz onlarda misafir olarak kalıyorduk. Annesi annemin teyzesiydi. İsmi Seyyide hanımdı.

Zübeyir Ağabeyin ailesinin Seyyidlik olarak bir bağlantısı var mıydı acaba?

Anne tarafım Çerkezdir. Dedem Orta Asya’dan Buhara tarafından gelmiş, annemin babası. Annemin dede tarafı da Kafkasya’dan gelmişler. Dede Hurşit Efendi. Önce İzmir’e daha sonra da Ermenek’e yerleşmişler. Zübeyir Gündüzalp’in de hem anne tarafı hem baba tarafı Çerkezdir. Kafkasya’ya da Arabistan’dan gelmişler. 

Ehl-i Beyt’e bağlanan bir silsile olabilir yani. Çünkü hayatı boyunca Üstat Bediüzzaman Said Nursi’nin hizmetinde olması onun nurani silsile ile irtibatlı olabileceğini gösteriyor. 

Evet. Zübeyir Gündüzalp, çok güzel konuşan birisiydi. Konuştuğu zaman kadife gibi konuşurdu. Öyle yumuşak bir konuşması vardı. İnsanları ikna etme kabiliyeti vardı. Çok cüsseli bir insan değildi, ama çok cesur biriydi.

Bediüzzaman Hazretlerini de görmüşsünüz. Bize anlatır mısınız?

1957-58 seneleri idi. Isparta’ya bir akrabamızı ziyaret için gelmiştik. Isparta’da olduğunu bildiğim için hem Zübeyir dayımı göreyim, hem de Üstadın elini öpeyim dedim. Fakat tabii çok sıkıydı o zamanlar. Açıktan görüşme imkânı yoktu. Ben sordum. Saray Oteli’ne gittim. Bana Tenekeci Mehmet Usta’yı işaret ettiler. Onu buldum. Cadde üstünde ufak bir dükkanı vardı. Tabii beni biraz sorguladı, nereden tanıyorsun filan diye. İkna olunca bana Üstadın kaldığı evi tarif etti. Ben eve gittim, iki katlı bir evdi, ikinci katın hafif bir çıkıntısı vardı. Kapıyı çaldım açan olmadı. Pencereden çıkıp kimsiniz diye sordular. Ben de Zübeyir Dayım burada mı dedim. Onlar da zaten aşağıya iniyorlarmış. Barla’ya gideceklermiş. Üstadın bir kolunda Bayram Yüksel vardı. Bir kolunda da rahmetli Zübeyir Gündüzalp vardı. Üstadın omuzuna da bir yorgan örtmüşlerdi. 

Üstad bana hoş geldin dedi. Zübeyir Ağabey de beni yeğenim diye takdim etti. Ben de hemen eline sarıldım öptüm. “Biz Barla’ya gideceğiz sen burada bir gün kal” dedi. “Allah senin işini gücünü rast getirsin” diye bana dua etti. Evin alt katında iki kapılı bir yer vardı. Orada arabası varmış, arabaya binip Barla’ya gittiler. Ben o gün Saray Otelde kaldım. Daha sonra Zübeyir dayım bana  Gençlik Rehberi kitabını verdi. Kitap daha bende duruyor.

Ne mutlu size Üstadın duasını almışsınız.

Evet çok şükür. O duanın bereketi ile hayatım boyunca kimseye muhtaç olmadım. O görüşmeden sonra da hiç aklımdan çıkmadı. Bana çok tesir etti. Üstadın insanı etkileyen bir hali vardı. Bende, evimde Risale-i Nur eserleri var. Ankara’da Yeni Asya gazetesinin bürosuna da birkaç defa gittim. O zaman Cevher İlhan Bey temsilci olarak görevliydi. Rahmetli Mehmet Kutlular Beyle de tanışmıştım.

Hüseyin Bey size çok teşekkür ediyoruz.

Ben de tanıştığımıza çok memnun oldum.

Dipnot:

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebelerinden Barla’lı Bahri Çağlar efendinin naklettiği bir hatıra:

“Üstadımız sordu: Zübeyir senin aslın nereden, kimlerdensin?

-Üstadım biz çerkezlerdeniz

Sen bana neden tam ve eksiksiz söylemedin? Sen kendi ecdadını bilemiyorsun. Senin ceddin hem Seyit, hem de Araptır. Ben onları alem-i misalde öyle gördüm. Öyle olman da icap ederdi dedi.” (İbrahim Kaygusuz - Zübeyir Gündüzalp Hayatı -Mefkuresi, s., 38)

Salİh SÜTÇÜOĞLU - İZMİR