Komşumuz olan Cumhur Altaş, bir ağaç kütüğünün içini oymakla meşguldü. Kendisine kolay gelsin diyerek, neden oyduğunu sordum.
İçine çiçekler koyacağını söyledi. Ben de sana bu vesile ile Peygamberimizin (ASM) zamanında gerçekleşmiş olan bir mucizeyi anlatayım dedim. Anlatmamı isteyince de; Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Risale-i Nur Külliyatında Ondokuzuncu Mektupta geçen o bölümü aktardım:
Evet hanînü’l-ciz’ (kuru direğin ağlaması) mu’cizesi çok münteşir ve meşhur ve hakikî mütevatirdir. Sahabelerin bir cemaat-i âlîsinden on beş tarikle gelip, Tabiînin yüzer imamları, o mu’cizeyi, o tariklerlerle. arkadaki asırlara haber vermişler. (...) İşte Hazret-i Cabir, tarikında der ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hutbe okurken, Mescid-i Şerifte kuru direğe dayanıp, okurdu. Minber-i Şerif yapıldıktan sonra, minbere geçtiği vakit, direk tahammül edemeyerek, hamile deve gibi ses verip inleyerek ağladı. Onun ağlaması üzerine sahabeler de ağlamaya başladı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm yanına giderek, elini üstüne koyup ferman etti:
“İstersen seni daha önce içinde bulunduğun bahçeye geri göndereyim. Orada kök salasın, yetişip büyüyesin, meyve veresin. İstersen Cennette dikeyim, Allah’ın dostları orada Meyvelerinden yesin.” Sonra o ciz’i dinledi, ne söylüyor. Ciz söyledi, arkadaki adamlar da işitti.
“Cennette beni dik ki benim meyvelerimden Cenab-ı Hakkın sevgili kulları yesin. Hem bir mekân ki orada beka bulup, çürümek yoktur.”
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm dedi: “Baki yurdu fani dünyaya tercih etti.” Hasan-ı Basrî Hazretleri, bu mu’cizeyi talebelerine ders verirken, kendisini tutamaz göz yaşları arasında şöyle derdi: “Ağaç, Resûl-i Ekreme (a.s.m.) meyl ve iştiyak gösteriyor. Sizler o Resûle meyl ve iştiyak göstermeye daha ziyade müstahaksınız.”
Allah bizi Peygamberimizin (ASM) yolundan ayırmasın. Onun şefaatine nail olmayı nasip etsin.