Mü’min söyleyeceği sözün fayda verip vermeyeceğine dikkat eder, kendine veya karşıdakine zarar verecekse sükut eder. Ben de “hayır” mülâhaza etmek amacıyla birkaç kelâm yazmaya niyetlendim, kusur etmişsem af ola!
Efendim, aynı meslek meşrepte hizmet eden cemaatin içinde imanî meseleler dışında, zaman zaman ihtilâf ve itirazlar oluyor. Oysa Risale-i Nur mesleği tarafgirliği kaldırmaz. Siyasetten şeytandan kaçar gibi kaçmak ve hizmeti maddî ve manevî menfaatlere alet etmemek gerekir.
Cemaatin uhuvvetini ve muhabbetini artırmak için laakal on beş günde bir okumasını tavsiye eden İhlâs Risalesi’nin müellifi Bediüzzaman Hazretleri talebelerini ayrıca Kur’ân’a kasem etmeye davet etmiştir.
Üstadı endişeye sevk eden hususlardan biri de talebelerin ihtilâflarıdır. Şöyle ki,
Said Özdemir ağabey, Üstadı ziyaretinde, Üstad, Said Ağabeye diyor ki: “Kardeşim! Artık siz hizmeti düşünmeyin, Risale-i Nur kendisi tevessü eder. Siz aranızdaki uhuvveti, tesanüdü, muhabbeti muhafaza edin. Cenab-ı Hak en muhalife bile bu hizmeti yaptırabilir…”
Günümüzde tesanüd, uhuvvet ve muhabbeti esas almak yerine; siyaseti veya şahısları bahane ederek hizmetin aksamasına sebep olanlar var. Büyük günahlardan biri de gıybettir. Nefsimizi avukat gibi savunup, başkasının nefsi ile uğraşıyoruz. Bu tutum ve davranışlar ehl-i hamiyeti ve hizmeti rahatsız ediyor.
Risale-i Nur talebelerinin asıl mecraları olan Kur’ân hizmetine odaklanılmalıdır.
Hissiyatıma tercüman olan bir hatıra ile yazıyı bitirelim. Şöyle ki:
“Sultan Mehmed Fatih’in zamanında hikâye edilen meşhur ve mânidar Cibali Baba kıssası nev’inden olarak, bir kısım ehl-i velâyet, zâhiren muhakemeli ve âkıl görünürken, meczubturlar. Ve bir kısmı dahi, bazen sahvede ve daire-i akılda görünür, bazen aklın ve muhakemenin haricinde bir hâle girer. Şu kısımdan bir sınıfı, ehl-i iltibastır, tefrik etmiyor. Sekir hâlinde gördüğü bir meseleyi hâlet-i sahvede tatbik eder, hata eder ve hata ettiğini bilmez.”
“Meczubların bir kısmı ise, indallah mahfuzdur, dalâlete sülûk etmez. Diğer bir kısmı ise mahfuz değiller; bid’at ve dalâlet fırkalarında bulunabilirler.” (Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, Dördüncü Mebhas)
Bu meşhur kısadan bize de düşen hisse şudur: Eğer ehl-i cezbe gibi bilmeden şuuru taalluk etmeden cemaatin ihtilâfına sebebiyet verenler olursa inşaallah indallahta mesul sayılmazlar. Çünkü ehl-i hak arasında da Cibali Baba gibi meczuplar bulunabilir, bilmeden hataya düşüp, şuurlu hizmet edenlerin önüne geçebilirler. Yalnız, cemaatin ittihadını bilerek bozan “cerbezeciler” sorumludurlar….
Efendimizin (asm) Hadis-i Şeriflerinde “Ya hayır söyle, ya da sus!” Ben de hayra vesile olmak üzere gülistan bağıstanından bir deste gül-i Muhammed’i, gönül dostlara sundum… Vesselam.