Cenab-ı Allah, (cc) varlıkları bir düzen içinde yaratmış olup onların kabiliyetlerine göre de görev yüklemiştir.
Varlıklar âlemi içinde de en mümtaz ve kıymetli olan insanı yaratmıştır. Kur’ân’da: “Sizi yeryüzünde yaratıp orayı imar etmenizi dileyen”1, Allah, insanlardan yeryüzünü imar etmeyi ve en güzel amellerle faydalı iş yapmayı dilemiştir.
İnsanlığa rehber olan peygamberler de marangozluk, terzilik, ticaret ve çiftçilik gibi birçok meslekle meşgul olmuşlar, kimseye yük olmadan kendileri ve aileleri için çalışmışlar. Kur’ân-ı Kerîm’de geçen peygamberlerin mu’cizeleri insanları o mu’cizelerin benzerlerini ilim ve sanat yoluyla elde etmeye teşvik ediyor.
Bediüzzaman’a göre:“Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın en parlak ayetleri olan mu’cizat-ı enbiya ayetleri, birer hikâye-i tarihiye olarak değil, belki onlar, çok maânî-i irşadiyeyi tazammun ediyorlar. Evet, mu’cizat-ı enbiyayı zikretmesiyle fen ve san’at-ı beşeriyenin nihayet hududunu çiziyor, en ileri gâyâtına parmak basıyor, en nihayet hedeflerini tayin ediyor; beşerin arkasına dest-i teşviki vurup, o gayeye sevk ediyor.”2 Peygamberler sadece manevî kemali değil; maddî kemali de temsil etmişler. Keza, “Hattâ denilebilir ki, manevî kemalât gibi, maddî kemalâtı ve harikaları dahi en evvel, mu’cize eli, nev-i beşere hediye etmiştir...”3
Bu temel düşünceden hareket eden Bediüzzaman tren, tayyare, elektrik, telgraf, televizyon, ateşte yanmayan madde, ışınlamaya kadar pek çok harikaya Kur’ân’ın ayetlerinden örnekler verir. İnsanların ilim ve san’at yoluyla bunları elde etmeye teşvik edildiklerini söyler, asrın müceddidi Said Nursî…
Dünya işleri için çalışıp alın teri dökmek nasıl gerekiyorsa, ahiretimizi de mamur etmek için çalışmak gerekiyor. Madem “dünya ahiretin tarlısıdır” buna göre ahiret adına tarlamıza iyi tohum atıp, manevî kazancımızı ziyadeleştirmemiz de lazımdır.
Bediüzzaman Hazretleri tembel ve işsiz insanları şöyle tasvir etmiş. “En bedbaht, en muztarip, en sıkıntılı işsiz adamdır. Zira atalet, ademin biraderzadesidir. Sa’y, vücudun hayatı ve hayatın yakazasıdır.”4
Demek ki, çalışan, gayret gösteren kişi üretkendir, birçok nimete kavuşur. Tembel oturup hiçbir gayret göstermeyen kişi de birçok nimetten mahrum kalır, sefil bir hayat sürmeye mahkûm olur.
Hülâsa: Kur’ân-ı Kerîm insanları çalışmaya teşvik ediyor. Kâinatta tembelliğe yer yoktur. Tembelliğin zarar olduğunu; hareket ve faaliyette hayır olduğunu Bediüzzaman şöyle ifade etmiştir: “Zaten sükûn ve sükûnet, atalet, yeknesaklık, tevakkuf, bir nevi ademdir, zarardır. Hareket ve tebeddül vücuddur, hayırdır.”5, Vesselam.
Dipnotlar:
1- Hud Suresi: 61.
2- Sözler, s. 239.
3- Age., s. 254.
4- Mektubat, s. 479.
5- Age., s. 45.