Ahlâk, huy, mizaç ve seciye gibi manalara gelir.
Ahlâk insanın yaratılışıyla, fıtratıyla ilgili bir durumdur. İnsanoğlunun yaratılışında iyi ve kötü huyları vardır. Önemli olan insan kötü huylarını kontrol altına alıp, iyi duygularını göstermektir.
Ahlâkın en güzeli hayatında uygulayan, insanlığa rehber ve güzel model olan Hazreti Muhammed (asm), olmuştur. Ayşe annemiz (ra), “O’nun ahlâkı Kur’ân ahlâkı idi” sözü bu gerçeğe işaret eder.1 O, sözüne, şahâdetine, ahdine, kefâletine ve sadakatine en azılı düşmanları da dâhil, herkesin kesin olarak inandığı ve takdir ettiği “El-Emin” sıfatına sahip, en kâmil ve güzel ahlâkında herkesin birleştiği emsalsiz bir zatt-ı ekmel, kimsenin sözünü kesmez, konuşması bitinceye kadar dinlerdi. Tartışmayı sevmez, sözü lüzumundan çok uzatmazdı. Faydalı olmayan şeylerle uğraşmaz, en güzel şekilde tebliğ vazifesini yapar, kimsenin gizli hallerini araştırmazdı. Allah’a hürmetsizlik olmadıkça şahsına yapılan kötülükleri bağışlar, eline fırsat geçince intikam almayı düşünmezdi. Hukuk bakımından bütün insanları eşit tutar, zengin fakir, efendi köle, büyük küçük ayırımı yapmazdı.
Fâtıma adında bir kadın bir suç işlemişti. Asil bir aileden olduğu için ceza verilmemesi istenmişti. “Sizden önceki ümmetlerin helâkı şu sebepledir Onlar içlerinden zengin ve soylu bir kimse hırsızlık yaptığı zaman onu bırakırlar, fakir ve zayıf bir kimse aynı suçu işlese ona ceza verirlerdi. Allah’a yemin ederim ki; Muhammed’in kızı Fâtıma da olsa muhakkak cezasız bırakmazdım! “buyurdular.
Dost ve düşman herkes O’na “Muhammedü’l-Emîn” demişlerdir. Hazret-i Muhammed, (asm) ef’al, akval ve ahvaliyle insanlığa imam ve rehber olabilecek en güzel örnek ve yol gösterici bir rehber olmuş. Ümmetine düşkünlüğünü Cenab-ı Allah şöyle buyurmuş: “Andolsun size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı râuf (çok şefkatli) ve rahîm (çok merhametli)’dir. 2
Peki, böyle bir Peygamberin ümmeti olarak, O’nun modelini kendimize rehber edebiliyor muyuz? Her hangi bir kardeşimiz sıkıntıya uğradığı zaman onun sıkıntısı bize ağır geliyor mu? Ahdimize, kefaletimize, sadakatle bağlı mıyız? İnsanlara saygı, şahsımıza yapılan kötülükleri affetmeyi biliyor muyuz? İntikam almak, insanlar arasında ayırım yapmaktan, başkasının gizli hallerini araştırmaktan kaçınıyor muyuz? Evet diye biliyorsak o zaman Peygamberimize yakışır bir ümmet olduğumuzu söyleyebiliriz. Aksi takdirde ahlâken nakıslıktır.
Hülâsa-ı kelâm: Efendimizin (asm) şu hadis-i şerifiyle konuyu bağlayalım: “Nerede ve hangi halde olursan ol Allah’tan kork. Kötülük işlemişsen hemen bir iyilik yap ki, o iyilik kötülüğün günahını silsin. İnsanlara güzel muamelede bulun.”3, şeklinde ahlâkın en güzel model ve yolunu bize gösterilmiş, vesselâm ….
Dipnotlar:
1- Müslim, Müsafirin, 139.
2- Tevbe Suresi: 128.
3- Tirmizî, Birr ve Sıla, 55.