İlkbahar, yaz, sonbahar ve kış peş peşe birbirlerini kovalayan dört mevsim, aslında her bir mevsimin kendine has güzellikleri olsa da sonbahar, adı üzerinde âdeta bir veda ve tefekkür mevsimidir.
İlkbaharın ilk günlerinde Diyarbakır’dan Şen köye geldik, İlkbahar, yaz ve hicran (ayrılık) mevsimi, geldi sonbahar….
Köyümüzden, yakınlarımızdan ayrılmak hüzün veriyorsa da, nihayet gideceğimiz yerde de özlemlerini duyduğumuz torunlarımıza kavuşma sevinci tesellimiz olacak. Dünya hayatında tıpkı göçebe hayatı gibi belli olmayan bir yolda yürür insan. Bugün burada yarın başka bir yerde olabilir. Âlem-ı ervahtan yolculukla başlayan hayatın trendi dünyada nirvana (zirve) denilen noktaya ulaşsa da, beklenilen, fakat arzu edilmeyen dünya hayatından müfarakat biletimiz kesilmiş bile…
Sonbahar kimine göre bir mevsim, kimine göre yeniden tezahür edecek bir yolculuğun hazırlığı… Sadece giden ile kalan arasında bir hazandır, bir hüzündür, ayrılığın geride bıraktığı acıdır, sonbahar. Mahşer gününde dirilmeyi tefekkürün zirve yaptığı, hayat yolculuğunun sonuna yaklaştığı doruk noktasıdır sonbahar…
Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle: “Güz mevsimi kıyametinde vefat eden hadsiz nebatat, bahar haşrinde her bir ağaç, her bir kök, her bir çekirdek, her bir tohum ‘Ve izassuhufu nuşiret’1, ayetini okuyup bir manasını, bir ferdini kendi diliyle, geçmiş senelerde gördüğü vazifesinin misalleriyle tefsir ederek o azametli hafîziyete şehadet eder.”1, sonbahar.
Demek ki, bütün bitkilerin yeniden hayatlandırılıp ihya edilmesi âdeta insanlık tarihiyle de mukayese edilebilir. Bitkilerin ihyası gibi haşr-ı a’zam’da insanlar da birden ihya edilecek. Sonbaharda etrafımıza baktığımızda ilk gözümüze çarpan sararıp yere düşen yapraklar, toprakla kucaklaşan ağaçların tohumları, uyanmak için uyumayı, mahşer gününde dirilmeyi ve nihayet dirilmek için ölmeyi, huzura kavuşmak için hüzün iklimine girmeyi, her sonun bir başlangıcını tahattur eder sonbahar….
Dipnotlar:
1-Asâ-yı Mûsa, 1. Kısım, 7. Mesele, s. 33. Ayet meali: “Amellerin yazılı olduğu defterler açıldığında”