Bir Ezan-› Muhammedînin (a.s.m.) serbestiyetiyle ken-
di kuvvetlerinden yirmi defa ziyade kuvvet kazand›lar.
Milleti kendilerine ›s›nd›rd›lar, minnettar ettiler. Hem
manen eski ‹ttihad-› Muhammedîden (a.s.m.) olan yüz-
binler Nurcularla, eski zaman gibi farmason ve ittihatç›-
lar›n mason k›sm›na karfl› ittifaklar› gibi; flimdi de aynen
‹ttihad-› ‹slâmdan olan Nurcular büyük bir yekûn teflkil
eder. Demokratlara bir nokta-i istinatt›r. Fakat Demokra-
ta karfl› eski partinin müfrit ve mason veya komünist mâ-
nas›n› tafl›yan k›sm›, iki müthifl darbeyi Demokratlara
vurmaya haz›rlan›yorlar.
Eskiden nas›l ahrarlar iki defa bafla geçti¤i hâlde, az
bir zamanda onlar› devirdiler. Onlar›n müttefiki olan ‹tti-
had-› Muhammedî efrad›n›n çoklar›n› ast›lar. Ve “Ahrar”
denilen Demokratlar›, kendilerinden daha dinsiz göster-
meye çal›flt›lar. Aynen öyle de: fiimdi bir k›sm› dindarl›k
perdesine girip Demokratlar› din aleyhine sevketmek ve-
ya kendileri gibi tahribata sevketmek istedikleri kat’iyen
tebeyyün ediyor. Hatta uleman›n resmî bir k›sm›n› ken-
dilerine al›p Demokratlara karfl› sevketmek ve Demokra-
t›n taraf›nda, onlara mukabil gelecek Nurcular› ezmek;
tâ Nurcular vas›tas›yla ulema, Demokrata iltica etmesin-
ler. Çünkü Nurcular hangi tarafa meyletseler ulema dahi
taraftar olur. Çünkü onlardan daha kuvvetli bir cereyan
yok ki, ona girsinler.
‹flte mâdem hakikat budur, yirmibefl seneden beri ehl-i
ilmi, ehl-i tarikati ezen, ya kendilerine dalkavuklu¤a
mecbur eden eski partinin müfrit ve mason ve komünist
ahrar:
hürriyetçiler.
aleyh:
karfl›, karfl›t.
cereyan:
ak›m, fikir, sanat veya
siyaset hareketi.
dalkavuk:
kendisine ç›kar ve ya-
rar sa¤layacak olan kimselere
afl›r› sayg› ve hayranl›k göstere-
rek yaranmak isteyen kimse.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
efrat:
fertler.
ehl-i ilim:
ilim sahipleri, ilim
adamlar›.
Ezan-› Muhammedî:
Hz. Muham-
med’in tebli¤ etti¤i dinin ezan›.
farmason:
masonluk cemiyeti.
hakikat:
gerçek.
iltica:
s›¤›nma, güvenme, dayan-
ma.
ittifak:
birleflme, fikir birli¤i etme.
ittihad-› ‹slâm:
‹slâm birli¤i, Pa-
nislâmizm.
‹ttihad-› Muhammedî:
Süheyl
Pafla, Mehmet Sad›k, Ferik R›za
Pafla, Dervifl Vahdeti ve arkadafl-
lar› taraf›ndan ‹stanbul’da 5 Nisan
1909 tarihinde kurulan bir cemi-
yet.
kat’iyen:
katî olarak, kesin ola-
rak, kesinlikle.
komünist:
bütün mallar›n ortak-
lafla kullan›ld›¤› ve özel mülkiye-
tin olmad›¤› iddias›nda bulunan
düzen in mensubu olan kimse.
madem:
...den dolay›, böyle ise.
manen:
mana bak›m›ndan, ma-
naca.
mason:
dünyevi maksatlarla ku-
rulmufl, s›k› bir dayan›flmay› esas
alan komitac› teflkilât›n mensu-
bu.
meyil:
bir tarafa do¤ru e¤ilme,
yönelme.
minnettar:
bir iyili¤e karfl› teflek-
kür duygusu içinde olan.
müfrit:
ifrat eden, bir konu veya
bir iflte afl›r›ya kaçan.
mukabil:
karfl›l›k.
müthifl:
dehflet veren, ürküten,
dehfletli, korkunç.
müttefik:
fikirce beraber olan.
978 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
nokta-i istinat:
dayanak
noktas›, güvenme ve itimat
noktas›.
Nurcu:
Bedîüzzaman Said
Nursî’nin eserlerine ve fikirle-
rine taraftar olan, Risale-i
Nur’lar› okuyup neflreden
kimse.
resmî:
devlet ad›na olan.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
sevk:
yöneltme.
tahribat:
tahripler, y›k›p boz-
malar.
taraftar:
tarafl›, bir taraf› des-
tekleyen.
tarikat:
Allah’a ulaflmak için
fleyhin gözetiminde müridin
takip edece¤i terbiye usul ve
yolu.
tebeyyün:
meydana ç›kma,
görünme, belli olma, anlafl›l-
ma.
teflkil:
oluflturma, flekillendir-
me.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim
sahipleri.
vas›ta:
arac›l›k.
ziyade:
çok, fazla.