asrlardan beri tapusunu en az bin senelik bir mülkiyet
hakkyla etinde va kalbinde taflyan Bediüzzaman, bu
fesad oca¤nn bir kapcs kadar da m yaflamak hakkn-
dan mahrum kalsn?
Hangimiz, yapraklar arasnda fikrî ve ruhî seyahatle-
re kalkt¤mz kitaplarmzn, anszn mukaddes bilinen
meskenimize tecavüz edilerek, odamzda baskna u¤ra-
yarak ellerimizden kaplp gasp edilmesine tahammül
edebiliriz? Böyle bir hareket güya taklit edilen ça¤-
dafl medenî cemiyetlerden en geri kalan spanyada da
vuku bulamaz, hele vukuundan sonra namütenahî asla
tekerrür edemez.
Biz, Bediüzzamann ilim, ahlâk, fazilet ve edep sfat-
laryla bezenen temiz ve yüksek flahsiyetine gösterilen ve
hele son günlerde bütün bütün fliddetlenen kötü muame-
lelerden ve bu muameleleri ona reva görenlerden nefret
ediyoruz. Ahlâkszlk çirkefinin bir tufan hâlinde her isti-
kamete taflp uzanarak her fazileti bo¤maya koyuldu¤u
Türklerin bu kadar karanlk günlerinde onun feyzini bir
sr gibi kalpten kalbe mukavemeti imkânsz bir hamle hâ-
linde intikal eder görmekle teselli buluyoruz. Gecelerimiz
çok karard ve çok kararan gecelerin sabahlar pek yakn
olur.
nnallâhe maassabirîn!
Cevdet Sezer
ì@Ġ
TARHÇE- HAYATI
| 983
I
SPARTA
H
AYATI
mez tükenmez.
reva:
uygun, lâyk, yerinde.
ruhî:
ruha ait, ruhla ilgili.
flahsiyet:
kiflilik.
sr:
gizli hakikat.
tahammül:
zora dayanma, kötü
ve güç durumlara karfl koyabil-
me, katlanma.
tecavüz:
saldrma, sataflma, bafl-
kasnn hakkna dokunma.
tekerrür:
tekrarlanma.
teselli:
avutma, acsn dindirme.
vuku:
olma, meydana gelme.
asr:
yüzyl.
cemiyet:
topluluk, birlik.
çirkef:
pis, kirli, i¤renç fley ve-
ya kifli.
edep:
iyi ahlâk, güzel terbiye.
fazilet:
de¤er, meziyet, iman
ve irfan itibariyle olan yüksek
derece.
fesat:
bozukluk, karflklk, ni-
fak.
feyiz:
bolluk, bereket, ihsan,
ba¤fl.
fikrî:
fikir cinsinden, fikirle
alâkal, fikre ait.
gasp:
zorla alma, zaptetme,
el koyma.
güya:
sanki.
ilim:
bilgi, marifet.
innellahe meassabirîn:
Allah
sabredenlerle beraberdir.
intikal:
bir yerden baflka bir
yere geçme, yer de¤ifltirme.
istikamet:
bir fleyin bir tarafa
do¤ru olarak uzanmas.
mahrum:
bir fleye sahip ola-
mayan, yoksun.
mesken:
oturulan, ikamet
olunan yer.
muamele:
davranma, davra-
nfl.
mukaddes:
takdis edilmifl,
kutsal, aziz, temiz.
mukavemet:
karfl koyma,
dayanma, direnme.
namütenahî:
uçsuz bucaksz,
sonu olmayan, sonsuz, bit-