fieriatn birtek meselesine ruhumu feda etmeye hazrm
diyen ve o büyük zabitleri hayretle takdire sevk edip, ida-
mn beklerken beraatine karar verdikleri ve tahliye olup
dönerken, onlara teflekkür etmeyerek Zalimler için ya-
flasn Cehennem! diye yolda ba¤ran; ve Ankarada, Di-
van- Riyasette Mustafa Kemal hiddetle ona dedi: Biz,
seni buraya ça¤rdk ki, bize yüksek fikirler beyan edesin;
sen geldin, namaza dair fleyler yazdn, içimize ihtilâf ver-
din. Ona karfl, mandan sonra en yüksek namazdr.
Namaz klmayan hâindir; hainin hükmü merduttur diye
krk elli mebusun huzurunda söyleyen ve o dehfletli ku-
mandan ona bir nevi tarziye verip hiddetini geri aldran;
ve alt vilâyet zabtasnca ve hükûmetçe, asayiflin ihlâline
dair birtek maddesi kaydedilmeyen ve yüz binlerle Nur
fiakirtlerinin hiçbir vukuat görünmeyen, yalnz bir küçük
talebenin hakl bir müdafaada küçük bir vukuatndan
baflka hiçbir flakirdinden bir cinayet iflitilmeyen ve hangi
hapse girmifl ise o mahpuslar slah eden ve yüz binler
Risale-i Nurdan, memlekette intiflar etmekle beraber,
menfaatten baflka hiçbir zarar olmadklarn yirmi üç se-
nelik hayatnn ve üç hükûmet ve mahkemelerin beraat-
ler vermelerinin ve Nurun kymetini bilen yüz bin flakirt-
lerinin kavlen ve fiilen tasdiklerinin flahadetiyle ispat
eden ve münzevî, mücerred, garip, ihtiyar, fakir ve ken-
dini kabir kapsnda gören ve bütün kuvvet ve kanaatiy-
le fânî fleyleri brakp, eski kusuratna bir kefaret ve ha-
yat- bâkiyesine bir medar arayan ve dünyann rütbeleri-
ne hiç ehemmiyet vermeyen ve fliddet-i flefkatinden
TARHÇE- HAYATI
| 881
A
FYON
H
AYATI
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
istibdat:
idarede görülen her tür-
lü kanun dfl tazyik, bask.
kanaat:
inanma, görüfl, fikir.
kavlen:
söz ile, sözlü olarak, fiilî
olmayan.
kefaret:
kendisi ile ifllenen bir gü-
nahn giderilmesi.
kymet:
de¤er.
kumandan:
komutan.
kusurat:
kusurlar, noksanlklar,
eksiklikler, özürler.
mahpus:
hapsedilmifl olan, tu-
tuklu.
mebus:
milletvekili.
medar:
sebep, vesile.
menfaat:
fayda.
merdut:
reddolunmufl, kovul-
mufl.
mesele:
konu.
meflrutiyet:
baflnda hükümdar
bulunmakla birlikte seçimle ku-
rulan bir yasama meclisine daya-
nan, yürütmesi denetime açk
anayasal idare flekli.
mücerret:
tecrit edilmifl, yalnz,
tek.
müdafaa:
savunma.
münzevi:
inzivaya çekilen, köfle-
ye çekilmifl, yalnz.
mürteci:
gerilik, geriye dönme
tarafls, eski düzeni savunan, ge-
rici.
nevi:
çeflit, tür.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursînin eserlerinin
ad.
ruh:
dirilik kayna¤, hayatn te-
meli ve sebebi olan manevî var-
lk.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
nklk.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
fieriat:
Allah tarafndan peygam-
ber vastasyla bildirilen, lâhî
emir ve yasaklara dayanan hü-
kümlerin hepsi.
sevk:
yöneltme.
fliddet-i flefkat:
flefkatin fliddeti,
derecesi; aflr derecedeki flefkat.
sual:
soru.
tahliye:
tutukluyu serbest brak-
ma.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme.
talebe:
ö¤renci.
tarziye:
hatal bir hareketten do-
lay affn isteme, özür dileme.
tasdik:
do¤rulama, onaylama.
vilâyet:
il.
vukuat:
vuku bulan fleyler, hâdi-
seler, olaylar.
zabit:
subay.
zabta:
flehir güvenli¤ini sa¤la-
makla vazifeli bulunan idare, po-
lis.
asayifl:
emniyet, kanun ve ni-
zam hâkimiyetin sa¤lanmas.
beraat:
temize çkma, suçsuz
oldu¤u anlafllma.
beyan:
açklama, bildirme,
izah.
cevaben:
cevap olarak, karfl-
lk fleklinde.
cin:
gözle görünmez, lâtif ci-
simlerden ibaret bir yaratk.
cinayet:
cana kyma, katl ve-
ya bu derecede a¤r bir suç.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
Divan- Riyaset:
reislik, bafl-
kanlk makam.
ehemmiyet:
önem, de¤er,
kymet.
fânî:
ölümlü, geçici.
fiilen:
fiille, davranfl ve hare-
ketle.
frka:
siyasî parti.
garip:
gurbette, kendi mem-
leketinin dflnda bulunan, ya-
banc.
hain:
hyanet eden, arkadan
vuran.
hayat- bakye:
bâkî olan,
sonsuz hayat, ahiret hayat.
hiddet:
öfke, kzgnlk.
hüküm:
dinî kaide, kural.
ibaret:
meydana gelen, olu-
flan.
ihlâl:
bozma, zarar verme.
ihtilâf:
ayrlk, bir konuda
farkl görüfl ve düflünüfl, fikir
ayrl¤.
iman:
inanç, itikat.
ins:
insan, befler, Âdemo¤lu.
intiflar:
yaylma, yaygnlafl-
ma, neflrolunma.
slah:
iyi duruma getirme, iyi-
lefltirme, düzeltme.