makamat faraza bana verilse de, fakat hizmetteki ihlâs-
ma nefsimin hissesi karflmak ihtimaline binaen korka-
rak, o makamat da hizmetime feda etmeye karar verdi-
¤im ve fiilen de öylece hareket etti¤im hâlde, mahke-
me-i âlînizden güya en büyük bir siyasî mesele gibi, ba-
na karfl baz kardefllerimin Nurdan istifadelerine manevî
bir flükran olarak ben kabul etmedi¤im hâlde, pederin-
den çok fazla hürmet etmesini medar- sual ve cevap
yaptnz. Bir ksmn inkâra sevk ettiniz ve bize hayretle
dinlettirdiniz. Acaba kendi raz olmad¤ ve kendini lâyk
bulmad¤ hâlde, baflkalarn onu methetmeleriyle o bîça-
reye bir suç tevehhüm edilebilir mi?
Hamisen:
Katiyen size beyan ediyorum ki, hiçbir ce-
miyetçilik ve cemiyetlerle ve siyasî cereyanlarla hiçbir
alâkas olmayan Nur Talebelerini cemiyetçilik ve siyaset-
çilikle itham etmek, do¤rudan do¤ruya krk seneden be-
ri slâmiyet ve iman aleyhinde çalflan gizli bir zndka ko-
mitesi ve bu vatanda anarflîli¤i yetifltiren bir nevi Bolfle-
vizm namna bilerek veya bilmeyerek bizimle bir müca-
deledir ki, üç mahkeme cemiyetçilik cihetinde bütün
Nurcularn ve Nur Risalelerinin beraatlerine karar ver-
mifller. Yalnz Eskiflehir Mahkemesi, tesettür-i nisâ hak-
knda bir küçük risalenin bir tek meselesini, belki bu ge-
len cümleyi, Mesmuatma göre, merkez-i hükûmette bir
kundura boyacs, çarfl içinde bir büyük adamn yarm
çplak karsna sarkntlk edip o acip edepsizli¤i yapmas,
tesettür aleyhinde olann hayâsz yüzüne flamar vuruyor
diye eskiden yazlmfl cümle sebebiyle, bir sene bana ve
TARHÇE- HAYATI
| 871
A
FYON
H
AYATI
ihtimal:
olabilirlik.
iman:
inanç, itikat.
inkâr:
reddetme, inanmama, ka-
bul ve tasdik etmeme.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma.
itham:
suç isnat etme, suçlama.
Katiyen:
katî olarak, kesin ola-
rak, kesinlikle.
komite:
kötü bir maksat için top-
lanmfl topluluk, cemiyet.
mahkeme-i âlî:
yüce mahkeme,
birinci derecedeki (üstün) mahke-
me.
makamat:
makamlar.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
medar- sual ve cevap:
soru ve
cevap sebebi.
medih:
övme.
merkez-i hükümet:
hükümet
merkezi, ülkeyi idare merkezi.
mesele:
konu.
Mesmuat:
iflitilen, duyulan, haber
alnan fleyler.
mücadele:
savaflma, çatflma,
kavga.
nam:
ad.
nefis:
kötü vasflar kendisinde
toplayan hayrl ifllerden alkoyan
güç.
nevi:
çeflit, tür.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sînin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nurlar oku-
yup neflreden kimse.
peder:
baba.
raz:
rza gösteren, hoflnut olan.
sevk:
yöneltme.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete ait.
flükran:
iyili¤e karfl gösterilen iyi
tavr, gönül borcu, minnettarlk.
Talebe:
ö¤renci.
tesettür:
örtünme, gösterilmesi
dinen yasak olan ksmlarn örtül-
mesi.
tesettür-ü nisâ:
kadnlarn örtün-
mesi.
tevehhüm:
vehimlenme, yok
olan var zannetmekle ümitsizli¤e
ve korkuya düflme.
zndka:
dinsizlik, inançszlk.
acip:
tuhaf, hayrette brakan.
alâka:
ilgi, iliflki, yaknlk.
aleyh:
karfl, karflt.
anarfli:
hükümetsiz veya si-
yasî otoritesini kaybetmifl dü-
zensiz topluluk hâli.
beraat:
temize çkma, suçsuz
oldu¤u anlafllma.
beyan:
açklama, bildirme,
izah.
bîçare:
çaresiz, zavall.
binaen:
-den dolay, bu se-
bepten.
bolflevizm:
Hürriyet adna
bütün insanî de¤erleri tahribe
yönelerek, hiç bir kanun, öl-
çü, de¤er tanmakszn sosya-
list hedeflere varmay benim-
seyen görüfl.
cemiyet:
manevî birlik teflkil
eden topluluk.
cemiyetçilik:
cemiyet taraf-
tarl¤, particilik, grupçuluk.
cereyan:
akm, fikir, sanat ve-
ya siyaset hareketi.
cihet:
yön.
faraza:
farz edelim ki, öyle
sayalm ki, söz gelifli.
feda:
u¤runa verme.
fiilen:
fiille, davranfl ve hare-
ketle.
güya:
sanki.
Hamisen:
beflinci olarak, be-
flincisi, beflinci derece.
hayâ:
ahlâk kurallarna ba¤l
olma; ar, edep, namus.
hisse:
pay, nasip.
hürmet:
sayg.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
baflka bir karfllk beklemek-
sizin, srf Allah rzas için yap-
ma.