Onuncusu:
Adliyede; adalet hakikati ve müracaat
eden herkesin hukukunu bilâtefrik muhafazaya, srf hak
namna çalflmak vazifesi hükmetti¤ine binaendir ki;
mam- Ali (r.a.), hilâfeti zamannda bir Yahudî ile bera-
ber mahkemede oturup, muhakeme olmufllar. Hem, bir
adliye reisi, bir memuru kanunca bir hrszn elini kesti¤i
vakit, o memurun o zalim hrsza hiddet etti¤ini gördü.
O dakikada o memuru azletti. Hem çok teessüf ederek
dedi: fiimdiye kadar adalet namna böyle hissiyatn ka-
rfltranlar pek çok zulmetmifller. Evet, hükm-i kanunu
icra etmekte, o mahkûma acmasa da, hiddet edemez;
etse zalim olur. Hatta, ksas cezas da olsa, hiddetle kat-
letse, bir nevi kàtil olur diye o hâkim-i âdil demifl.
flte, madem mahkemede böyle halis ve garazsz bir
hakikat hükmediyor; üç mahkeme bizlere beraat verdi¤i
ve bu milletin yüzde bilseler doksan, Nur Talebele-
rinin zararsz olarak millete ve vatana menfaatli oldukla-
rna pek çok emarelerle flahadet ettikleri hâlde, burada o
masum ve teselliye ve adaletin iltifatna çok muhtaç Nur
Talebelerine karfl ihanetler ve gayet so¤uk hiddetli mu-
ameleler yaplyor; biz her musibete ve ihanetlere karfl
sabra ve tahammüle karar verdi¤imizden, sükût edip Al-
laha havale ederek, Belki bunda da bir hayr vardr.
dedik. Fakat evham yüzünden ve garazkârlarn jurnalle-
riyle bu bîçare masumlara böyle muâmeleler, belâlarn
gelmesine bir vesile olaca¤ndan korktum, bunu yazma-
ya mecbur oldum. Zaten bu meselede bir kusur varsa be-
nimdir. Bu bîçareler, srf imanlar ve ahiretleri için bana
TARHÇE- HAYATI
| 861
A
FYON
H
AYATI
getirme.
ihanet:
hainlik, kötülük etme, ar-
kadan vurma.
iltifat:
ilgi gösterme, yüzünü çe-
virip bakma.
iman:
inanç, itikat.
jurnal:
ihbar, flikâyet.
katl:
öldürme.
ksas:
bir suç iflleyenin ayn flekil-
de cezalandrlmas.
madem:
...den dolay, böyle ise.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
masum:
suçsuz, günahsz, saf, te-
miz.
menfaat:
fayda.
mesele:
konu.
muamele:
davranma, davranfl.
muhafaza:
koruma.
muhakeme:
bir dava ile ilgili ta-
raflarn hâkim huzuruna çkmala-
r, duruflma.
müracaat:
baflvurma, danflma.
musibet:
felâket, belâ.
nam:
ad.
nevi:
çeflit, tür.
reis:
baflkan.
sabr:
nefsine hâkim olma, güna-
ha sokacak ifllere veya fleylere
karfl kendini tutma, kötülü¤ü
emredici nefsin tutkularna karfl
direnifl gösterme.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
nklk.
sükût:
susma, sessiz kalma.
tahammül:
zora dayanma, kötü
ve güç durumlara karfl koyabil-
me, katlanma.
Talebe:
ö¤renci.
teessüf:
üzülme, ac duyma.
teselli:
avutma, acsn dindirme.
vazife:
görev.
vesile:
arac, vasta.
zalim:
zulmeden, acmasz ve
haksz davranan.
zulüm:
hakszlk, eziyet, iflkence.
ahiret:
dünya hayatndan
sonra bafllayp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
azil:
birisini iflinden veya ma-
kamndan ayrma, iflinden ç-
karma, yol verme.
belâ:
musibet, sknt.
beraat:
temize çkma, suçsuz
oldu¤u anlafllma.
bîçare:
çaresiz, zavall.
bilâtefrik:
ayrmadan, ayrm
yapmakszn.
binaen:
-den dolay, bu se-
bepten.
emare:
alâmet, belirti, niflan.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtular.
garaz:
kötü kast, düflmanca
niyet, kin.
garazkâr:
haset eden, kin gü-
den, kötü kast sahibi.
gayet:
son derece.
hâk:
do¤ru, gerçek, hakikat.
hakikat:
gerçek, esas.
hâkim-i âdil:
âdil hâkim, ada-
let ile ifl gören hükmedici,
adaletli hüküm verici.
halis:
samimî, her amelini
yalnz Allah rzas için iflleyen.
havale:
bir fleyi baflkasnn
üstüne brakma.
hiddet:
öfke, kzgnlk.
hilâfet:
halifelik, Hz. Peygam-
bere vekil olarak Müslüman-
lar ve slâm koruma görevi,
slam devlet reisli¤i.
hissiyat:
hisler, duygular.
hükmetme:
hâkim olma, ifl-
leme.
hükm-i kanun:
kanun hük-
mü.
icra:
verilen bir hükmü yerine