Tarihçe-i Hayat - page 854

mezaristana boflaltan ölüm hakikatinin elbette hayattan
ziyade bir istedi¤i var. Ve onun idâm›ndan kurtulmak ça-
resi, insanlar›n her meselesinin fevk›nde en büyük ve en
ehemmiyetli ve en lüzumlu bir ihtiyac-› zarurisi ve kat’îsi-
dir. Acaba, bu çareyi kendine bulan Risale-i Nur fiakird-
lerini ve o çareyi binler hüccetlerle bulduran Risale-i
Nur’u adî bahanelerle ittiham edenler, ne kadar kendile-
ri hakikat ve adalet nazar›nda müttehem oluyor, divane-
ler de anlar.
.........
Bundan otuz sene evvel, Cenab-› Hakk›n inayetiyle
dünyan›n muvakkat flanüflerefinin ve enaniyetli hodfü-
rufllu¤unun, flöhretperestli¤inin ne kadar faydas›z ve ma-
nas›z oldu¤unu, hadsiz flükür olsun ki, Kur’ân’›n feyziyle
anlam›fl bir adam›n o zamandan beri bütün kuvvetiyle
nefs-i emmaresiyle mücadele edip mahviyet etmek, ben-
li¤ini b›rakmak, tasannu ve riyakârl›k yapmamak için el-
den geldi¤i kadar çal›flt›¤›na, ona hizmet eden veya ar-
kadafll›k edenler kat’î bildikleri ve flahadet ettikleri hâlde
ve yirmi seneden beri herkes kendi hakk›nda hoflland›¤›
ziyade hüsnüzan ve teveccüh-i nâs ve flahs›n› methtsena-
dan ve kendini manevî makam sahibi oldu¤unu bilmek-
ten herkese muhalif olarak bütün kuvvetiyle kaçt›¤› ve
hem has flakirtlerinin onun hakk›ndaki hüsnüzanlar›n›
reddedip, o hâlis kardefllerinin hat›r›n› k›rmas› ve yazd›-
¤› cevabî mektuplar›nda onun hakk›ndaki medihlerini ve
ziyade hüsnüzanlar›n› kabul etmemesi ve kendini fazilet-
ten mahrum gösterip bütün fazileti Kur’ân’›n tefsiri olan
adî:
basit, baya¤›, s›radan.
bahane:
as›l sebebi gizlemek için
ileri sürülen uydurma sebep.
cevabî:
cevap, karfl›l›k, cevaba
ait, cevap mahiyetinde.
divane:
deli, akl› bafl›nda olma-
yan.
ehemmiyetli:
önemli.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik, egoistlik.
evvel:
önce.
fazilet:
de¤er, meziyet, iman ve
irfan itibariyle olan yüksek dere-
ce.
fevkinde:
üstünde.
feyz:
bolluk, bereket; ihsan, ba-
¤›fl.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hakikat:
gerçek, esas.
halis:
samimî, her amelini yaln›z
Allah r›zas› için iflleyen.
hodfürufl:
kendini be¤endirmeye
çal›flan, övünen.
hüccet:
delil.
hüsn-i zan:
bir kimsenin veya bir
hâdisenin iyili¤i hakk›ndaki vicda-
nî ve iyi kanaat.
ihtiyac-› kat’î:
kesin, zorunlu ihti-
yaç.
ihtiyac-› zarurî:
yaflamak için ge-
rekli olan ihtiyaç.
inayet:
yard›m, ihsan, lütuf.
ittiham:
suç alt›nda bulunma,
töhmetli olma.
kat’î:
kesin, flüpheye ve tereddü-
de mahal b›rakmayan.
mahrum:
bir fleye sahip olama-
yan, yoksun.
mahviyet:
alçak gönüllülük, ken-
dini de¤ersiz gösterme.
makam:
büyük yer, mevki.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
854 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
medih:
övmek.
mesele:
konu.
methüsena:
methedip öv-
mek.
mezaristan:
mezarl›k.
mücadele:
savaflma, çat›flma,
kavga.
muhalif:
muhalefet eden, bir
fiil ve düflünceye karfl› z›t dü-
flüncede bulunan.
müttehem:
itham olunan,
suçlanan.
muvakkat:
geçici.
nazar:
bak›fl, nezdinde.
nefs-i emmare:
insana kötü
ve günah ifllerin yap›lmas›n›
emreden nefis.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
riyakâr:
riya eden, iki yüzlü,
sahtekâr.
flahadet:
flahit olma, flahitlik,
tan›kl›k.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flan:
flöhret, ün.
fleref:
manevî büyüklük, yü-
celik, onur.
flöhretperest:
flöhret düflkü-
nü.
flükür:
Allah’›n nimetlerine
karfl› memnunluk gösterme,
gerek dil ile gerekse hal ile
Allah’› hamd etme.
tasannu:
zorlayarak bir fleyi
oldu¤undan daha de¤erli gös-
terme.
teveccüh-i nas:
insanlar›n il-
gisi, insanlar›n insana vermifl
olduklar› de¤er.
ziyade:
çok, fazla.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
1...,844,845,846,847,848,849,850,851,852,853 855,856,857,858,859,860,861,862,863,864,...1390
Powered by FlippingBook