bir manas muvafk geliyor. Onun dostlu¤u taassubuyla o
gaybî ihbar ve manay resmiyete koymamay ve bizi
onunla muaheze etmekle daha ziyade teflhirine yol aç-
mamay, vatan ve millet ve asayifl ve idare hesabna ih-
tar etmeye vicdanm beni mecbur eyledi.
.........
Bu meselede flahsmn veya baz kardefllerimin kusu-
ruyla Risale-i Nura hücum edilmez. O do¤rudan do¤ru-
ya Kurâna ba¤lanmfl ve Kurân da Arfl- Azama ba¤l-
dr. Kimin haddi var ki, elini oraya uzatsn ve o kuvvetli
ipleri çözsün? Hem memlekete maddî ve manevî bere-
keti ve fevkalâde hizmeti, otuz üç âyât- Kurâniyenin
iflaratyla ve mam- Ali Radyallâhü Anhn üç keramet-i
gaybiyesiyle ve Gavs- Azamn (r.a.) katî ihbaryla tahak-
kuk etmifl olan Risale-i Nur, bizim adî ve flahsî kusurlar-
mzla mesul olmaz ve olamaz ve olmamal. Yoksa bu
memlekete hem maddî, hem manevî, telâfi edilmeyecek
derecede zarar olacak.
Risale-i Nura karfl gizli düflmanlarmzdan baz zndk-
larn fleytanetiyle çevrilen plânlar ve hücumlar, inflaallah
bozulacaklar. Onun fiakirtleri baflkalara kyas edilmez,
da¤ttrlmaz, vazgeçirilmezler, Cenab- Hakkn inayetiy-
le ma¤lûp edilmezler. E¤er maddî müdafaadan Kurân
bizi men etmeseydi, bu milletin can damar hükmünde
umumun teveccühünü kazanan ve her tarafta bulunan o
flakirtler, fieyh Said ve Menemen hâdiseleri gibi, cüzî ve
neticesiz hâdiselerle bulaflmazlar. Allah etmesin, e¤er
adî:
basit, baya¤, sradan.
Arfl- Azam:
en büyük arfl, Al-
lahn kat, Cenab- Hakkn kudret
ve saltanatnn en büyük dairesi.
asayifl:
emniyet, kanun ve nizam
hâkimiyetin sa¤lanmas.
ayat- Kurâniye:
Kurânn ayet-
leri.
bereket:
mübareklik, bolluk, sa-
adet.
cüzî:
küçük, az; kymetsiz,
önemsiz.
fevkalâde:
ola¤anüstü.
Gavs- Azam:
en büyük gavs, Ab-
dülkadir-i Geylânî Hazretlerinin
nam.
gaybî:
gaypla ilgili, bilinmeyenle
ilgili.
hâdise:
olay.
hücum:
saldrma.
hükmünde:
de¤erinde, yerinde.
idare:
yönetim, memleket iflleri-
nin yürütülmesi.
ihbar:
haber verme, bildirme.
ihtar:
hatrlatma, uyar.
inayet:
yardm, ihsan, lütuf.
inflaallah:
Allah izin verirse ma-
nasnda kullanlan bir dua.
iflarat:
iflaretler, haber vermeler.
katî:
kesin, flüpheye ve tereddü-
de mahal brakmayan.
keramet-i gaybiye:
gaypla ilgili
keramet, istikbal ile alâkal kera-
met.
kyas:
karfllafltrma, bir fleyi bafl-
ka bir fleye benzeterek hüküm
verme.
maddî:
madde ile alâkal, cisma-
nî.
ma¤lûp:
yenilme, kendisine galip
852 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
gelinmifl.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
men:
yasak etme, engelleme.
mesele:
konu.
mesul:
sorumlu, yükümlü.
muaheze:
tenkit, itiraz, kna-
ma, tariz.
müdafaa:
savunma.
muvafk:
uygun, münasip.
Radyallahü Anh:
Allah on-
dan raz olsun.
resmiyet:
resmîlik, resmî ol-
ma hâli.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
flahsî:
flahsa, kifliye ait, husu-
sî.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
fleytanet:
fleytanlk, kurnaz-
lk, hilekârlk, aldatclk.
taassup:
aflr ba¤llk, aflr ta-
raftarlk, fanatizm.
tahakkuk:
gerçekleflme, ke-
sinleflme.
telâfi:
kötü bir etkiyi veya so-
nucu baflka bir etki ile yok et-
me, karfllama.
teflhir:
sergileme.
teveccüh:
yönelme, sevgi, il-
gi.
umum:
bütün, herkes.
vicdan:
insann içindeki, iyiyi
kötüden ayrabilen, iyilik et-
mekten lezzet duyan ve kö-
tülükten elem alan manevî
his.
zndk:
Allaha ve ahirete
inanmayan, Allah inkâr
eden, imansz, münkir.
ziyade:
fazla, fazlasyla.