Bu sene Mekke-i Mükerremede gayet büyük bir âlim,
hem Hind lisanna, hem Arap lisanna Nurun büyük
mecmualarn tercüme edip Hindistana ve Arabistana
göndererek, En kuvvetli nokta-i istinadmz olan vahdet
ve uhuvvet-i slâmiyeyi temine çalflt¤ gibi, Türk milleti-
nin daima dinde ve imanda ileri oldu¤unu Nur Risaleleri
gösteriyor demifller.
Hem, beklerdim ki, Vatanmzda anarflîli¤e inklâp
eden komünist tehlikesine karfl Nurlarn tesirleri ne de-
recededir ve bu mübarek vatan bu dehfletli seyelândan
nasl muhafaza edilecek? gibi da¤ misillü meselelerin
sorulmasnn lüzumu varken, sinek kanad kadar ehem-
miyeti olmayan ve hiçbir medâr- mesuliyet olmayan
cüzî ve flahsî ve garazkârlarn iftiralaryla habbe kubbe-
ler yaplmfl meseleler için, bu a¤r flerait altnda hiç öm-
rümde çekmedi¤im bir periflaniyetime sebebiyet verildi.
Bize üç mahkemenin sordu¤u ve beraat verdi¤i ayn me-
selelerden ve adî ve flahsî bir-iki mesele için manasz su-
aller edildi.
Beflincisi:
Risale-i Nurla mübareze edilmez; o
ma¤lûp olmaz. Yirmi seneden beri en muannid feylesof-
lar susturuyor. man hakikatlerini günefl gibi gösteriyor.
Bu memlekette hükmeden, onun kuvvetinden istifade et-
mek gerektir.
Altncs:
Benim ehemmiyetsiz flahsmn kusurla-
ryla beni çürütmek ve ihanetlerle nazar- ammeden dü-
flürmek; Risale-i Nura zarar vermez, belki bir cihette
858 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
adî:
basit, baya¤, sradan.
âlim:
ilim ile u¤raflan, ilim adam.
anarfli:
hükümetsiz veya siyasî
otoritesini kaybetmifl düzensiz
topluluk hâli.
beraat:
temize çkma, suçsuz ol-
du¤u anlafllma.
cihet:
yön.
cüzî:
küçük, az.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
ehemmiyet:
önem, de¤er, ky-
met.
ehemmiyetsiz:
önemsiz.
feylesof:
felsefe ile u¤raflan, filo-
zof.
garazkâr:
haset eden, kin güden,
kötü kast sahibi.
gayet:
son derece.
habbe:
tane.
hakikat:
gerçek, esas.
hükmetme:
hâkim olma, emri al-
tnda tutmak.
iftira:
asl olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu bafl-
kasna yükleme.
ihanet:
hainlik, kötülük etme, ar-
kadan vurma.
iman:
inanç, itikat.
inklâp:
de¤iflme, dönüflme.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma.
komünist:
bütün mallarn ortak-
lafla kullanld¤ ve özel mülkiye-
tin olmad¤ iddiasnda bulunan
düzen in mensubu olan kimse.
kubbe:
gökyüzü, sema.
lisan:
dil.
ma¤lûp:
yenilme, kendisine
galip gelinmifl.
mecmua:
toplanp, biriktiril-
mifl, düzenlenmifl yazlarn
hepsi.
medar- mesuliyet:
sorum-
luluk sebebi.
Mekke-i Mükerreme:
ke-
remli, aziz, mukaddes Mekke
flehri.
mesele:
konu.
misillü:
gibi, benzeri.
muannit:
inatç, ayak dire-
yen.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
mübareze:
çatflma, kavga.
muhafaza:
koruma.
nazar- amme:
umumun na-
zar; umumun, genelin, insan-
larn gözünde.
nokta-i istinat:
dayanak
noktas, güvenme ve itimat
noktas.
periflaniyet:
periflanlk, kar-
flk ve da¤nk olma, acnacak
halde bulunma.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
flahsî:
flahsa, kifliye ait, husu-
sî.
sebebiyet:
sebep olma.
flerait:
flartlar.
seyelân:
akma, cereyan et-
me.
sual:
soru.
temin:
sa¤lama.
uhuvvet-i slâmiye:
slâm
kardeflli¤i.
vahdet:
birlik ve teklik.