gider, yine tenvir eder. Hem e¤er baflmdaki saçlarm ade-
dince bafllarm bulunsa, her gün biri kesilse, hakikat-i
Kurâniyeye feda olan bu bafl zndkaya ve küfr-i mutlaka
e¤mem ve bu hizmet-i imaniye ve Nuriyeden vazgeç-
mem ve geçemem.
.........
Elhasl:
Hayat- ebediyeyi mahveden ve hayat- dünye-
viyeyi dehfletli bir zehire çeviren ve lezzetini imha eden
küfr-i mutlak otuz seneden beri köküyle kesen ve tabiiy-
yunun dehfletli bir fikr-i küfrîlerini öldürmeye muvaffak
olan ve bu milletin iki hayatnn saadet düsturlarn hâri-
ka hüccetleriyle parlak bir surette ispat eden ve
Kurânn hakikat-i arfliyesine dayanan Risale-i Nur, böy-
le küçük bir risalenin bir iki maddesiyle de¤il, belki bin
kusuru dahi olsa, onun binler büyük haseneleri onlar af-
fettirir diye dava ediyoruz ve ispatna da hazrz...
Madem, cumhuriyet prensipleri hürriyet-i vicdan ka-
nunu ile dinsizlere iliflmiyor; elbette mümkün oldu¤u ka-
dar dünyaya karflmayan ve ehl-i dünya ile mübareze et-
meyen ve ahiretine ve imanna ve vatanna dahi nafi bir
tarzda çalflan dindarlara iliflmemek gerektir ve elzemdir.
Bin seneden beri bu milletin gda ve ilâç gibi bir hacet-i
zaruriyesi olan takvay ve salâhati bu mazhar- enbiya
olan Asyada hükmeden ehl-i siyaset yasak etmez ve
edemez biliyoruz.
Yirmi seneden beri münzevi yaflayan ve yirmi sene ev-
velki Saidin kafasyla sordu¤u bu suallerde bu zamann
ahiret:
dünya hayatndan sonra
bafllayp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
düstur:
kaide, esas, prensip.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l, dün-
ya adam, ahireti düflünmeyen.
ehl-i siyaset:
ülkenin idaresiyle
meflgul olanlar, siyaset adamlar,
politikaclar.
Elhâsl:
hâsl, netice itibariyle, k-
saca.
elzem:
daha (en, pek) lâzm, lü-
zumlu, gerekli.
evvel:
önce.
feda:
u¤runa verme.
fikr-i küfrî:
küfür ve inkâr fikri.
hacet-i zaruriye:
zorunlu ve ge-
rekli ihtiyaç.
hakikat- arfliye:
arfla ait olan
gerçek, arflla ilgili hakikat.
hakikat- Kurâniye:
Kurânn
hakikati, Kurânn ifade etti¤i ger-
çek.
harika:
ola¤anüstü.
hasene:
iyilik, güzellik.
hayat- dünyeviye:
dünyaya ait
olan hayat.
Hayat- ebediye:
ebedî ve son-
suz hayat, ahiret hayat.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kurân hakikatlerinin ikna edici
ve ilmî delillerle anlafllmasna
hizmet etme.
hizmet-i Nuriye:
Nur hizmeti, Ri-
sale-i Nur için çalflma.
hüccet:
delil.
hükmetme:
hâkim olma, iflleme.
hürriyet-i vicdan:
vicdan hürri-
yeti:.
850 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
iman:
inanç, itikat.
imha:
ortadan kaldrma,
mahvetme.
ispat:
do¤ruyu delillerle gös-
terme.
küfr-i mutlak:
mutlak küfür,
hiç bir imanî hükmü, delili ka-
bul etmeme, kesin ve tam bir
inkar.
Madem:
...den dolay, böyle
ise.
mahv:
yok etme, ortadan
kaldrma.
mazhar- enbiya:
peygam-
berlerin zuhur etti¤i, ortaya
çkt¤ yer.
mübareze:
çatflma, kavga.
münzevi:
inzivaya çekilen,
köfleye çekilmifl, yalnz.
muvaffak:
baflarmfl, baflarl.
nafi:
faydal.
prensip:
temel fikir, temel
bilgi, esas, ilke.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
saadet:
mutluluk.
salâhat:
dindarlkta çok ileri
olma hâli, günahsz ve temiz
olufl.
sual:
soru.
suret:
biçim, flekil, tarz.
tabiiyyun:
tabiatçlar, mater-
yalistler, tabiata tapanlar.
takva:
Allah korkusuyla dinin
yasak etti¤i fleylerden kaçn-
ma, Allahn emirlerini tutup
azabndan korunma.
tarz:
biçim, flekil.
tenvir:
nurlandrma, aydnlat-
ma, flklandrma.
zndka:
dinsizlik, inançszlk.