Tarihçe-i Hayat - page 850

gider, yine tenvir eder. Hem e¤er bafl›mdaki saçlar›m ade-
dince bafllar›m bulunsa, her gün biri kesilse, hakikat-i
Kur’âniyeye feda olan bu bafl› z›nd›kaya ve küfr-i mutlaka
e¤mem ve bu hizmet-i imaniye ve Nuriyeden vazgeç-
mem ve geçemem.
.........
Elhas›l:
Hayat-› ebediyeyi mahveden ve hayat-› dünye-
viyeyi dehfletli bir zehire çeviren ve lezzetini imha eden
küfr-i mutlak› otuz seneden beri köküyle kesen ve tabiiy-
yunun dehfletli bir fikr-i küfrîlerini öldürmeye muvaffak
olan ve bu milletin iki hayat›n›n saadet düsturlar›n› hâri-
ka hüccetleriyle parlak bir surette ispat eden ve
Kur’ân’›n hakikat-i arfliyesine dayanan Risale-i Nur, böy-
le küçük bir risalenin bir iki maddesiyle de¤il, belki bin
kusuru dahi olsa, onun binler büyük haseneleri onlar› af-
fettirir diye dava ediyoruz ve ispat›na da haz›r›z...
Madem, cumhuriyet prensipleri hürriyet-i vicdan ka-
nunu ile dinsizlere iliflmiyor; elbette mümkün oldu¤u ka-
dar dünyaya kar›flmayan ve ehl-i dünya ile mübareze et-
meyen ve ahiretine ve iman›na ve vatan›na dahi nafi bir
tarzda çal›flan dindarlara iliflmemek gerektir ve elzemdir.
Bin seneden beri bu milletin g›da ve ilâç gibi bir hacet-i
zaruriyesi olan takvay› ve salâhati bu mazhar-› enbiya
olan Asya’da hükmeden ehl-i siyaset yasak etmez ve
edemez biliyoruz.
Yirmi seneden beri münzevi yaflayan ve yirmi sene ev-
velki Said’in kafas›yla sordu¤u bu suallerde bu zaman›n
ahiret:
dünya hayat›ndan sonra
bafllay›p ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
düstur:
kaide, esas, prensip.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›, dün-
ya adam›, ahireti düflünmeyen.
ehl-i siyaset:
ülkenin idaresiyle
meflgul olanlar, siyaset adamlar›,
politikac›lar.
Elhâs›l:
hâs›l›, netice itibariyle, k›-
saca.
elzem:
daha (en, pek) lâz›m, lü-
zumlu, gerekli.
evvel:
önce.
feda:
u¤runa verme.
fikr-i küfrî:
küfür ve inkâr fikri.
hacet-i zaruriye:
zorunlu ve ge-
rekli ihtiyaç.
hakikat-› arfliye:
arfla ait olan
gerçek, arflla ilgili hakikat.
hakikat-› Kur’âniye:
Kur’ân’›n
hakikati, Kur’ân’›n ifade etti¤i ger-
çek.
harika:
ola¤anüstü.
hasene:
iyilik, güzellik.
hayat-› dünyeviye:
dünyaya ait
olan hayat.
Hayat-› ebediye:
ebedî ve son-
suz hayat, ahiret hayat›.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kur’ân hakikatlerinin ikna edici
ve ilmî delillerle anlafl›lmas›na
hizmet etme.
hizmet-i Nuriye:
Nur hizmeti, Ri-
sale-i Nur için çal›flma.
hüccet:
delil.
hükmetme:
hâkim olma, iflleme.
hürriyet-i vicdan:
vicdan hürri-
yeti:.
850 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
iman:
inanç, itikat.
imha:
ortadan kald›rma,
mahvetme.
ispat:
do¤ruyu delillerle gös-
terme.
küfr-i mutlak:
mutlak küfür,
hiç bir imanî hükmü, delili ka-
bul etmeme, kesin ve tam bir
inkar.
Madem:
...den dolay›, böyle
ise.
mahv:
yok etme, ortadan
kald›rma.
mazhar-› enbiya:
peygam-
berlerin zuhur etti¤i, ortaya
ç›kt›¤› yer.
mübareze:
çat›flma, kavga.
münzevi:
inzivaya çekilen,
köfleye çekilmifl, yaln›z.
muvaffak:
baflarm›fl, baflar›l›.
nafi:
faydal›.
prensip:
temel fikir, temel
bilgi, esas, ilke.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
saadet:
mutluluk.
salâhat:
dindarl›kta çok ileri
olma hâli, günahs›z ve temiz
olufl.
sual:
soru.
suret:
biçim, flekil, tarz.
tabiiyyun:
tabiatç›lar, mater-
yalistler, tabiata tapanlar.
takva:
Allah korkusuyla dinin
yasak etti¤i fleylerden kaç›n-
ma, Allah’›n emirlerini tutup
azab›ndan korunma.
tarz:
biçim, flekil.
tenvir:
nurland›rma, ayd›nlat-
ma, ›fl›kland›rma.
z›nd›ka:
dinsizlik, inançs›zl›k.
1...,840,841,842,843,844,845,846,847,848,849 851,852,853,854,855,856,857,858,859,860,...1390
Powered by FlippingBook