Tarihçe-i Hayat - page 851

tarz-› telâkkisine uygun gelmeyen kusurlar›na bakma-
mak, insaniyetin muktezas›d›r.
Vatan ve millet ve asayiflin menfaati hesab›na bunu da
hat›rlatmak bir vazife-i vataniyem olmas› cihetiyle derim:
Böyle bize ve Risale-i Nur’a az bir münasebetle taht-›
tevkife al›nmak, gücendirmek yüzünden vatana ve asayi-
fle dindarâne menfaati bulunan pek çok zatlar› idare
aleyhine çevirebilir, anarflîli¤e meydan verir. Evet, Risa-
le-i Nur ile imanlar›n› kurtaran ve millete zarars›z ve tam
menfaattar vaziyete girenler yüz binden çok ziyadedir.
Hükûmet-i cumhuriyenin belki her büyük dairesinde ve
milletin her tabakas›nda faydal› ve müstakimâne bir su-
rette bulunuyorlar. Bunlar› gücendirmek de¤il, belki hi-
maye etmek elzemdir. fiekvam›z› dinlemeyen ve bizi söy-
letmeyen ve bahanelerle s›k›flt›ran bir k›s›m resmî adam-
lar, vatan aleyhinde anarflîli¤e meydan aç›yorlar diye
kuvvetli bir vehim hat›r›m›za geliyor.
Hem, maslahat-› hükûmet nam›na derim: Madem Be-
flinci fiua› hem Denizli, hem Ankara mahkemeleri tetkik
edip iliflmemifller, bize verdiler; elbette onu yeniden res-
miyete koyup dedikodulara meydan açmamak, idarece
zaruridir. Biz o risaleyi mahkemelerin ellerine geçmeden
ve onu teflhirlerinden evvel gizledi¤imiz gibi, Afyon hü-
kümet ve mahkemesi dahi onu medar-› sual ve cevap et-
memeli. Çünkü, kuvvetlidir, reddedilmez. Kablelvuku ha-
ber vermifl, do¤ru ç›km›fl. Hem, hedefi dünya de¤il; olsa
olsa ölmüfl gitmifl bir flahsa, müteaddit manalar›ndan
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 851
A
FYON
H
AYATI
l›kla.
müteaddit:
çeflitli, bir çok.
nam:
ad.
resmî:
devlet ad›na olan.
resmiyet:
resmîlik, resmî olma
hâli.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
fiekva:
flikâyet.
suret:
biçim, flekil, tarz.
taht-› tevkif:
gözetim alt›nda, ha-
pishanede.
tarz-› telâkki:
anlay›fl tarz›, yolu.
teflhir:
ilân etme, herkese duyur-
ma; sergileme.
tetkik:
dikkatle araflt›rma, incele-
me.
vazife-i vataniye:
vatanî vazife,
vatan görevi.
vaziyet:
durum.
vehim:
zan, flüphe, yanl›fl ve
esass›z düflünce.
zarurî:
zorunlu.
zat:
kifli, flah›s.
ziyade:
çok, fazla.
aleyh:
karfl›, karfl›t.
anarfli:
hükümetsiz veya si-
yasî otoritesini kaybetmifl dü-
zensiz topluluk hâli.
asayifl:
emniyet, kanun ve ni-
zam hâkimiyetin sa¤lanmas›.
bahane:
as›l sebebi gizlemek
için ileri sürülen uydurma se-
bep.
cihet:
yön.
dindarâne:
dindar bir kimse-
ye yak›flacak tarzda.
elzem:
daha (en, pek) lâz›m,
lüzumlu, gerekli.
evvel:
önce.
himaye:
koruma, muhafaza
etme.
Hükümet-i cumhuriye:
cum-
huriyet hükümeti. cumhuri-
yet idaresi.
idare:
yönetim, memleket ifl-
lerinin yürütülmesi.
iman:
inanç, itikat.
insaniyet:
insanl›k, insanl›k
mahiyeti.
Kablelvuku:
olmadan önce.
Madem:
...den dolay›, böyle
ise.
maslahat-› hükümet:
bir
memleketi idare edenlerin
davran›fl tarz›.
medar-› sual:
soru sebebi.
menfaat:
fayda.
menfaattar:
menfaat ve fay-
da gören.
mukteza:
iktiza eden, gere-
ken.
münasebet:
ilgi, alâka, yak›n-
l›k.
müstakimâne:
müstakim
olana yak›fl›r flekilde, namus-
lulukla, do¤rululukla, ahlâkl›-
1...,841,842,843,844,845,846,847,848,849,850 852,853,854,855,856,857,858,859,860,861,...1390
Powered by FlippingBook