tarz- telâkkisine uygun gelmeyen kusurlarna bakma-
mak, insaniyetin muktezasdr.
Vatan ve millet ve asayiflin menfaati hesabna bunu da
hatrlatmak bir vazife-i vataniyem olmas cihetiyle derim:
Böyle bize ve Risale-i Nura az bir münasebetle taht-
tevkife alnmak, gücendirmek yüzünden vatana ve asayi-
fle dindarâne menfaati bulunan pek çok zatlar idare
aleyhine çevirebilir, anarflîli¤e meydan verir. Evet, Risa-
le-i Nur ile imanlarn kurtaran ve millete zararsz ve tam
menfaattar vaziyete girenler yüz binden çok ziyadedir.
Hükûmet-i cumhuriyenin belki her büyük dairesinde ve
milletin her tabakasnda faydal ve müstakimâne bir su-
rette bulunuyorlar. Bunlar gücendirmek de¤il, belki hi-
maye etmek elzemdir. fiekvamz dinlemeyen ve bizi söy-
letmeyen ve bahanelerle skfltran bir ksm resmî adam-
lar, vatan aleyhinde anarflîli¤e meydan açyorlar diye
kuvvetli bir vehim hatrmza geliyor.
Hem, maslahat- hükûmet namna derim: Madem Be-
flinci fiua hem Denizli, hem Ankara mahkemeleri tetkik
edip iliflmemifller, bize verdiler; elbette onu yeniden res-
miyete koyup dedikodulara meydan açmamak, idarece
zaruridir. Biz o risaleyi mahkemelerin ellerine geçmeden
ve onu teflhirlerinden evvel gizledi¤imiz gibi, Afyon hü-
kümet ve mahkemesi dahi onu medar- sual ve cevap et-
memeli. Çünkü, kuvvetlidir, reddedilmez. Kablelvuku ha-
ber vermifl, do¤ru çkmfl. Hem, hedefi dünya de¤il; olsa
olsa ölmüfl gitmifl bir flahsa, müteaddit manalarndan
TARHÇE- HAYATI
| 851
A
FYON
H
AYATI
lkla.
müteaddit:
çeflitli, bir çok.
nam:
ad.
resmî:
devlet adna olan.
resmiyet:
resmîlik, resmî olma
hâli.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursînin eserlerinin
ad.
fiekva:
flikâyet.
suret:
biçim, flekil, tarz.
taht- tevkif:
gözetim altnda, ha-
pishanede.
tarz- telâkki:
anlayfl tarz, yolu.
teflhir:
ilân etme, herkese duyur-
ma; sergileme.
tetkik:
dikkatle arafltrma, incele-
me.
vazife-i vataniye:
vatanî vazife,
vatan görevi.
vaziyet:
durum.
vehim:
zan, flüphe, yanlfl ve
esassz düflünce.
zarurî:
zorunlu.
zat:
kifli, flahs.
ziyade:
çok, fazla.
aleyh:
karfl, karflt.
anarfli:
hükümetsiz veya si-
yasî otoritesini kaybetmifl dü-
zensiz topluluk hâli.
asayifl:
emniyet, kanun ve ni-
zam hâkimiyetin sa¤lanmas.
bahane:
asl sebebi gizlemek
için ileri sürülen uydurma se-
bep.
cihet:
yön.
dindarâne:
dindar bir kimse-
ye yakflacak tarzda.
elzem:
daha (en, pek) lâzm,
lüzumlu, gerekli.
evvel:
önce.
himaye:
koruma, muhafaza
etme.
Hükümet-i cumhuriye:
cum-
huriyet hükümeti. cumhuri-
yet idaresi.
idare:
yönetim, memleket ifl-
lerinin yürütülmesi.
iman:
inanç, itikat.
insaniyet:
insanlk, insanlk
mahiyeti.
Kablelvuku:
olmadan önce.
Madem:
...den dolay, böyle
ise.
maslahat- hükümet:
bir
memleketi idare edenlerin
davranfl tarz.
medar- sual:
soru sebebi.
menfaat:
fayda.
menfaattar:
menfaat ve fay-
da gören.
mukteza:
iktiza eden, gere-
ken.
münasebet:
ilgi, alâka, yakn-
lk.
müstakimâne:
müstakim
olana yakflr flekilde, namus-
lulukla, do¤rululukla, ahlâkl-