Tarihçe-i Hayat - page 853

mecburiyet-i kat’iye derecesinde onlara zulmedilse elbet-
te gizli z›nd›klar ve münaf›klar bin derece piflman olacak-
lar.
Elhâs›l, madem biz ehl-i dünyan›n dünyalar›na iliflmi-
yoruz; onlar da bizim ahiretimize ve imanî hizmetimize
bu derece iliflmesinler....
.........
Evet, biz bir cemaatiz. Hedefimiz ve program›m›z ev-
velâ kendimizi, sonra milletimizi idâm-› ebedîden ve da-
imî berzahî haps-i münferitten kurtarmak ve vatandaflla-
r›m›z› anarflîlikten ve serserilikten muhafaza etmek ve iki
hayat›m›z› imhâya vesile olan z›nd›kaya karfl› Risale-i
Nur’un çelik gibi hakikatleriyle kendimizi muhafazad›r.
.........
Ben, sizin bana verece¤iniz en a¤›r cezan›za da befl
para vermem ve hiç ehemmiyeti yok. Çünkü ben kabir
kap›s›nda, yetmifl befl yafl›nday›m. Böyle mazlum ve ma-
sum bir iki sene hayat› flehâdet mertebesiyle de¤ifltir-
mek, benim için büyük saadettir. Risale-i Nur’un binler
hüccetleriyle kat’î iman›m var ki, ölüm bizim için bir ter-
his tezkeresidir. E¤er zahirî idam da olsa, bizim için bir
saat zahmet, ebedî bir saadetin ve rahmetin anahtar›
olur. Fakat, siz ey gizli düflmanlar ve z›nd›ka hesab›na ad-
liyeyi flafl›rtan ve hükümeti bizimle sebepsiz meflgul eden
insafs›zlar! Kat’î biliniz ve titreyiniz ki, siz idam-› ebedî ile
ebedî haps-i münferid ile mahkûm oluyorsunuz. ‹ntika-
m›m›z sizden pek çok muzaaf bir surette al›n›yor görü-
yoruz, hatta size ac›yoruz. Evet, bu flehri yüz defa
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 853
A
FYON
H
AYATI
ise.
mahkûm:
kendine hükmolunan,
hükümlü.
masum:
suçsuz, günahs›z, saf, te-
miz.
mazlum:
zulüm görmüfl, haks›zl›-
¤a u¤ram›fl.
mecburiyet-i kat’iye:
katî mec-
buriyet, kesin zorunluluk, kesin
mecburiyet.
mertebe:
derece, basamak.
muhafaza:
koruma.
münaf›k:
nifak sokan, ara bozu-
cu; kalbinde küfrü gizledi¤i hâlde
Müslüman görünen.
muzaaf:
kat kat, iki misli.
rahmet:
flefkat etmek, merha-
met etmek, esirgemek.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
saadet:
mutluluk.
flahadet:
flehitlik, flehit olma.
suret:
biçim, flekil, tarz.
terhis:
izin verme, serbest b›rak-
ma.
tezkere:
belge, pusula.
vesile:
arac›, vas›ta.
zahirî:
görünüflte olan; zahire, d›-
fla ait olan.
zahmet:
s›k›nt›, eziyet, meflak-
kat.
z›nd›k:
Allah’a ve ahirete inan-
mayan, Allah’› inkâr eden, iman-
s›z, münkir.
z›nd›ka:
dinsizlik, inançs›zl›k.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, iflkence.
ahiret:
dünya hayat›ndan
sonra bafllay›p ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
anarfli:
hükümetsiz veya si-
yasî otoritesini kaybetmifl dü-
zensiz topluluk hâli.
berzahî:
kabir hayat›yla ilgili,
berzah âlemi ile ilgili.
cemaat:
topluluk, aralar›nda
çeflitli ba¤lar bulunan insanlar
toplulu¤u.
daimî:
sürekli, devaml›.
ebedî:
sonu olmayan, daimî,
sürekli.
ehemmiyet:
önem, de¤er,
k›ymet.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›,
dünya adam›, ahireti düflün-
meyen.
Elhâs›l:
hâs›l›, netice itibariy-
le, k›saca.
evvelâ:
birinci olarak, her
fleyden önce, ilk olarak.
hakikat:
gerçek, esas.
haps-i münferit:
tek bafl›na
olan hapis, ehl-i dalâlet için
ölüm ve kabir.
hüccet:
delil.
idam-› ebedî:
dirilmemek
üzere yok olufl, ahiret inanc›
olmad›¤› için ölümü ebedî
yoklu¤a gitmek olarak gör-
me.
iman:
inanç, itikat.
imanî:
imana dair olan, iman-
la ilgili.
imha:
ortadan kald›rma,
mahvetme.
intikam:
öç alma.
kat’î:
kesin, flüpheye ve te-
reddüde mahal b›rakmayan.
madem:
...den dolay›, böyle
1...,843,844,845,846,847,848,849,850,851,852 854,855,856,857,858,859,860,861,862,863,...1390
Powered by FlippingBook