kinci Hakikat:
Emniyeti ihlâl vehmiyle bize ihanet
etmek ve teveccüh-i ammeyi krmak kastyla tahkirkârâ-
ne, aldanmfl mahdut adamlarn bed muamelelerine mu-
kabil, hadsiz ehl-i hakikatin ve nesl-i âtinin takdirkârâne
alkfllamalar var diye ihtar edildi.
Evet, komünist perdesi altnda anarflistli¤in emniyet-i
umumiyeyi bozmaya dehfletli çalflmasna karfl, Risale-i
Nur ve flakirtleri, iman- tahkikî kuvvetiyle bu vatann her
tarafnda o müthifl ifsad durduruyor ve kryor, emniyeti
ve asayifli temine çalflyor ki, pekçok bir kesrette ve
memleketin her tarafnda bulunan Nur Talebelerinden,
bu yirmi senede alâkadar üç dört mahkeme ve on vilâ-
yetin zabtalar, emniyeti ihlâle dair bir vukuatlarn bul-
mamfl ve kaydetmemifl. Ve üç vilâyetin insafl bir ksm
zabtalar demifller:
Nur Talebeleri
manevî
bir zabtadr.
Asayifli muhafazada bize yardm ediyorlar. man- tahki-
kî ile, Nuru okuyan her adamn kafasnda bir yasakçy
brakyorlar. Emniyeti temine çalflyorlar
.
Bunun bir numunesi Denizli Hapishanesidir. Oraya
Nurlar ve o mahpuslar için yazlan
Meyve Risalesi
girme-
siyle, üç dört ay zarfnda iki yüzden ziyâde o mahpuslar
öyle fevkalâde itaatli, dindarâne bir salâh- hâl aldlar ki,
üç dört adam öldüren bir adam, tahta bitlerini öldür-
mekten çekiniyordu. Tam merhametli, zararsz, vatana
nafi bir uzuv olmaya bafllad. Hatta resmî memurlar, bu
hâle hayretle ve takdirle bakyordular. Hem daha hüküm
almadan bir ksm gençler dediler: Nurcular hapiste kal-
salar, biz kendimizi mahkûm ettirece¤iz ve ceza almaya
TARHÇE- HAYATI
| 843
A
FYON
H
AYATI
bu olan kimse.
mahdut:
snrl, belirli.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
mahpus:
hapsedilmifl olan, tu-
tuklu.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
muamele:
davranma, davranfl.
muhafaza:
koruma.
mukabil:
karfllk.
müthifl:
dehflet veren, ürküten,
dehfletli, korkunç.
nafi:
faydal.
nesli ati:
gelecek nesil.
numune:
örnek.
nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sînin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nurlar oku-
yup neflreden kimse.
resmî:
devlet adna olan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursînin eserlerinin
ad.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
salâh- hâl:
hâlin, durumun dü-
zelmesi.
tahkirkârâne:
hakaret eden kim-
seye yakflrcasna, hakaret eder-
cesine.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme.
takdirkârâne:
takdir edene yak-
flr flekilde, takdir ederek.
Talebe:
ö¤renci.
temin:
sa¤lama.
teveccüh-i amme:
genel tevec-
cüh, umumun, herkesin, halkn
yönelifli.
vehim:
zan, flüphe, yanlfl ve
esassz düflünce.
vilâyet:
il.
vukuat:
vuku bulan fleyler, hâdi-
seler, olaylar.
zabta:
flehir güvenli¤ini sa¤la-
makla vazifeli bulunan idare, po-
lis.
zarfnda:
süresince.
ziyade:
fazla, fazlasyla.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
anarflist:
hiç bir düzen ve
otorite tanmayan, karflklk
ve bozgunculuktan yana
olan.
asayifl:
emniyet, kanun ve ni-
zam hâkimiyetin sa¤lanmas.
bed:
fena, kötü.
dair:
alâkal, ilgili.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
dindarâne:
dindar bir kimse-
ye yakflacak tarzda.
ehl-i hakikat:
hakikati arzu-
layanlar, gerçe¤i bulup onun
peflinden gidenler; Allah ada-
m.
emniyet-i umumîye:
genel
güvenlik.
fevkalâde:
ola¤anüstü.
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
hakikat:
gerçek, esas.
hüküm:
bir davann veya bir
meselenin tetkik edilmesin-
den sonra varlan karar.
ifsat:
fesada u¤ratma, bozma,
karflklk çkarma.
ihanet:
hainlik, kötülük etme,
arkadan vurma.
ihlâl:
bozma, zarar verme.
ihtar:
hatrlatma, uyar.
iman- tahkikî:
tahkikî iman,
imana dair bütün meseleleri
inceleyip delil ve bürhan ile
inanma.
itaat:
söz dinleme, boyun e¤-
me, emre uygun hareket et-
me.
kesret:
çokluk.
komünist:
bütün mallarn or-
taklafla kullanld¤ ve özel
mülkiyetin olmad¤ iddiasn-
da bulunan düzen in mensu-