Seni geçen gece gybet ettim. Emniyet müdürü hesa-
bna beni konuflturan bir polise, E¤er bin müddeiumumî
ve bin emniyet müdürü kadar bu memlekette emniyet-i
umumiyeye hizmet etmemifl isem üç defa Allah be-
ni kahretsin dedim.
Sonra, bu srada, bu so¤ukta, en ziyade istirahate ve
üflümemeye ve dünyay düflünmemeye muhtaç oldu¤um
bir hengâmda, garaz ve kast ihsas eder bir tarzda, beni
bu tahammülün fevkinde bu tehcir ve tecrit ve tevkif ve
tazyike sevk edenlere, fevkalâde i¤birar ve kzmak geldi.
Bir inayet, imdâda yetiflti. Manen kalbe ihtar edildi ki:
nsanlarn sana ettikleri ayn- zulümlerinde, ayn-
adalet olan kader-i lâhînin büyük bir hissesi var. Ve bu
hapiste, yiyecek rzkn var; o rzkn seni buraya ça¤rd.
Ona karfl rza ve teslim ile mukabele lâzm. Hikmet ve
rahmet-i Rabbaniyenin dahi büyük bir hissesi var ki, bu,
hapistekileri nurlandrmak ve teselli vermek ve size se-
vap kazandrmaktr. Bu hisseye karfl, sabr içinde binler
flükretmek lâzmdr. Hem senin nefsinin, bilmedi¤in ku-
surlaryla onda bir hissesi var. O hisseye karfl isti¤far ve
tövbe ile, nefsine Bu tokada müstahak oldun demelisin.
Hem gizli düflmanlarn desîseleriyle baz safdil ve veh-
ham memurlar i¤fal ile o zulme sevk etmek cihetiyle,
onlarn da bir hissesi var. Ona karfl Risale-i Nurun o
münafklara vurdu¤u dehfletli manevî tokatlar, senin inti-
kamn onlardan almfl. O, onlara yeter. En son hisse, bil-
fiil vasta olan resmî memurlardr. Bu hisseye karfl,
ayn- adalet:
adaletin asl, adale-
tin tâ kendisi.
ayn- zulüm:
zulmün tâ kendisi,
her yönüyle zulüm.
bilfiil:
bizzat kendi çalflmas ile,
kendi yaparak.
cihet:
yön.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
desise:
hile, oyun, aldatmaca.
emniyet:
güvenlik, kanun ve ni-
zam hâkimiyetinin sa¤lanmas.
emniyet-i umumîye:
genel gü-
venlik.
fevkalâde:
ola¤anüstü.
fevkinde:
üstünde.
garaz:
kötü kast, düflmanca ni-
yet, kin.
gybet:
arkadan çekifltirmek, ha-
zr olmayan birisinin aleyhinde
konuflma.
hengâm:
zaman, sra.
Hikmet:
lahî gaye, yüksek bilgi,
fayda.
hisse:
pay, nasip.
i¤birar:
gücenme, krlma, darl-
ma.
i¤fal:
yanltma, gaflete düflürerek
kandrma, aldatma.
ihsas:
hissettirme, sezdirme.
ihtar:
hatrlatma, uyar.
imdat:
yardm.
inayet:
yardm, ihsan, lütuf.
intikam:
öç alma.
isti¤far:
tövbe etme, Allahtan
günahlarnn ba¤fllanmasn iste-
me.
istirahat:
dinlenme, rahatlama.
kader-i lâhî:
lâhî kader, Allahn
kader kanunu.
kahr:
büyük eziyet, cefa, zulüm.
Manen:
mana bakmndan, ma-
naca.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
müddeiumumî:
savc.
mukabele:
karfllk verme, karfl-
lama.
münafk:
nifak sokan, ara bozu-
cu; kalbinde küfrü gizledi¤i hâlde
Müslüman görünen.
müstahak:
hak eden, hak etmifl.
nefis:
kötü vasflar kendisinde
toplayan hayrl ifllerden alkoyan
güç.
nurlandrmak:
flklandrmak, ay-
dnlatmak.
rahmet-i Rabbaniye:
terbiye ve
840 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
idare eden Allahn rahmeti,
merhameti ve flefkati.
resmî:
devlet adna olan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
rza:
raz olma, hoflnutluk.
rzk:
Allahn lütuf ve ihsan
etti¤i nimetler.
sabr:
dayanma, katlanma,
zorluklara dayanma gücü.
safdil:
saf gönüllü; hile, oyun
bilmeyen, kolay aldatlan.
sevk:
yöneltme, gönderme.
flükür:
Allahn nimetlerine
karfl memnunluk gösterme,
gerek dil ile gerekse hal ile
Allah hamd etme.
tahammül:
zor ve güç du-
rumlara karfl koyabilme, kat-
lanma.
tarz:
biçim, flekil.
tazyik:
zorlama, bask, sknt
verme.
tecrit:
bir kiflinin baflka bir in-
san veya nesneyle olan iliflki-
sini kesme.
tehcir:
yurdundan çkarma,
sürme, zorla göç ettirme.
teselli:
avutma, acsn dindir-
me.
tevkif:
tutuklama.
tövbe:
ifllenmifl bir günahtan
piflmanlk duyup bir daha ifl-
lememek üzere söz verme.
vasta:
arac.
vehham:
çok flüphe ve ves-
vese eden, çok kuruntulu; ve-
himli, kuruntulu.
ziyade:
fazla, fazlasyla.
zulüm:
hakszlk, eziyet, ifl-
kence.