dflar da çkararak neflrini temin etmifllerdir. Bediüzza-
man, hapiste oldu¤u günler dahi Risale-i Nurun neflriya-
t durmamfl, perde altnda yüz binlerce nüshalar eski
yaz ile neflretmeye, Nur kahraman Hüsrev gibi Nur Ta-
lebeleri muvaffak olmufllardr.
Hapishanede, zehirlenerek, ölüm döfle¤inde iken, fr-
sat bulup ziyaretine varabilen bir talebesine flöyle demifl-
tir: Belki hayatta kalamayaca¤m. Bütün mevcudiyetim
vatan, millet, gençlik ve âlem-i slâm ve beflerin ebedî re-
fah ve saadeti u¤runda feda olsun. Ölürsem dostlarm in-
tikamm almasnlar.
Bediüzzamann hapishaneye gelmesiyle çok müstefid
olan hapislerden birisi pencereden selâm verdi¤i zaman,
Sen Bediüzzamana neden selâm verdin? Neden onun
penceresine bakyorsun? diyerek dayak atlmfltr. Çok
mübarek ve çok sevgili Üstadlarnn hasta ve çok elîm
vaziyetinde gizlice frsat bulup görüflmeye çalflan talebe-
leri, yakalandklar zaman falakalara yatrlarak dayaktan
geçirilmifltir. Fakat onlar bu mezâlimden asla ylmamfl-
lar, imandan ve izzet-i slâmiyeden gelen bir salâbetle, o
zâlimler vurdukça, onlar da her vurufllarnda Vur! Vur!
diye ba¤rmfllardr. Düflmann çizmesi bo¤azmza bas-
t¤ zaman onun yüzüne tükür! Ruhun kurtulsun, cesedin
ezilsin hakikatini matbuât lisanyla da beyân eden Üs-
tadlar Bediüzzamana ittibâ etmifllerdir.
flte, böyle türlü türlü iflkence ve tazyikatlarla, gerek
hapishane dahilinde, gerek haricinde hizmetini dahi
âlem-i slâm:
slâm âlemi, slâm
dünyas.
befler:
insan, insanlk.
beyan:
açklama, bildirme, izah.
dâhil:
iç, içerisi.
ebedî:
sonu olmayan, daimî, sü-
rekli.
elîm:
fliddetli, çok dert ve keder
veren.
falaka:
iki ucunda bir ipin iki uç-
lar ba¤l, bir srktan ibaret olan
ceza aleti.
feda:
u¤runa verme, kurban ol-
ma.
hakikat:
gerçek, esas.
hariç:
dflar.
iman:
inanç, itikat.
intikam:
öç alma.
iflkence:
bir kimseye verilen
maddî-manevî sknt, eziyet.
ittiba:
tâbi olma, uyma, itaat et-
me.
832 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
izzet-i slâmiye:
slâmn ge-
rektirdi¤i haysiyet, fleref, yü-
celik.
lisan:
dil.
matbuat:
baslmfl fleyler, ki-
taplar, gazeteler, v.s.
mevcudiyet:
mevcut olma,
varlk.
mezalim:
zulümler, hakszlk-
lar, eziyet ve iflkenceler.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müstefit:
istifade eden, fay-
dalanan, kazanan.
muvaffak:
baflarmfl, baflarl.
neflir:
herkese duyurma, yay-
ma, tamim.
neflriyat:
yaynlar.
nüsha:
birbirinin ayn olan
suretlerin her biri.
refah:
bolluk, rahatlk.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
Ruh:
dirilik kayna¤, hayatn
temeli ve sebebi olan manevî
varlk.
saadet:
mutluluk.
salâbet:
Metanet, manevî
kuvvet, dayanma, sebat.
selâm:
selâm, esenleme; Al-
lahn rzasn kazanmak için
müminlerin birbirine etti¤i
selâmünaleyküm fleklindeki
dua.
talebe:
ö¤renci.
tazyikat:
tazyikler, basklar,
zorlamalar.
temin:
sa¤lama.
vaziyet:
durum.
zalim:
zulmeden, acmasz ve
haksz davranan.