Tarihçe-i Hayat - page 822

Sak›n Feyzi! Sen gözünü Hak yüzünden ay›rma,
Hakk› gören gerçeklere, hakk› kadar atâ var.
Denizli Kahraman› Merhum
Hasan Feyzi
„@ò
(Mekteb-i fünunda ve ulum-i ‹slâmiyede gayet
müdakkik ve k›demli muallimlerden Hasan Fey-
zi’nin bir fliiri)
HAZRET‹N‹ZE BURADAN AYRILIK
SÖYLEM‹fiT‹M
Çekilip nur-i hidayet yine zindan odacak;
Yine firkat, yine hasret, yine hüsran olacak.
Yine sen, yafl yerine kan ak›t›p a¤la gözüm;
Çünkü hicran dolu kalbim yine hicran olacak.
“Yine göç var” diye, Mecnun’a haber verme sak›n.
Yine matem, yine zâri, yine efgan olacak.
Aç›lan ol gül-i tevhid, sarar›p solsa gerek;
Kapan›p Kâbe-i irfan, yine viran olacak.
Haber ald›m ki, yar›n yad olacakm›fl bize yar;
Ne büyük yare ki, kimler buna derman olacak?
Bu büyük derd-i elemden kime flekva edeyim?
‹fliten nâlemi, hep ben gibi nâlân olacak.
âb-› hayat:
hayat suyu.
atâ:
ba¤›fllama, bahflifl.
derd-i elem:
ac› derdi, maddî ve
manevî elem derdi.
derman:
ilâç, çare.
dûr:
uzak, ›rak.
efgan:
›zt›rap ile hayk›rma,
ba¤›r›p ça¤›rma.
elem:
dert, üzüntü, maddî-
manevî ›zt›rap.
envar:
nurlar, ayd›nl›klar, ›fl›klar.
firkat:
ayr›l›k.
822 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
gayet:
son derece.
gül-i tevhid:
Allah’›n birli¤ini
temsil eden gül.
Hâk:
do¤ruluk, gerçek,
hakikat; Allah.
hasret:
özlem.
hicran:
ayr›l›k.
hicran:
ayr›l›ktan gelen ac›,
ayr›l›k ac›s›.
hüsran:
hayal k›r›kl›¤›.
Kâbe-i irfan:
irfan kâbesi, bil-
gi merkezi.
k›dem:
bir iflte zamanca,
memuriyetçe, rütbece eskilik.
matem:
büyük ac› ve üzüntü.
Mecnun:
delice âfl›k, aflktan
deliren kimse, delice seven,
tutkun.
Mekteb-i fünun:
fen ilimleri
okulu.
muallim:
ders veren, ö¤ret-
men.
müdakkik:
tetkik eden, in-
ceden inceye araflt›ran.
nâlân:
inleyen, inleyici, feryat
eden.
nâle:
inleyen, inleyici.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, ›fl›k.
nur-i hidayet:
hidayet nuru.
pak:
temiz.
reyyân:
suya kanm›fl.
flekva:
flikâyet.
flifabahfl:
flifa verici, flifa
veren, iyilefltiren, iyilik veren.
ulûm-i ‹slâmiye:
‹slâmî ilim-
ler.
viran:
y›k›k, y›k›lm›fl, harap.
yad:
anma, hat›ra getirme.
yar:
sevgili.
yare:
yara.
zâri:
a¤lay›p s›zlama, a¤lay›p
s›zlanma
1...,812,813,814,815,816,817,818,819,820,821 823,824,825,826,827,828,829,830,831,832,...1390
Powered by FlippingBook