Sakn Feyzi! Sen gözünü Hak yüzünden ayrma,
Hakk gören gerçeklere, hakk kadar atâ var.
Denizli Kahraman Merhum
Hasan Feyzi
@ò
(Mekteb-i fünunda ve ulum-i slâmiyede gayet
müdakkik ve kdemli muallimlerden Hasan Fey-
zinin bir fliiri)
HAZRETNZE BURADAN AYRILIK
SÖYLEMfiTM
Çekilip nur-i hidayet yine zindan odacak;
Yine firkat, yine hasret, yine hüsran olacak.
Yine sen, yafl yerine kan aktp a¤la gözüm;
Çünkü hicran dolu kalbim yine hicran olacak.
Yine göç var diye, Mecnuna haber verme sakn.
Yine matem, yine zâri, yine efgan olacak.
Açlan ol gül-i tevhid, sararp solsa gerek;
Kapanp Kâbe-i irfan, yine viran olacak.
Haber aldm ki, yarn yad olacakmfl bize yar;
Ne büyük yare ki, kimler buna derman olacak?
Bu büyük derd-i elemden kime flekva edeyim?
fliten nâlemi, hep ben gibi nâlân olacak.
âb- hayat:
hayat suyu.
atâ:
ba¤fllama, bahflifl.
derd-i elem:
ac derdi, maddî ve
manevî elem derdi.
derman:
ilâç, çare.
dûr:
uzak, rak.
efgan:
ztrap ile haykrma,
ba¤rp ça¤rma.
elem:
dert, üzüntü, maddî-
manevî ztrap.
envar:
nurlar, aydnlklar, flklar.
firkat:
ayrlk.
822 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
gayet:
son derece.
gül-i tevhid:
Allahn birli¤ini
temsil eden gül.
Hâk:
do¤ruluk, gerçek,
hakikat; Allah.
hasret:
özlem.
hicran:
ayrlk.
hicran:
ayrlktan gelen ac,
ayrlk acs.
hüsran:
hayal krkl¤.
Kâbe-i irfan:
irfan kâbesi, bil-
gi merkezi.
kdem:
bir iflte zamanca,
memuriyetçe, rütbece eskilik.
matem:
büyük ac ve üzüntü.
Mecnun:
delice âflk, aflktan
deliren kimse, delice seven,
tutkun.
Mekteb-i fünun:
fen ilimleri
okulu.
muallim:
ders veren, ö¤ret-
men.
müdakkik:
tetkik eden, in-
ceden inceye arafltran.
nâlân:
inleyen, inleyici, feryat
eden.
nâle:
inleyen, inleyici.
nur:
aydnlk, parlt, flk.
nur-i hidayet:
hidayet nuru.
pak:
temiz.
reyyân:
suya kanmfl.
flekva:
flikâyet.
flifabahfl:
flifa verici, flifa
veren, iyilefltiren, iyilik veren.
ulûm-i slâmiye:
slâmî ilim-
ler.
viran:
ykk, yklmfl, harap.
yad:
anma, hatra getirme.
yar:
sevgili.
yare:
yara.
zâri:
a¤layp szlama, a¤layp
szlanma