Tarihçe-i Hayat - page 828

neflretmeye, kahraman Üstadlar› misillü feragatle çal›fl›r-
lar. Bunun içindir ki, yirmi befl senelik müthifl bir istib-
dad-› mutlak içinde Nurlara çal›flan Nur Talebeleri, iman
ve ‹slâmiyet hizmetinde sars›lmam›fllard›r. “Zahirde za-
rarl› gibi görünen fleyler, hakikatte nimettir. Zahmette
rahmet vard›r. ‹man hizmeti u¤runda bafl›m›za ne gelse
hay›rd›r. Biz bafl›m›za gelece¤i düflünmekle mükellef de-
¤iliz, hizmet-i Kur’âniye ile mükellefiz. Biz, Rabb-i Rahî-
mimizin daima inayeti alt›nday›z. Ölsek flehidiz, kal›rsak
Kur’ân’›n hizmetkâr›y›z. ‹slâmiyet düflmanlar› bizi müeb-
bed dünya hapsine de mahkûm etseler, bizler yine Risa-
le-i Nur’un hizmetindeyiz” diye iman etmifller ve fakat
sadece imanla kalmam›fllar, bilfiil de amel etmifllerdir,
meydandad›r.
Bu dindar ve vefâkâr millet, Bediüzzaman’›n do¤ruluk
ve büyüklü¤ünü ve kahramanl›¤›n› bilerek, ona o derece
itimad etmifltir ki, onun aleyhinde ne propaganda yap›-
l›rsa yap›ls›n, inanm›yorlar. Bediüzzaman’a yap›lan zu-
lüm ve iflkenceleri iflittikçe, ona karfl› kalblerinde daha zi-
yade bir sevgi ve ba¤l›l›k husule gelmektedir. Ve diyorlar
ki: “Bediüzzaman gibi bir din kahraman›n› ve öyle büyük
ve mübarek bir zât› hapislere koymak, onun eserlerinin
serbest okunmas›na mâni olmak, dini Anadolu’dan kal-
d›rmaya çal›flman›n ve ‹slâmiyeti y›kmaya çabalaman›n
bir ifadesidir” diye, komünist ve dinsizlerin yapt›rd›klar›
iflkence ve zulümlerin düflman› kesiliyorlar. Bunun için,
hükûmet, her iflten evvel hükûmet aleyhinde çevrilen bu
plân› akim b›rakmak için, Bediüzzaman’› tamamen
akim:
neticesiz, sonu yok, baflar›-
s›z.
aleyh:
ona karfl›, onun üzerine.
amel:
ifl, uygulama, yapma.
bilfiil:
bizzat kendi çal›flmas› ile,
kendi yaparak.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
evvel:
önce.
feragat:
hakk›ndan isteyerek
vazgeçme.
hakikat:
gerçek, görülen bir fle-
yin asl› esas›.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’ân hiz-
meti.
hizmetkâr:
hizmet yapan kimse,
hizmetçi.
husul:
olma, meydana gelme.
iman:
inanç, itikat.
inayet:
yard›m, ihsan, lütuf.
iflkence:
bir kimseye verilen
maddî-manevî s›k›nt›, eziyet.
istibdat-› mutlak:
hiç bir hak ve
hürriyeti tan›mayan tam bask›,
tam diktatörlük.
itimat:
dayanma, güvenme.
komünist:
bütün mallar›n ortak-
lafla kullan›ld›¤› ve özel mülkiye-
tin olmad›¤› iddias›nda bulunan
düzen in mensubu olan kimse.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
828 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
mâni:
engel.
misillü:
gibi, benzeri.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müebbet:
ömür boyu süre-
cek olan, ömür boyu, yafla-
d›kça.
mükellef:
sorumlu ve yü-
kümlü olan, bir fleyi yapmaya
mecbur olan, vazifeli.
müthifl:
dehflet veren, ürkü-
ten, dehfletli, korkunç.
neflir:
herkese duyurma, yay-
ma, tamim.
nimet:
lütuf, ihsan, ba¤›fl.
propaganda:
bir inanç, dü-
flünce, doktrin v.b. ni baflkala-
r›na tan›tmak, benimsetmek
amac›n› güden ve çeflitli vas›-
talarla yap›lan faaliyet.
Rabb-i Rahîm:
flefkat ve mer-
hamet sahibi olan Cenab-›
Hak.
rahmet:
flefkat etmek, mer-
hamet etmek, esirgemek.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
flehit:
vatan, bayrak, inanç gi-
bi yüce de¤erler u¤runda
ölen Müslüman kimse.
Talebe:
ö¤renci.
vefakâr:
vefal›, vefa gösteren.
Zahir:
görünüfle göre, görü-
nüfl itibariyle.
zahmet:
s›k›nt›, eziyet, me-
flakkat.
zat:
kifli, flah›s.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, ifl-
kence.
1...,818,819,820,821,822,823,824,825,826,827 829,830,831,832,833,834,835,836,837,838,...1390
Powered by FlippingBook