neflretmeye, kahraman Üstadlar misillü feragatle çalflr-
lar. Bunun içindir ki, yirmi befl senelik müthifl bir istib-
dad- mutlak içinde Nurlara çalflan Nur Talebeleri, iman
ve slâmiyet hizmetinde sarslmamfllardr. Zahirde za-
rarl gibi görünen fleyler, hakikatte nimettir. Zahmette
rahmet vardr. man hizmeti u¤runda baflmza ne gelse
hayrdr. Biz baflmza gelece¤i düflünmekle mükellef de-
¤iliz, hizmet-i Kurâniye ile mükellefiz. Biz, Rabb-i Rahî-
mimizin daima inayeti altndayz. Ölsek flehidiz, kalrsak
Kurânn hizmetkâryz. slâmiyet düflmanlar bizi müeb-
bed dünya hapsine de mahkûm etseler, bizler yine Risa-
le-i Nurun hizmetindeyiz diye iman etmifller ve fakat
sadece imanla kalmamfllar, bilfiil de amel etmifllerdir,
meydandadr.
Bu dindar ve vefâkâr millet, Bediüzzamann do¤ruluk
ve büyüklü¤ünü ve kahramanl¤n bilerek, ona o derece
itimad etmifltir ki, onun aleyhinde ne propaganda yap-
lrsa yaplsn, inanmyorlar. Bediüzzamana yaplan zu-
lüm ve iflkenceleri iflittikçe, ona karfl kalblerinde daha zi-
yade bir sevgi ve ba¤llk husule gelmektedir. Ve diyorlar
ki: Bediüzzaman gibi bir din kahramann ve öyle büyük
ve mübarek bir zât hapislere koymak, onun eserlerinin
serbest okunmasna mâni olmak, dini Anadoludan kal-
drmaya çalflmann ve slâmiyeti ykmaya çabalamann
bir ifadesidir diye, komünist ve dinsizlerin yaptrdklar
iflkence ve zulümlerin düflman kesiliyorlar. Bunun için,
hükûmet, her iflten evvel hükûmet aleyhinde çevrilen bu
plân akim brakmak için, Bediüzzaman tamamen
akim:
neticesiz, sonu yok, baflar-
sz.
aleyh:
ona karfl, onun üzerine.
amel:
ifl, uygulama, yapma.
bilfiil:
bizzat kendi çalflmas ile,
kendi yaparak.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
evvel:
önce.
feragat:
hakkndan isteyerek
vazgeçme.
hakikat:
gerçek, görülen bir fle-
yin asl esas.
hizmet-i Kurâniye:
Kurân hiz-
meti.
hizmetkâr:
hizmet yapan kimse,
hizmetçi.
husul:
olma, meydana gelme.
iman:
inanç, itikat.
inayet:
yardm, ihsan, lütuf.
iflkence:
bir kimseye verilen
maddî-manevî sknt, eziyet.
istibdat- mutlak:
hiç bir hak ve
hürriyeti tanmayan tam bask,
tam diktatörlük.
itimat:
dayanma, güvenme.
komünist:
bütün mallarn ortak-
lafla kullanld¤ ve özel mülkiye-
tin olmad¤ iddiasnda bulunan
düzen in mensubu olan kimse.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
828 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
mâni:
engel.
misillü:
gibi, benzeri.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müebbet:
ömür boyu süre-
cek olan, ömür boyu, yafla-
dkça.
mükellef:
sorumlu ve yü-
kümlü olan, bir fleyi yapmaya
mecbur olan, vazifeli.
müthifl:
dehflet veren, ürkü-
ten, dehfletli, korkunç.
neflir:
herkese duyurma, yay-
ma, tamim.
nimet:
lütuf, ihsan, ba¤fl.
propaganda:
bir inanç, dü-
flünce, doktrin v.b. ni baflkala-
rna tantmak, benimsetmek
amacn güden ve çeflitli vas-
talarla yaplan faaliyet.
Rabb-i Rahîm:
flefkat ve mer-
hamet sahibi olan Cenab-
Hak.
rahmet:
flefkat etmek, mer-
hamet etmek, esirgemek.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
flehit:
vatan, bayrak, inanç gi-
bi yüce de¤erler u¤runda
ölen Müslüman kimse.
Talebe:
ö¤renci.
vefakâr:
vefal, vefa gösteren.
Zahir:
görünüfle göre, görü-
nüfl itibariyle.
zahmet:
sknt, eziyet, me-
flakkat.
zat:
kifli, flahs.
ziyade:
fazla, fazlasyla.
zulüm:
hakszlk, eziyet, ifl-
kence.