Tarihçe-i Hayat - page 829

serbest b›rakmas› lâz›md›r. Yoksa, Bediüzzaman ezildik-
çe, halk, hükûmet aleyhtar›
(HAfi‹YE)
olacakt›r. Din, vatan
ve milletin selâmeti nam›na bu hakikati ihbar etmeyi bir
vecîbe biliyoruz.
Evet, Bediüzzaman, 1944’te Denizli Mahkemesinde
beraat etti¤i hâlde, Afyon vilâyetine ba¤l› Emirda¤ kaza-
s›nda ikamete memur ediliyor. Orada, kendi ahireti ve
Risale-i Nur’la meflgul olurken, 1948 senesinde, gizli din
düflmanlar›, yap›lan zulümler az geliyormufl gibi ayn› na-
karat ile “Gizli cemiyet kuruyor, halk› hükûmet aleyhine
çeviriyor, ihtiyarlad›kça artan enerjisiyle, kuvvetiyle, reji-
mi y›kmaya çal›fl›yor. Mustafa Kemal’e ‹slâm Deccali,
Süfyan diyor” gibi bir sürü bahanelerle, elli Risale-i Nur
talebesiyle birlikte Afyon A¤›r Ceza Mahkemesine sevk
ediliyor ve hapse konuluyor.
Yap›lan derin ve uzun tahkikat neticesinde, bir tek suç
delili bulunam›yor. Fakat, ne olduysa oldu, ne yapt›larsa
yapt›lar; nihayet, mahkeme, güya kanaat-i vicdâniye ile,
Bediüzzaman’a yirmi ay ve müdakkik bir âlime on sekiz
ay, yirmi iki kifliye de alt›flar ay hüküm veriyor. Di¤erle-
rini de, “Bunlar Bediüzzaman’› büyük bir mürflit olarak
bilmifller ve içlerindeki derunî bofllu¤u doldurmak için
Risale-i Nur’u okumufllar” diye beraat veriyor. Hüküm
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 829
A
FYON
H
AYATI
türlü kanun d›fl› tazyik, bask›.
istibdat-› mutlak:
hiç bir hak ve
hürriyeti tan›mayan tam bask›,
tam diktatörlük.
kanaat-› vicdaniye:
vicdanî ka-
naat, vicdana ait fikir.
müdakkik:
tetkik eden, inceden
inceye araflt›ran.
mürflit:
irflat eden, do¤ru yolu
gösteren, rehber, k›lavuz.
müthifl:
dehflet veren, ürküten,
dehfletli, korkunç
nakarat:
çok s›k tekrarlanmak-
tan dolay› b›kk›nl›k veren söz.
nam:
ad.
nihayet:
en sonunda.
rejim:
idarede tutulan yol, yönet-
me tarz›, düzenleme biçimi.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
lufl, korku ve endifleden uzak ol-
ma.
sevk:
yöneltme, gönderme.
Süfyan:
ahir zamanda gelece¤i
ve ümmetin karanl›k günler ya-
flamas›na sebep olaca¤› sahih ha-
dislerde bildirilen dehfletli, dinsiz
ve münaf›k flah›s.
tahakkuk:
gerçekli¤inin anlafl›l-
mas›, bir fleyin do¤rulu¤unun
meydana ç›kmas›
tahkikat:
araflt›rmalar, sorufltur-
malar.
talebe:
ö¤renci.
vecibe:
yerine getirilmesi borç
hükmünde olan görev, ifl.
vilâyet:
il.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, iflkence
HAfi‹YE:
Bu hakikat 1950 seçimlerinde tamamen tahakkuk etmifl, Be-
diüzzaman’› yirmi befl sene bir istibdâd-› mutlak ve efledd-i zulüm ve müt-
hifl iflkenceler içinde b›rakan din aleyhtar› eski hükûmet, büyük bir ekse-
riyet taraf›ndan y›k›lm›fl ve dinimizin üzerindeki zulüm ve istibdâd› kald›r-
makta olan Demokrat Parti iktidara getirilmifltir.
ahiret:
dünya hayat›ndan
sonra bafllay›p ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
aleyh:
karfl›, karfl›t.
aleyhtar:
karfl› olan, ayn› fi-
kirde olmayan.
âlim:
ilim ile u¤raflan, ilim
adam›.
bahane:
as›l sebebi gizlemek
için ileri sürülen uydurma se-
bep.
beraat:
temize ç›kma, suçsuz
oldu¤u anlafl›lma.
cemiyet:
manevî birlik teflkil
eden topluluk.
Deccal:
k›yamet zaman›na
yak›n meydana ç›karak fitne
ve fesada sebep olaca¤›, ‹slâ-
mî fleairi tahrip edece¤i, tarih-
te görülmemifl zulümleri ni-
fakla aldatarak yapaca¤› ha-
dis-i fleriflerde belirtilmifl ya-
lanc› ve zararl› flah›s.
delil:
bir davay› ispata yara-
yan fley, bürhan.
derunî:
içten, gönülden, kalp-
ten, iç tarafa ait, içle ilgili.
ekseriyet:
ço¤unluk
efledd-i zulüm:
zulmün en
fliddetlisi.
güya:
sanki.
hakikat:
gerçek, esas.
hafliye:
dipnot.
hüküm:
bir davan›n veya bir
meselenin tetkik edilmesin-
den sonra var›lan karar.
ihbar:
haber verme, bildirme.
ikamet:
oturma, bir yerde
kalma.
iktidar:
hükümet idaresini el-
de bulundurma
istibdat:
idarede görülen her
1...,819,820,821,822,823,824,825,826,827,828 830,831,832,833,834,835,836,837,838,839,...1390
Powered by FlippingBook