serbest brakmas lâzmdr. Yoksa, Bediüzzaman ezildik-
çe, halk, hükûmet aleyhtar
(HAfiYE)
olacaktr. Din, vatan
ve milletin selâmeti namna bu hakikati ihbar etmeyi bir
vecîbe biliyoruz.
Evet, Bediüzzaman, 1944te Denizli Mahkemesinde
beraat etti¤i hâlde, Afyon vilâyetine ba¤l Emirda¤ kaza-
snda ikamete memur ediliyor. Orada, kendi ahireti ve
Risale-i Nurla meflgul olurken, 1948 senesinde, gizli din
düflmanlar, yaplan zulümler az geliyormufl gibi ayn na-
karat ile Gizli cemiyet kuruyor, halk hükûmet aleyhine
çeviriyor, ihtiyarladkça artan enerjisiyle, kuvvetiyle, reji-
mi ykmaya çalflyor. Mustafa Kemale slâm Deccali,
Süfyan diyor gibi bir sürü bahanelerle, elli Risale-i Nur
talebesiyle birlikte Afyon A¤r Ceza Mahkemesine sevk
ediliyor ve hapse konuluyor.
Yaplan derin ve uzun tahkikat neticesinde, bir tek suç
delili bulunamyor. Fakat, ne olduysa oldu, ne yaptlarsa
yaptlar; nihayet, mahkeme, güya kanaat-i vicdâniye ile,
Bediüzzamana yirmi ay ve müdakkik bir âlime on sekiz
ay, yirmi iki kifliye de altflar ay hüküm veriyor. Di¤erle-
rini de, Bunlar Bediüzzaman büyük bir mürflit olarak
bilmifller ve içlerindeki derunî bofllu¤u doldurmak için
Risale-i Nuru okumufllar diye beraat veriyor. Hüküm
TARHÇE- HAYATI
| 829
A
FYON
H
AYATI
türlü kanun dfl tazyik, bask.
istibdat- mutlak:
hiç bir hak ve
hürriyeti tanmayan tam bask,
tam diktatörlük.
kanaat- vicdaniye:
vicdanî ka-
naat, vicdana ait fikir.
müdakkik:
tetkik eden, inceden
inceye arafltran.
mürflit:
irflat eden, do¤ru yolu
gösteren, rehber, klavuz.
müthifl:
dehflet veren, ürküten,
dehfletli, korkunç
nakarat:
çok sk tekrarlanmak-
tan dolay bkknlk veren söz.
nam:
ad.
nihayet:
en sonunda.
rejim:
idarede tutulan yol, yönet-
me tarz, düzenleme biçimi.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursînin eserlerinin
ad.
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
lufl, korku ve endifleden uzak ol-
ma.
sevk:
yöneltme, gönderme.
Süfyan:
ahir zamanda gelece¤i
ve ümmetin karanlk günler ya-
flamasna sebep olaca¤ sahih ha-
dislerde bildirilen dehfletli, dinsiz
ve münafk flahs.
tahakkuk:
gerçekli¤inin anlafll-
mas, bir fleyin do¤rulu¤unun
meydana çkmas
tahkikat:
arafltrmalar, sorufltur-
malar.
talebe:
ö¤renci.
vecibe:
yerine getirilmesi borç
hükmünde olan görev, ifl.
vilâyet:
il.
zulüm:
hakszlk, eziyet, iflkence
HAfiYE:
Bu hakikat 1950 seçimlerinde tamamen tahakkuk etmifl, Be-
diüzzaman yirmi befl sene bir istibdâd- mutlak ve efledd-i zulüm ve müt-
hifl iflkenceler içinde brakan din aleyhtar eski hükûmet, büyük bir ekse-
riyet tarafndan yklmfl ve dinimizin üzerindeki zulüm ve istibdâd kaldr-
makta olan Demokrat Parti iktidara getirilmifltir.
ahiret:
dünya hayatndan
sonra bafllayp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
aleyh:
karfl, karflt.
aleyhtar:
karfl olan, ayn fi-
kirde olmayan.
âlim:
ilim ile u¤raflan, ilim
adam.
bahane:
asl sebebi gizlemek
için ileri sürülen uydurma se-
bep.
beraat:
temize çkma, suçsuz
oldu¤u anlafllma.
cemiyet:
manevî birlik teflkil
eden topluluk.
Deccal:
kyamet zamanna
yakn meydana çkarak fitne
ve fesada sebep olaca¤, slâ-
mî fleairi tahrip edece¤i, tarih-
te görülmemifl zulümleri ni-
fakla aldatarak yapaca¤ ha-
dis-i fleriflerde belirtilmifl ya-
lanc ve zararl flahs.
delil:
bir davay ispata yara-
yan fley, bürhan.
derunî:
içten, gönülden, kalp-
ten, iç tarafa ait, içle ilgili.
ekseriyet:
ço¤unluk
efledd-i zulüm:
zulmün en
fliddetlisi.
güya:
sanki.
hakikat:
gerçek, esas.
hafliye:
dipnot.
hüküm:
bir davann veya bir
meselenin tetkik edilmesin-
den sonra varlan karar.
ihbar:
haber verme, bildirme.
ikamet:
oturma, bir yerde
kalma.
iktidar:
hükümet idaresini el-
de bulundurma
istibdat:
idarede görülen her