Bediüzzaman’›n Emirda¤ ve Afyon Hayat›n› kendi
kalemiyle belirten On Beflinci Rica, Lem’alardan
al›nm›fl olup, buraya derc edilmifltir
On Beßinci Rica
(HAfi‹YE)
Bir zaman Emirda¤’da ikamete memur ve tek bafl›ma,
menzilde âdeta bir haps-i münferit ve bana çok a¤›r ge-
len tarassutlar ve tahakkümler ile bana iflkence vermele-
rinden, hayattan usand›m, hapisten ç›kt›¤›ma teessüf et-
tim. Ruhucan›mla Denizli hapsini arzulad›m ve kabre gir-
meyi istedim. Ve “Hapis ve kabir bu tarz-› hayata mürec-
caht›r” diye, ya hapse veya kabre girmeye karar verir-
ken, inayet-i ‹lâhiye imdâda yetiflti; kalemleri teksir ma-
kinesi olan Medresetüzzehra flakirtlerinin ellerine, yeni
ç›kan teksir makinesini verdi. Birden, Nurun k›ymettar
mecmualar›ndan her tanesi, bir kalem ile befl yüz nüsha
meydana geldi. Fütuhata bafllamalar›, o s›k›nt›l› hayat›
bana sevdirdi, “Hadsiz flükür olsun” dedirtti.
Bir miktar sonra, Risale-i Nur’un gizli düflmanlar›, fü-
tuhat-› Nuriyeyi çekemediler, hükûmeti aleyhimize sevk
ettiler. Yine hayat bana a¤›r gelmeye bafllad›. Birden ina-
yet-i Rabbaniye tecelli etti. En ziyade Nurlara muhtaç
olan alâkadar memurlar, vazifeleri itibar›yla, müsadere
HAfi‹YE:
Nurun telif zaman› üç sene evvel bitmifl olmas›ndan, bu On Be-
flinci Rica, ileride bir Nurcu taraf›ndan ‹htiyarlar Lem’as›n›n tekmiline, te-
lifine mehaz olmak üzere yaz›ld›.
âdeta:
sanki.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
aleyh:
karfl›, karfl›t.
derç:
toplama, bir araya getirme.
evvel:
önce
Fütuhat:
zaferler, fetihler, galibi-
yetler.
fütuhat-› Nuriye:
Nur’un zaferle-
ri, Risale-i Nur ile yap›lan iman ve
Kur’ân hizmetinin ak›l ve kalpleri
kendine cezp etmesi, kalpleri fet-
hetmesi.
Hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
haps-i münferit:
tek bafl›na olan
hapis.
hafliye:
dipnot
ikamet:
oturma, bir yerde kalma.
imdat:
yard›m.
inayet-i ‹lahiye:
Allah’›n yard›m›.
inayet-i Rabbanîye:
her fleyin
terbiye ve idare eden Cenab-›
Hakk’›n yard›m›.
iflkence:
bir kimseye verilen
maddî-manevî s›k›nt›, eziyet.
k›ymettar:
k›ymetli, de¤erli.
mecmua:
toplan›p, biriktirilmifl,
düzenlenmifl yaz›lar›n hepsi.
Medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’›n do¤uda (Van) yap›lmas›n›
idarecilere teklif etti¤i, fen ilimle-
riyle din ilimlerinin birlikte oku-
tulmas›n› düflündü¤ü üniversite.
mehaz:
bir eser haz›rlan›rken
836 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
müracaat edilen kaynak.
menzil:
ev, oda, yer.
müreccah:
tercih edilen, üs-
tün tutulan.
müsadere:
toplatma, elden
alma.
Nurcu:
Bedîüzzaman Said
Nursî’nin eserlerine ve fikirle-
rine taraftar olan, Risale-i
Nur’lar› okuyup neflreden
kimse.
nüsha:
birbirinin ayn› olan
suretlerin her biri.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
Ruh u cân:
ruh ve can; ruh ve
canla.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
sevk:
yöneltme, gönderme.
flükür:
Allah’›n nimetlerine
karfl› memnunluk gösterme,
gerek dil ile gerekse hal ile
Allah’› hamd etme.
tahakküm:
zorbal›k etme,
zorla hükmetme, hükmü alt›-
na alma.
tarassut:
gözetme, göz alt›n-
da tutma.
tarz-› hayat:
hayat tarz›, ya-
flama flekli.
tecelli:
belirme, bilinme, gö-
rünme.
teessüf:
üzülme, ac› duyma.
tekmil:
tamamlama, kemâle
erdirme
teksir:
ço¤altma, ço¤altma
makinesi.
telif:
kitap yazma, eser orta-
ya koyma
vazife:
görev.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.