Tarihçe-i Hayat - page 845

“
Yüzer milyon bafllar›n feda olduklar› bir kudsî hakika-
te bafl›m›z dahi feda olsun! Dünyay› bafl›m›za atefl yap-
san›z, hakikat-i Kur’âniyeye feda olan bafllar, z›nd›kaya
teslim-i silâh etmeyecek ve vazife-i kudsiyesinden vaz-
geçmeyecekler inflaallah!
”
‹flte, ihtiyarl›¤›m›n sergüzefltli¤inden gelen a¤r›lara ve
me’yusiyetlere, imandan ve Kur’ân’dan imdada yetiflen
kudsî teselliler ile bu ihtiyarl›¤›m›n en s›k›nt›l› bir senesi-
ni, gençli¤imin en ferahl› on senesine de¤ifltirmem. Hu-
susan hapiste farz namaz›n› k›lan ve tevbe edenin herbir
saati on saat ibadet hükmüne geçmesiyle ve hastal›kta
ve mazlumiyette dahi herbir fânî gün, sevap cihetinde on
gün bâkî bir ömrü kazand›rmas›yla, benim gibi kabir ka-
p›s›nda nöbetini bekleyen bir adama ne kadar medar-›
flükrand›r, o manevî ihtardan bildim, “Hadsiz flükür Rab-
bime” dedim, ihtiyarl›¤›ma sevindim ve hapsime raz› ol-
dum. Çünkü ömür durmuyor, çabuk gidiyor. Lezzetle, fe-
rahla gitse, lezzetin zevali elem olmas›ndan, hem tees-
süf, hem flükürsüzlükle, gafletle, baz› günahlar› yerinde
b›rak›r, fânî olur, gider. E¤er hapis ve zahmetli gitse, ze-
val-i elem bir manevî lezzet olmas›ndan, hem bir nevi
ibadet say›ld›¤›ndan, bir cihette bâkî kal›r ve hay›rl› mey-
veleriyle bâkî bir ömrü kazand›r›r. Geçmifl günahlara ve
hapse sebebiyet veren hatalara kefaret olur, onlar› te-
mizler. Bu nokta-i nazardan, mahpuslardan farz› k›lanlar,
sab›r içinde flükretmelidirler.
„@ò
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 845
A
FYON
H
AYATI
raz›:
r›za gösteren, hoflnut olan.
sab›r:
dayanma, katlanma, zor-
luklara dayanma gücü.
sebebiyet:
sebep olma.
sergüzeflt:
bir kimsenin bafl›ndan
geçen hâl ve olaylar, serüven,
macera.
flükür:
Allah’›n nimetlerine karfl›
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hâl ile Allah’› hamd
etme.
teessüf:
üzülme, ac› duyma.
teselli:
avutma, ac›s›n› dindirme.
teslim-i silâh:
silâh b›rakma, silâ-
h›n› teslim etme.
tövbe:
ifllenmifl bir günahtan pifl-
manl›k duyup bir daha iflleme-
mek üzere söz verme.
vazife-i kudsiye:
mukaddes vazi-
fe, kutsal vazife.
zahmet:
s›k›nt›, eziyet, meflak-
kat.
zeval:
zail olma, sona erme, yok
olma.
zeval-i elem:
elemin, s›k›nt›n›n
yok olmas›, s›k›nt›n›n sona erme-
si.
z›nd›ka:
dinsizlik, inançs›zl›k.
bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve
kal›c› olan.
cihet:
yön.
elem:
dert, üzüntü, maddî-
manevî ›zt›rap.
fânî:
ölümlü, geçici.
feda:
u¤runa verme.
ferah:
gönül aç›kl›¤›, sevinç,
sevinme.
gaflet:
dikkatsizlik, endiflesiz-
lik, Allah’tan uzaklafl›p nefsin
arzular›na dalmak.
Hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikat-›
Kur’âniye:
Kur’ân’›n hakikati, Kur’ân’›n
ifade etti¤i gerçek.
hükmüne:
yerine, de¤erine.
Hususan:
bilhassa, özellikle.
ihtar:
hat›rlatma, uyar›.
iman:
inanç, itikat.
imdat:
yard›m.
inflaallah:
‘Allah izin verirse’
manas›nda kullan›lan bir dua.
kefaret:
kendisi ile ifllenen bir
günah›n giderilmesi.
kudsî:
mukaddes, yüce.
mahpus:
hapsedilmifl olan,
tutuklu.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
mazlumiyet:
mazlumluk, zu-
lüm görmüfllük.
medar-› flükran:
flükrü ge-
rektiren, flükre sebep.
me’yusiyet:
ümitsizlik.
nevi:
çeflit, tür.
nokta-i nazar:
görüfl aç›s›,
bak›fl aç›s›; görüfl, fikir.
Rab:
besleyen, yetifltiren,
verdi¤i nimetlerle mahlûkat›
›slah ve terbiye eden Allah.
1...,835,836,837,838,839,840,841,842,843,844 846,847,848,849,850,851,852,853,854,855,...1390
Powered by FlippingBook