Yüzer milyon bafllarn feda olduklar bir kudsî hakika-
te baflmz dahi feda olsun! Dünyay baflmza atefl yap-
sanz, hakikat-i Kurâniyeye feda olan bafllar, zndkaya
teslim-i silâh etmeyecek ve vazife-i kudsiyesinden vaz-
geçmeyecekler inflaallah!
flte, ihtiyarl¤mn sergüzefltli¤inden gelen a¤rlara ve
meyusiyetlere, imandan ve Kurândan imdada yetiflen
kudsî teselliler ile bu ihtiyarl¤mn en skntl bir senesi-
ni, gençli¤imin en ferahl on senesine de¤ifltirmem. Hu-
susan hapiste farz namazn klan ve tevbe edenin herbir
saati on saat ibadet hükmüne geçmesiyle ve hastalkta
ve mazlumiyette dahi herbir fânî gün, sevap cihetinde on
gün bâkî bir ömrü kazandrmasyla, benim gibi kabir ka-
psnda nöbetini bekleyen bir adama ne kadar medar-
flükrandr, o manevî ihtardan bildim, Hadsiz flükür Rab-
bime dedim, ihtiyarl¤ma sevindim ve hapsime raz ol-
dum. Çünkü ömür durmuyor, çabuk gidiyor. Lezzetle, fe-
rahla gitse, lezzetin zevali elem olmasndan, hem tees-
süf, hem flükürsüzlükle, gafletle, baz günahlar yerinde
brakr, fânî olur, gider. E¤er hapis ve zahmetli gitse, ze-
val-i elem bir manevî lezzet olmasndan, hem bir nevi
ibadet sayld¤ndan, bir cihette bâkî kalr ve hayrl mey-
veleriyle bâkî bir ömrü kazandrr. Geçmifl günahlara ve
hapse sebebiyet veren hatalara kefaret olur, onlar te-
mizler. Bu nokta-i nazardan, mahpuslardan farz klanlar,
sabr içinde flükretmelidirler.
@ò
TARHÇE- HAYATI
| 845
A
FYON
H
AYATI
raz:
rza gösteren, hoflnut olan.
sabr:
dayanma, katlanma, zor-
luklara dayanma gücü.
sebebiyet:
sebep olma.
sergüzeflt:
bir kimsenin baflndan
geçen hâl ve olaylar, serüven,
macera.
flükür:
Allahn nimetlerine karfl
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hâl ile Allah hamd
etme.
teessüf:
üzülme, ac duyma.
teselli:
avutma, acsn dindirme.
teslim-i silâh:
silâh brakma, silâ-
hn teslim etme.
tövbe:
ifllenmifl bir günahtan pifl-
manlk duyup bir daha iflleme-
mek üzere söz verme.
vazife-i kudsiye:
mukaddes vazi-
fe, kutsal vazife.
zahmet:
sknt, eziyet, meflak-
kat.
zeval:
zail olma, sona erme, yok
olma.
zeval-i elem:
elemin, skntnn
yok olmas, skntnn sona erme-
si.
zndka:
dinsizlik, inançszlk.
bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve
kalc olan.
cihet:
yön.
elem:
dert, üzüntü, maddî-
manevî ztrap.
fânî:
ölümlü, geçici.
feda:
u¤runa verme.
ferah:
gönül açkl¤, sevinç,
sevinme.
gaflet:
dikkatsizlik, endiflesiz-
lik, Allahtan uzaklaflp nefsin
arzularna dalmak.
Hadsiz:
snrsz, sonsuz.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikat-
Kurâniye:
Kurânn hakikati, Kurânn
ifade etti¤i gerçek.
hükmüne:
yerine, de¤erine.
Hususan:
bilhassa, özellikle.
ihtar:
hatrlatma, uyar.
iman:
inanç, itikat.
imdat:
yardm.
inflaallah:
Allah izin verirse
manasnda kullanlan bir dua.
kefaret:
kendisi ile ifllenen bir
günahn giderilmesi.
kudsî:
mukaddes, yüce.
mahpus:
hapsedilmifl olan,
tutuklu.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
mazlumiyet:
mazlumluk, zu-
lüm görmüfllük.
medar- flükran:
flükrü ge-
rektiren, flükre sebep.
meyusiyet:
ümitsizlik.
nevi:
çeflit, tür.
nokta-i nazar:
görüfl açs,
bakfl açs; görüfl, fikir.
Rab:
besleyen, yetifltiren,
verdi¤i nimetlerle mahlûkat
slah ve terbiye eden Allah.