Tarihçe-i Hayat - page 835

hakikatler ve gayet âlî k›ymetler delilsiz de¤ildir, içinde
mübalâ¤a yoktur. fiüphe edenler, henüz hayatta olan
Bediüzzaman’› yak›ndan tan›makla ve Risale-i Nur’u se-
bat ve devamla ve niyet-i halisâne ile okumakla fark›na
varacaklard›r ki, biz bu
Tarihçe-i Hayat
’ta nakletti¤imiz
hakikatleri ifade ederken, söz ve ifadelerimiz çok sönük
olmufltur. Hem kendilerinin, ihlâsla, bizden ziyade idrak
edecekleri kanaatleri, bütün befleriyete ilân etmek ifltiya-
k›na da sahip olacaklard›r.
Bütün dünya mahkemeleri, gizli din düflmanlar›n›n
yapt›klar› ithamlara nazaran Bediüzzaman’› mahkûm et-
meye çal›flsalar, o mahkemeler delile istinat ettikçe, Be-
diüzzaman’› mahkûm edemezler!
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, ‹slâmiyet düfl-
manlar› taraf›ndan zehirlemelerin hastal›klar›yla dâimî
yatak içersinde gün geçirmekte ve flöyle demektedir:
“Kabir kap›s›n› bekliyorum.” Fakat biz Cenab-› Hak’tan
bütün kudret ve kuvvetimizle dua ve niyaz ediyoruz ki, o
büyük din kahraman›na daha çok uzun ömürleri lütuf bu-
yursun. Zira, o gibi Kur’ân’›n fedai ve muhlis bir hadimi-
ne, o gibi yüksek bir dâhîye, o gibi büyük bir mütefekkire,
o gibi bir hakikat kahraman›na, o gibi nazirsiz bir ‹slâm ha-
kimine bütün âlem-i ‹slâm ve bütün cihan muhtaçt›r.
„@ò
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 835
A
FYON
H
AYATI
Müslümanlar›n problemlerini ve
çarelerini çok düflünen âlim kifli.
nakil:
anlatma, söyleme, hikâye
etme.
nazaran:
nispeten, k›yaslayarak,
göre.
nazir:
benzer, efl.
niyaz:
Allah’a yalvarma ve yakar-
ma.
niyet-i halisâne:
halis bir flekilde
olan niyet, samimî bir flekilde ni-
yet, samimî olarak bir fleye yö-
nelme.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
sebat:
sözünde durma, kararl› ol-
ma, azimlilik.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹s-
lâm dünyas›.
âlî:
yüce, yüksek, ulu.
befleriyet:
beflerîlik, insanl›k.
dâhî:
son derece zeki, anla-
y›fll›, deha sahibi.
daimî:
sürekli, devaml›.
delil:
bir davay› ispata yara-
yan fley, bürhan.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
fedaî:
can›n› esirgemeyen,
mühim bir maksat u¤runa ca-
n›n› vermeye haz›r bulunan.
gayet:
son derece.
hadim:
hademe, hizmetçi.
hakikat:
gerçek, do¤ruluk.
hakîm:
hikmet sahibi, çok bil-
gili, bilge.
idrak:
ak›l erdirme, anlama,
kavrama kabiliyeti.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
baflka bir karfl›l›k beklemek-
sizin, s›rf Allah r›zas› için yap-
ma.
ilân:
yayma, duyurma, bildir-
me.
istinat:
dayanma.
ifltiyak:
afl›r› isteme, çok fazla
arzu etme.
itham:
suç isnat etme, suçla-
ma.
kanaat:
görüfl, fikir.
k›ymet:
de¤er.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
lütuf:
ikram ve yard›mda bu-
lunma.
mahkûm:
bir mahkemece
hüküm giymifl, hükümlü.
muhlis:
ihlâsl›, samimî; bir ifli
hiç bir karfl›l›k beklemeden
s›rf Allah r›zas› için yapan.
mütefekkir:
insanl›¤›n ve
1...,825,826,827,828,829,830,831,832,833,834 836,837,838,839,840,841,842,843,844,845,...1390
Powered by FlippingBook