Dost ve düflman tefrik etmeyerek, hizmet-i imaniyeyi,
hiçbir tarafgirlik girmeyerek yapmaya mükellefiz.
flte ey heyet-i hâkime! Bu hakikate binaen, Risale-i
Nurun cerhedilmez kuvvetli hüccetleri, elbette mahke-
mede kalpleri kendine çevirmifl. Aleyhimde ne yapsanz
ben hakkm helâl ederim; gücenmem. Bunun içindir ki,
efledd-i zulüm ile, bir efledd-i istibdat tarznda, flahsm
hiç ömrümde görmedi¤im ihanetlerle çürütmekle, da-
marma dokunduruldu¤u hâlde, tahammül ettim. Hatta
beddua da etmedim. Bize karfl bütün ittihamlara ve bü-
tün isnat edilen suçlara karfl, elinizdeki Risale-i Nurun
mecmualar benim mukabele edilmez müdafaanamem
ve cerh edilmez itiraznamemdirler. Medar- hayrettir ki;
Msr, fiam, Halep, Medine-i Münevvere, Mekke-i Mü-
kerreme allâmeleri ve Diyanet Riyasetinin müdekkik ho-
calar, o Nur mecmualarn tetkik edip, hiç tenkit etme-
yerek, takdir ve tahsin ettikleri hâlde, iddianameyi aley-
himize toplayan zekâvetli (!) zat, Kurân, Yüz krk su-
redir diye acip ve pek zahir bir yanlflyla ne derece sat-
hî bakt¤; ve Risale-i Nur bu a¤r flerait içinde ve benim
gurbet ve kimsesizli¤im ve periflaniyetimde ve aleyhimde
dehfletli hücumlarla beraber, yüz binler ehl-i hakikate
kendini tasdik ettirdi¤i hâlde, daha Kurânn kaç suresi
var oldu¤unu bilmeyen o iddiac zat, Risale-i Nur,
Kurânn tefsirine ve hadislerin teviline çalflmasyla be-
raber, bir ksmnda, okuyanlara bir fley ö¤retme bakmn-
dan ilmî bir mahiyet ve kymet taflmad¤ görülmektedir
diye tenkidi, ne derece kanundan, hakikatten, adaletten
acip:
tuhaf, hayrette brakan.
aleyh:
karfl, karflt.
allâme:
ilmî seviyesi çok yüksek
olan âlim.
beddua:
bir kimsenin kötü olma-
s için dua, kötü dua.
binaen:
-den dolay, bu sebep-
ten.
cerh:
yaralama.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
Diyanet Riyaseti:
Diyanet flleri
Baflkanl¤.
ehl-i hakikat:
hakikati arzula-
yanlar, gerçe¤i bulup onun peflin-
den gidenler; Allah adam.
efledd-i istibdat:
zorbal¤n en
çetini, kanunsuz, keyfî idarenin
en fliddetlisi.
efledd-i zulüm:
zulmün en flid-
detlisi.
gurbet:
yabanc memleket, ya-
banc yer, vatan dfl, do¤up bü-
yünülen ülke, flehir, köy dflnda
kalan yerler, yâd el.
hadis:
Hz. Muhammede (a.s.m.)
ait söz, emir, fiil veya Hz. Pey-
gamberin onaylad¤ baflkasna
ait söz, ifl veya davranfl.
hakikat:
gerçek, esas.
heyet-i
hâkime:
hâkimler
heyeti, hâkimler kurulu.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kurân hakikatlerinin ikna edici
ve ilmî delillerle anlafllmasna
hizmet etme.
hüccet:
delil.
hücum:
saldrma.
iddianame:
iddia yazs, savcnn
bir dava konusundaki iddialarn
toplamfl oldu¤u, isnat etti¤i suç
ve delilleri de içine alan yazs.
ihanet:
hainlik, kötülük etme.
ilmî:
ilim ile ilgili, ilme dair.
isnat:
dayandrma, mal etme, bir
fleyi bir kimseye ait gösterme.
itirazname:
itiraz kâ¤d, itiraz di-
lekçesi.
ittiham:
suç altnda bulunma,
töhmetli olma.
kymet:
de¤er.
mahiyet:
bir fleyin asl, esas, ta-
biat, niteli¤i.
mecmua:
toplanp, biriktirilmifl,
düzenlenmifl yazlarn hepsi.
Medar- hayret:
hayret sebebi,
hayrete sevk eden.
Medine-i Münevvere:
Nurlu Me-
dine flehri.
Mekke-i Mükerreme:
keremli,
aziz, mukaddes Mekke flehri.
müdafaaname:
müdafaa metni,
savunma mektubu, savunma di-
lekçesi.
müdekkik:
tetkik eden, incele-
yen, inceden inceye arafltran.
mukabele:
karfl gelme, karfl
koyma.
868 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
mükellef:
sorumlu ve yü-
kümlü olan.
periflaniyet:
periflanlk, kar-
flk ve da¤nk olma, acnacak
hâlde bulunma.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
sathî:
yüzeysel, derine inme-
yen, üstün körü.
flerait:
flartlar.
sure:
Kurân- Kerîmin ayrld-
¤ 114 bölümden her biri.
tahammül:
zora dayanma,
kötü ve güç durumlara karfl
koyabilme, katlanma.
tahsin:
be¤enme, güzel bul-
ma.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme.
tarafgir:
bir taraf tutan, ta-
rafl.
tasdik:
do¤rulama, onayla-
ma.
tefrik:
birbirinden ayrma, ay-
r tutma.
tefsir:
Kurânn mana bak-
mndan izah, açklamas.
tenkit:
elefltirme.
tetkik:
dikkatle arafltrma, in-
celeme.
tevil:
Kurân ve hadislerin
açklamasnda, geçerli bir de-
lil veya sebepten dolay, aye-
ti ilk bakflta görünen mana-
sndan alp, tafld¤ di¤er ma-
nalardan, bir veya birkaç ile
tefsir etme.
zahir:
açk, aflikâr.
zat:
kifli, flahs.
zekâvet:
zekilik; çabuk anla-
ma, kavrama kabiliyeti.