Tarihçe-i Hayat - page 870

bozmad›k. Yüz binler Nur arkadafl›m varken, asayifle do-
kunacak hiçbir vukuat›m›z kaydedilmedi. Ben, flahs›m iti-
bar›yla hiç hayat›mda görmedi¤im bu ahir ömrümde ve
gurbetimde fliddetli ihanetler ve damar›ma dokundura-
cak haks›z muameleler sebebiyle yaflamaktan usand›m.
Tahakküm alt›ndaki serbestiyetten dahi nefret ettim. Si-
ze bir istida yazd›m ki, herkese muhalif olarak, ben be-
raatimi de¤il, belki tecziyemi talep ediyorum ve hafif ce-
zay› de¤il, sizden en a¤›r cezay› istiyorum. Çünkü bu em-
salsiz acip muameleden kurtulmak için ya kabre veya
hapse girmekten baflka çarem yok. Kabir ise, intihar câ-
iz olmad›¤›ndan ve ecel gizli olmas›ndan, flimdilik elime
geçmedi¤inden, befl alt› ay tecrid-i mutlak›nda bulundu-
¤um hapse raz› oldum. Fakat bu istiday› masum arkadafl-
lar›m›n hat›rlar› için flimdilik vermedim.
Rabian:
Benim bu otuz sene hayat›mda ve Yeni Said
tabir etti¤im zaman›mda bütün Risale-i Nur’da yazd›kla-
r›m ve flahs›ma temas eden hakikatlerinin tasdikiyle ve
benimle ciddî görüflen ehl-i insaf zatlar›n ve arkadafllar›n
flahadetleriyle iddia ediyorum ki: Ben nefs-i emmaremi
elimden geldi¤i kadar hodfüruflluktan, flöhretperestlik-
ten, tefahurdan men’e çal›flm›fl›m. Ve flahs›ma ziyade
hüsnüzan eden Nur Talebelerinin, belki yüz defa hat›rla-
r›n› k›r›p cerh etmiflim. “Ben mal sahibi de¤ilim,
Kur’ân’›n mücevherat dükkân›n›n bir bîçare dellâl›y›m”
dedi¤imi, hem yak›n kardefllerimin tasdikleriyle ve ema-
relerini görmeleriyle, ben, de¤il dünyevî makamat› ve
flanüflerefi flahs›ma kazand›rmak, belki manevî büyük
acip:
tuhaf, hayrette b›rakan.
ahir ömür:
ömrün son devresi,
hayat›n son demleri.
asayifl:
emniyet, kanun ve nizam
hâkimiyetin sa¤lanmas›.
beraat:
temize ç›kma, suçsuz ol-
du¤u anlafl›lma.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
caiz:
yap›lmas› veya yap›lmama-
s›nda sak›nca olmayan, uygun.
cerh:
yaralama.
ciddî:
gerçek olarak, hakikaten.
dellâl:
ilân eden, bir haberi du-
yurmak için yüksek sesle ba¤›ra-
rak dolaflan kimse.
dünyevî:
dünyaya ait.
ecel:
her canl›n›n Allah taraf›ndan
takdir edilen ölüm vakti.
ehl-i insaf:
insaf sahipleri, merha-
metli olanlar, orta yolu tutanlar.
emare:
alâmet, belirti, niflan.
emsalsiz:
benzersiz.
gurbet:
yabanc› memleket, do-
¤up büyünülen yer d›fl›nda kalan
yerler.
hakikat:
gerçek.
hodfürufl:
kendini be¤endirmeye
çal›flan, övünen.
hüsn-i zan:
bir kimsenin veya bir
hâdisenin iyili¤i hakk›ndaki vicda-
nî ve iyi kanaat.
iddia:
bir fikri ›srarla savunma,
dava etme.
ihanet:
hainlik, kötülük etme, ar-
kadan vurma.
intihar:
bir kimsenin çeflitli se-
beplerin etkisi ile kendini öldür-
mesi.
istida:
resmî makamlara bir iflin
yap›lmas›n› istemek maksad›yla
yaz›lan yaz›, dilekçe.
makamat:
makamlar.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
masum:
suçsuz, günahs›z, saf, te-
miz.
men:
yasak etme, engelleme.
870 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
muamele:
davranma, davra-
n›fl.
mücevherat:
mücevherler.
muhalif:
muhalefet eden, bir
fiil ve düflünceye karfl› z›t dü-
flüncede bulunan.
nefs-i emmare:
insana kötü
ve günah ifllerin yap›lmas›n›
emreden nefis.
Rabian:
dördüncü olarak.
raz›:
r›za gösteren, kabul
eden.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
flahadet:
flahit olma, flahitlik,
tan›kl›k.
flan:
flöhret, ün.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
fleref:
manevî büyüklük, yü-
celik, onur.
flöhretperest:
flöhret düflkü-
nü.
tabir:
ifade.
Tahakküm:
zorbal›k etme,
zorla hükmetme, hükmü alt›-
na alma.
talebe:
ö¤renci.
talep:
isteme, dileme.
tasdik:
do¤rulama, onayla-
ma.
tecrid-i mutlak:
hiç kimse ile
görüflememek, hücre hapsi.
tecziye:
cezaland›rma, ceza
verme.
tefahur:
yapt›klar›yla övün-
me, böbürlenme.
vukuat:
vuku bulan fleyler,
hâdiseler, olaylar.
zat:
kifli, flah›s.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
1...,860,861,862,863,864,865,866,867,868,869 871,872,873,874,875,876,877,878,879,880,...1390
Powered by FlippingBook