hürriyet-i vicdan, hürriyet-i fikir bahanesiyle iliflmedi¤iniz
hâlde; ve ngiliz gibi Hristiyanlkla mutaassb, cebbar bir
hükûmetin daire-i mülkünde ve hâkimiyetinde milyonlar-
la Müslümanlar her vakit Kurân dersiyle ngilizin bütün
batl akidelerini ve küfrî düsturlarn reddettikleri hâlde,
onlara mahkemeleriyle iliflmedi¤i ve her hükûmette bu-
lunan muhalifler, alenen fikirlerinin neflrinde o hükûmet-
lerin mahkemeleri iliflmedi¤i hâlde; benim krk senelik
hayatm ve yüz otuz kitabm ve en mahrem risale ve
mektuplarm, hem Isparta hükûmeti, hem Denizli Mah-
kemesi, hem Ankara Ceza Mahkemesi, hem Diyanet Ri-
yaseti, hem iki defa belki üç defa Mahkeme-i Temyiz tam
tetkit ettikleri ve onlarn ellerinde iki üç sene Risale-i
Nurun mahrem ve gayr-i mahrem bütün nüshalar kal-
d¤ ve bir küçük cezay icap edecek birtek maddeyi gös-
termedikleri, hem bu derece zaafiyetim ve mazlumiyetim
ve ma¤lûbiyetim ve a¤r flerait ile beraber, iki yüz bin ha-
kikî ve fedakâr flakirtlere, vatan ve millet ve asayifl men-
faatinde en kuvvetli ve sa¤lam ve hakikatli bir rehber ola-
rak kendini gösteren Risale-i Nurun elinizdeki mecmu-
alar ve dört yüz sahife müdafaatmz masumiyetimizi is-
pat ettikleri halde, hangi kanun ile, hangi vicdan ile,
hangi maslahat ile, hangi suç ile bizi a¤r ceza ve pek
a¤r ihânetler ve tecritlerle mahkûm ediyorsunuz? Elbet-
te mahkeme-i kübrâ-i haflirde sizden sorulacak.
kincisi:
Beni cezalandrmak için gösterdikleri bir se-
bep, benim tesettür, irsiyet, zikrullah, taaddüd-ü zevcat
hakknda Kurânn gayet sarih ayetlerine, medeniyetin
akide:
iman, inanlan ve itikat
edilen esas, inanç.
alenen:
açktan aç¤a, gizleme-
den.
asayifl:
emniyet, kanun ve nizam
hâkimiyetin sa¤lanmas.
ayet:
Kurânn her bir cümlesi.
bahane:
asl sebebi gizlemek için
ileri sürülen uydurma sebep.
batl:
bofl ve manasz olan, gerçe-
¤e uymayan, do¤ru ve hakl ol-
mayan.
cebbar:
zorba.
daire-i mülk:
mülk dairesi.
Diyanet Riyaseti:
Diyanet flleri
Baflkanl¤.
düstur:
kaide, esas, prensip.
fedakâr:
kendini veya flahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
gayet:
son derece.
gayr- mahrem:
mahrem olma-
yan, gizli ve özel olmayan.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikî:
gerçek.
hâkimiyet:
hâkim olufl, hükme-
difl, egemenlik.
hürriyet-i fikir:
fikir ve düflünce
hürriyeti.
hürriyet-i vicdan:
vicdan hürri-
yeti:.
icap:
gerekme hâli, gerekli olma.
ihanet:
hainlik, kötülük etme.
irsiyet:
vâris olma, mirasçlk.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
küfrî:
küfürle ilgili, Allah inkârla
alâkal.
ma¤lûbiyet:
yenilgi, yenilme.
mahkeme-i kübra-i haflir:
haflrin
en büyük mahkemesi, öldükten
sonra bütün insanlarn diriltilerek
Allah huzurunda hesaba çekile-
ce¤i en büyük mahkeme.
Mahkeme-i Temyiz:
temyiz
mahkemesi, mahkeme kararlar-
nn yolunda verilip verilmedi¤ini
tetkik etmekle görevli makam,
Yargtay.
mahrem:
herkesçe bilinmemesi
gereken, gizli.
maslahat:
fayda, maksat.
masumiyet:
masumluk, kaba-
hatsizlik, suçsuzluk.
mazlumiyet:
mazlumluk, zulüm
görmüfllük.
878 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
mecmua:
toplanp, biriktiril-
mifl, düzenlenmifl yazlarn
hepsi.
menfaat:
fayda.
müdafaat:
müdafaalar, sa-
vunmalar.
muhalif:
muhalefet eden, bir
fiil ve düflünceye karfl zt dü-
flüncede bulunan.
mutaassp:
bir fleyi savunma-
da aflrlk gösteren ve inat
eden; dinî meselelerde körü
körüne bir fikre ba¤l olan ve
baflka bir fikri kabulleneme-
yen.
neflir:
herkese duyurma, yay-
ma, tamim.
nüsha:
birbirinin ayn olan
suretlerin her biri.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
sahife:
sayfa.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
sarih:
açk, aflikâr.
flerait:
flartlar.
taaddüd-i zevcat:
birden faz-
la kadnla evlenme, birden
fazla kadn alma, çok evlilik.
tesettür:
örtünme, gösteril-
mesi dinen yasak olan ksm-
larn örtülmesi.
tetkik:
dikkatle arafltrma, in-
celeme.
vicdan:
insann içindeki, iyiyi
kötüden ayrabilen, iyilik et-
mekten lezzet duyan ve kö-
tülükten elem alan manevî
his.
zaafiyet:
zayflk, güçsüzlük,
dermanszlk.
zikrullah:
Allah zikretme.