beraatinde Faraza, bir hata dahi olsa, o beraat ve hü-
küm katiyet kesbetmifl; daha tekrar muhakeme edilmez
dedikleri hâlde, ben Emirda¤nda üç sene münzevi ve iki
üç terzi çra¤ nöbetle bana hizmet ve pek nâdir olarak,
befl on dakika baz dindar zâtlardan baflka zarûret olma-
dan konuflmayan ve tek bir yere Nurlara teflvik için
haftada birtek mektuptan baflka göndermeyen ve kendi
müftü kardefline üç senede üç mektuptan baflka yazma-
yan ve yirmi otuz seneden beri devam eden telifini bra-
kan, yalnz bütün ehl-i Kurân ve imana menfaatli yirmi
sahifelik iki nükte, biri Kurândaki tekrarlarn hikmetini,
di¤eri melekler hakknda baz meselelerden baflka hiçbir
risale daha telif etmeyen, yalnz mahkemelerin iade et-
tikleri risalelerin büyük mecmualar yaplmasna ve eski
harf ile tab edilen
Ayetül-Kübra
nn befl yüz nüshas
mahkeme tarafndan bize teslim edildi¤inden ve teksir
makinesi resmen yasak olmad¤ndan, âlem-i slâmn is-
tifadesi fikriyle, kardefllerime, neflir için teksirine izin ve-
rerek onlarn tashihleriyle meflgul olan ve katiyen hiçbir
siyasetle alâkadar olmayan ve memleketine gitmek için
resmen izin verildi¤i hâlde, bütün menfîlere muhalif ola-
rak dünyaya ve siyasete karflmamak için, skntl bir
gurbeti kabul edip memleketine gitmeyen bir adam hak-
knda bu üçüncü ittihamnamedeki aslsz isnatlar ve ya-
lan bahisler ve yanlfl manalar ile o adam suçlu yapma-
ya çalflanda flimdilik söylemeyece¤im dehfletli iki
mana hükmetti¤ini, bu yirmi ayda bana karfl muamele-
si ispat ediyor.
TARHÇE- HAYATI
| 887
A
FYON
H
AYATI
menfaat:
fayda.
menfi:
nefyedilmifl, sürgün edil-
mifl, sürgün.
mesele:
konu.
muamele:
davranma, davranfl.
muhakeme:
bir dava ile ilgili ta-
raflarn hâkim huzuruna çkmala-
r, duruflma.
muhalif:
zt, aykr.
münzevi:
inzivaya çekilen, köfle-
ye çekilmifl, yalnz.
neflir:
yayma, yaym.
nükte:
ince manal, düflündürücü
söz.
nüsha:
birbirinin ayn olan suret-
lerin her biri.
resmen:
resmî olarak, resmî bir
flekilde.
sahife:
sayfa.
tab:
basma, bask.
tashih:
baslacak bir eserin dizgi-
lerini kontrol ederek yanlfllar
düzeltme.
teksir:
ço¤altma, ço¤altma maki-
nesi.
telif:
eser yazma.
zaruret:
zorunluluk, mecburiyet.
zat:
kifli, flahs.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
âlem-i slâm:
slâm âlemi, s-
lâm dünyas.
bahis:
konu.
berate:
temize çkma, suçsuz
oldu¤u anlafllma.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
dindar:
dinin emirlerini yeri-
ne getiren.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
ehl-i Kurân:
Kurân ehli,
Kurâna inanp ona uyanlar.
Faraza:
farz edelim ki, öyle
sayalm ki, söz gelifli.
gurbet:
yabanc memleket,
do¤up büyünülen yer dflnda
kalan yerler.
hikmet:
lâhî gaye, yüksek
bilgi, fayda.
hükmetme:
hâkim olma, ifl-
leme.
hüküm:
bir davann veya bir
meselenin tetkik edilmesin-
den sonra varlan karar.
iade:
geri verme.
isnat:
dayandrma, mal etme,
bir fleyi bir kimseye ait gös-
terme.
ispat:
do¤ruyu delillerle gös-
terme.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
ittihamname:
suçlama mek-
tubu.
katiyen:
katî olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
katiyet:
katîlik, kesinlik.
kesb:
kazanma.
mecmua:
toplanp, biriktiril-
mifl, düzenlenmifl yazlarn
hepsi.