1.
Allah’›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, s›dd›k kardefllerim,
Afyon müdafaanamesinin hem bize, hem bu Nurlara,
hem bu memlekete, hem âlem-i ‹slâma alâkadar ehem-
miyetli hakikatleri var.
Her hâlde bunu yeni hurufla befl-on nüsha ç›karmak
lâz›md›r; tâ Ankara makamat›na gönderilsin. Bizi tahliye
ve tecziye etseler de hiç ehemmiyeti yok. fiimdi vazife-
miz, o müdafaattaki hakikatleri hem hükûmete, hem ad-
liyelere, hem millete bildirmektir. Belki de kader-i ‹lâhî-
nin bizi bu dershaneye sevk etmesinin bir hikmeti de bu-
dur. Mümkün oldu¤u kadar çabuk, makine ile ç›ks›n. Bi-
zi bugün tahliye etseler, biz yine onu bu makamata ver-
meye mecburuz. Sizi aldat›p, tehir edilmesin; art›k yeter.
Ayn› mesele için on befl senede üç defa bu efledd-i zu-
lüm ve bahaneler ve emsalsiz iflkencelere karfl› son mü-
dafaam›z olsun. Madem kanunen kendimizi müdafaa et-
mek için sab›k mahkemelerde makineyi bize vermifller,
burada o hakk›m›z› bizden hiçbir kanunla men edemez-
ler. E¤er resmen çare bulamad›n›z ise, hariçten bizim
avukat her fleyden evvel bunun makine ile befl nüshas›n›
ç›kars›n. Hem, s›hhatine çok dikkat edilsin.
Said Nursî
„@ò
alâkadar:
ilgili, iliflki.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹slâm
dünyas›.
Aziz:
izzetli, muhterem, sayg›n.
bahane:
as›l sebebi gizlemek için
ileri sürülen uydurma sebep.
ehemmiyet:
önem, de¤er, k›y-
met.
ehemmiyetli:
önemli.
emsalsiz:
benzersiz.
efledd-i zulüm:
zulmün en flid-
detlisi.
evvel:
önce.
hakikat:
gerçek.
hariç:
d›flar›.
hikmet:
‹lâhî gaye, gizli sebep,
fayda.
huruf:
harfler.
iflkence:
bir kimseye verilen
maddî-manevî s›k›nt›, eziyet.
kader-i ‹lâhî:
‹lâhî kader, Al-
lah’›n kader kanunu.
kanunen:
kanuna göre, ka-
nunca, kanuna uyarak, kanun
yolu ile.
Madem:
...den dolay›, böyle
ise.
makamat:
makamlar.
men:
yasak etme, engelleme.
mesele:
konu.
müdafaa:
savunma.
müdafaaname:
müdafaa
metni, savunma mektubu,
savunma dilekçesi.
müdafaat:
müdafaalar, sa-
vunmalar.
nüsha:
birbirinin ayn› olan
suretlerin her biri.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir flekilde.
sab›k:
geçen, önceki.
sevk:
yöneltme, gönderme.
s›dd›k:
çok do¤ru, dürüst,
hakk› ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
s›hhat:
sahihlik, sözün yanl›fl
ve eksik olmamas›.
tahliye:
tutukluyu serbest b›-
rakma.
tecziye:
cezaland›rma, ceza
verme.
te’hîr:
erteleme, sonraya b›-
rakma.
vazife:
görev.
896 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
A
FYON
H
AYATI