Tarihçe-i Hayat - page 904

Benim tam yapamad›¤›m vazife-i flahsiyemi ve hiz-
met-i Nuriyemi bu suretle menfi bir tarzda bana yapt›r›-
yorlar. ‹nflaallah, o nispette sevap kazand›ran kusuratla-
r›ma kefaret olur.
Rabian
: Gizli münaf›klar, her nas›lsa baz› resmî me-
murlar› aldat›p, “Said ile görüflen, dost ve Nurcu olur.
Kimse temas etmesin” diye onlar› evhamland›rm›fllar.
Hatta, heyet-i idare ve gardiyanlar dahi benden kaç›yor-
lar. Ben de memnun oluyorum ve bu hâle flükrediyorum.
Sizlerle, sureten görüflmedi¤imden zarar› yok. Çünkü bir
hanede maddeten ve manen ve ruhen ve kalben ve va-
zifeten ve fikren ve muaveneten daima beraberiz, mane-
vî görüflüyoruz; yeter.
Said Nursî
„@ò
1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, s›dd›k kardefllerim ve hizmet-i Kur’âniye ve ima-
niyede fedakâr ve metin arkadafllar›m,
Birkaç gündür sizin ile kalemle konuflmad›¤›mdan s›-
k›lmay›n›z. fiimdi iki noktay› beyan etmek kalbe geldi.
Birincisi:
2
*G o
?n
QÉn
àr
NG Én
ª«/
a o
ôr
«n
îr
dn
G
s›rr›yla, teslim ve te-
vekkülden sonra tesellî hissettim. fiöyle ki:
Bizi, hususan Çal›flkan’lar› tahliye etmeyip ve tefrik et-
meyerek tehir etmelerinde, inflaallah maddî bir zarara
mukabil manevî yüz menfaat ve kazanç olacak. Meselâ,
aziz:
izzetli, muhterem, sayg›n.
beyan:
aç›klama, bildirme, izah.
evham:
vehimler, zanlar, kurun-
tular.
fedakâr:
kendini veya flahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
fikren:
fikir ile, düflünerek, zih-
nen.
gardiyan:
nöbetçi, hapishane
bekçisi.
hane:
ev.
heyet-i idare:
idare hey’eti, yö-
netim kurulu.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kur’ân hakikatlerinin ikna edici
ve ilmî delillerle anlafl›lmas›na
hizmet etme.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’ân hiz-
meti.
hizmet-i Nuriye:
Nur hizmeti, Ri-
sale-i Nur için çal›flma.
hususan:
bilhassa, özellikle.
inflaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nas›nda kullan›lan bir dua.
kalben:
kalp ile, kalpten.
kefaret:
kendisi ile ifllenen bir gü-
nah›n giderilmesi.
kusurat:
kusurlar, noksanl›klar,
eksiklikler, özürler.
maddeten:
madde ve cisim ola-
rak.
maddî:
madde ile alâkal›, cisma-
nî.
manen:
mana bak›m›ndan, ma-
naca.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
menfaat:
fayda.
menfi:
olumsuz, müspet olma-
yan.
meselâ:
örne¤in.
metin:
sa¤lam ve dayan›kl›; ko-
layl›kla sars›lmayan, telâfla düfl-
meyen ve korkuya kap›lmayan.
muavenetten:
yard›mlaflma ola-
rak.
mukabil:
karfl›l›k.
münaf›k:
nifak sokan, ara bozu-
cu; kalbinde küfrü gizledi¤i hâlde
Müslüman görünen.
nispet:
oran, ölçü.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nur’lar› oku-
yup neflreden kimse.
rabian:
dördüncü olarak.
resmî:
devlet ad›na olan.
ruhen:
ruh ile.
s›dd›k:
çok do¤ru, dürüst,
hakk› ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
s›r:
gizli hakikat.
flükür:
Allah’›n nimetlerine
karfl› memnunluk gösterme,
gerek dil ile gerekse hâl ile
Allah’› hamd etme.
suret:
biçim, flekil, tarz.
sureten:
suret olarak, görü-
nüfl itibariyle.
tahliye:
tutukluyu serbest b›-
rakma.
tarz:
biçim, flekil.
tefrik:
birbirinden ay›rma, ay-
r› tutma.
tehir:
erteleme, sonraya b›-
rakma.
teselli:
avutma, ac›s›n› dindir-
me.
tevekkül:
bir ifli gerçeklefl-
mesi için gereken çal›flmay›
ve çabay› gösterip sebeplere
baflvurduktan sonra ifli Al-
lah’a b›rakma.
vazife-i flahsiye:
flahsî vazife,
kifliye ait görev.
vazifeten:
vazife olarak, vazi-
fe ile.
1.
Allah’›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
2.
Hay›r Allah’›n seçti¤indedir.
904 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
1...,894,895,896,897,898,899,900,901,902,903 905,906,907,908,909,910,911,912,913,914,...1390
Powered by FlippingBook