1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, s›dd›k, sars›lmaz, s›k›nt›dan usan›p bizlerden çe-
kilmez kardefllerim,
fiimdi maddî, manevî bir s›k›nt›dan nefsim sizin hesa-
b›n›za beni mahzun eylerken, birden kalbe geldi ki, hem
senin, hem buradaki kardefllerin tek birisiyle yak›nda gö-
rüflmek için bu zahmet ve meflakkatin baflka surette on
mislini çekseydiniz yine ucuz olurdu. Hem Nurun takva-
darâne ve riyazetkârâne meflrebi, hem umuma ve en
muhtaçlara, hatta muar›zlara ders vermek mesle¤i, hem
dairesindeki flahs-› manevîyi konuflturmak için eski za-
manda ehl-i hakikatin senede hiç olmazsa bir-iki defa iç-
timâlar› ve sohbetleri gibi, Nur fiakirtlerinin de birkaç se-
nede en müsait olan Medrese-i Yusufiyede bir defa top-
lanmalar›n›n lüzumu cihetinde bin s›k›nt› ve meflakkat
dahi olsa, ehemmiyeti yoktur. Eski hapislerimizde birkaç
zaif kardefllerimizin usan›p daire-i Nuriyeden çekinmele-
ri onlara pek büyük bir hasaret oldu; ve Nurlara hiç za-
rar gelmedi. Onlar›n yerine daha metin, daha muhlis fla-
kirtler meydana ç›kt›lar. Madem dünyan›n bu imtihanla-
r› geçicidir, çabuk giderler, sevaplar›n›, meyvelerini bizle-
re verirler; biz de inayet-i ‹lâhiyeye itimad edip, sab›r
içinde flükretmeliyiz.
Said Nursî
„@ò
Aziz:
izzetli, muhterem, sayg›n.
cihet:
yön.
daire-i Nuriye:
nura ait daire, nur
dairesi.
ehemmiyet:
önem, de¤er, k›y-
met.
ehl-i hakikat:
hakikati arzula-
yanlar, gerçe¤i bulup onun peflin-
den gidenler; Allah adam›.
hasaret:
hasar, zarar, ziyan.
içtima:
toplanma, bir araya gel-
me.
inayet-i ‹lâhiye:
Allah’›n yard›m›.
itimat:
dayanma, güvenme.
maddî:
madde ile alâkal›, cisma-
nî.
Madem:
...den dolay›, böyle ise.
mahzun:
hüzünlü, kederli, üzün-
tülü.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
medrese-i Yusufiye:
Yusuf’un
medresesi, Hz. Yusuf’un (a.s.) ifti-
ra, haks›zl›k ve zulüm ile hapiste
kalmas›ndan kinaye olarak, iman
ve Kur’ân’a hizmetinden dolay›
tevkif edilenlerin hapsedildi¤i yer
manas›nda, hapishane.
meflakkat:
zahmet, s›k›nt›, güç-
lük, zorluk.
meslek:
gidifl, tutulan yol, sistem.
meflrep:
gidifl, hareket tarz›, tav›r,
tutum, meslek.
metin:
sa¤lam ve dayan›kl›; ko-
layl›kla sars›lmayan, telâfla düfl-
meyen ve korkuya kap›lmayan.
misil:
kat; efl.
muar›z:
muhalefet eden, karfl› ç›-
kan, muhalif.
muhlis:
ihlâsl›, samimî; bir ifli hiç
bir karfl›l›k beklemeden s›rf
Allah r›zas› için yapan.
nefis:
kötü vas›flar› kendisin-
de toplayan hay›rl› ifllerden
al›koyan güç.
riyazetkârâne:
nefsini terbi-
ye ederek; ölümlü ve geçici
fleylerden nefsini çekerek ka-
naat içinde yaflayarak.
sab›r:
dayanma, katlanma,
zorluklara dayanma gücü.
flahs-› manevî:
manevî flah›s,
belli bir kifli olmay›p bir ce-
maatte meydana gelen ma-
nevî flah›s.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
s›dd›k:
çok do¤ru, dürüst,
hakk› ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
flükür:
Allah’›n nimetlerine
karfl› memnunluk gösterme,
gerek dil ile gerekse hal ile
Allah’› hamd etme.
suret:
biçim, flekil, tarz.
takvadarâne:
takvaya düfl-
kün olarak; bütün günahlar-
dan kendini koruyarak, dinin
yasak etti¤i fleylereden kaç›-
narak.
umum:
bütün, herkes.
zahmet:
s›k›nt›, eziyet, me-
flakkat.
zaif:
zay›f.
1.
Allah’›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
914 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
A
FYON
H
AYATI