1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, s›dd›k kardefllerim,
Evvelâ:
Hacc› men eden, zemzemi döktüren, hakk›-
m›zda efledd-i zulme müsaadekâr davranan ve
Zülfikar
ve
Siracünnur
’un müsaderesine ehemmiyet vermeyen
ve bizi garazkârâne, kanunsuz tazip eden memurlar› ter-
fi ettirip hanemizden ç›kan mazlumâne, lisan-› hâl ile
yüksek a¤lamam›z› ve sesimizi iflitmeyen bir müstebit ka-
binenin zaman›nda en rahat yer hapistir. Yaln›z mümkün
olsa, baflka hapse naklolsak, tam selâmet olur.
Saniyen:
Onlar, nas›l zorla en mahrem risaleleri en
namahreme okuttular; öyle de, zorla ›srar edip, bizi ce-
miyet yapmaya mecbur ediyorlar. Hâlbuki, cemiyet ve
komitecili¤e hiç ihtiyac›m›z› hissetmiyorduk. Çünkü, itti-
had-› ehl-i iman cemaatindeki uhuvvet-i ‹slâmiye, Nurcu-
larda pek halisâne, fedakârâne inkiflaf etti¤i gibi; ve eski
ecdatlar›m›z›n kemal-i aflkla ruhlar›n› feda ettikleri bir ha-
kikate Nur fiakirtleri o milyonlar kahraman ecdatlar›n-
dan irsiyet ald›klar› kuvvetli bir fedailik ile o hakikate
ba¤lanmalar›, flimdiye kadar resmî veya siyasî, gizli ve
aflikâr cemiyetler ve komitecili¤e ihtiyaç b›rakm›yordu.
Demek, flimdi bir ihtiyaç var ki, kader-i ‹lâhî onlar› bize
musallat ediyor. Onlar mevhum bir cemiyet isnad›yla zul-
mederler; kader ise, “Neden tam ihlâsla, tam bir tesanüt-
le, tam bir ‘hizbullah’ olmad›n›z?” diye bizi onlar›n elle-
riyle tokatlad›, adalet etti.
Said Nursî
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 923
A
FYON
H
AYATI
zas›n› gözeterek.
hizbullah:
Allah’›n taraftar›, Al-
lah’a ba¤l› olan topluluk.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli baflka
bir karfl›l›k beklemeksizin, s›rf Al-
lah r›zas› için yapma.
inkiflaf:
ortaya ç›kma, keflfolun-
ma; geliflme.
irsiyet:
soyaçekim.
isnat:
dayand›rma, mal etme, bir
fleyi bir kimseye ait gösterme.
ittihad-› ehl-i iman:
inanan kim-
selerin birli¤i, Allah’a inananlar›n
birleflmesi.
kabine:
hükümet,
vekiller
hey’eti, bakanlar kurulu.
kader:
‹lâhî hüküm; Cenab-› Hak-
k›n takdir ve tayin etmesi.
kader-i ‹lâhî:
‹lâhî kader, Allah’›n
kader kanunu.
kemal-i aflk:
aflk›n son derecesi;
tam bir aflk, büyük bir aflk.
komite:
kötü bir maksat için top-
lanm›fl topluluk, cemiyet.
lisan-› hâl:
hâl dili, bir fleyin duru-
flu ve görünüflü ile bir mana ifade
etmesi.
mahrem:
herkesçe bilinmemesi
gereken, gizli.
mazlumâne:
mazlumca, zulme
u¤ram›fl flekilde.
men:
yasak etme, engelleme.
mevhum:
hakikatte olmayan,
vehim ve hayal ürünü olan.
müsaadekâr:
zorluk ç›karmayan,
hoflgörü sahibi, uysal davranan.
müsadere:
toplatma, elden alma.
musallat:
çok fazla rahats›z eden,
fazlas›yla üzerine giden ve sata-
flan.
müstebit:
zulüm ve bask›da bu-
lunan, zorba.
nakil:
bir yerden baflka bir yere
tafl›ma, yer de¤ifltirme, aktarma.
namahrem:
mahrem olmayan,
bir fleyi bilmemesi gereken kifli-
ler.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nur’lar› oku-
yup neflreden kimse.
ruh:
dirilik kayna¤›, hayat›n te-
meli ve sebebi olan manevî var-
l›k.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
Saniyen:
ikinci olarak.
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
lufl, korku ve endifleden uzak ol-
ma.
s›dd›k:
çok do¤ru, dürüst, hakk›
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete ait.
tazip:
azap çektirme, eziyet et-
me, s›k›nt› verme.
terfi:
yükselme, rütbe alma.
tesanüt:
dayan›flma, birbirine da-
yanma ve destek olma.
uhuvvet-i ‹slâmiye:
‹slâm kar-
deflli¤i.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, iflkence.
aflikâr:
aç›k, belli, meydanda.
Aziz:
izzetli, muhterem, say-
g›n.
cemaat:
topluluk, aralar›nda
çeflitli ba¤lar bulunan insanlar
toplulu¤u.
cemiyet:
manevî birlik teflkil
eden topluluk.
ecdat:
dedeler, büyük baba-
lar, atalar.
ehemmiyet:
önem, de¤er,
k›ymet.
efledd-i zulüm:
zulmün en
fliddetlisi.
Evvelâ:
birinci olarak, her
fleyden önce, ilk olarak.
feda:
u¤runa verme, kurban
olma.
fedaî:
can›n› esirgemeyen,
mühim bir maksat u¤runa ca-
n›n› vermeye haz›r bulunan.
fedakârâne:
fedakârca, feda-
kârl›kla.
garazkârâne:
garez ve düfl-
manl›¤a kap›larak, garazkâr-
l›kla, düflmancas›na.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikat:
gerçek, esas.
halisâne:
temiz kalplilikle, sa-
mimî bir flekilde, s›rf Allah r›-
1.
Allah’›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.