Tarihçe-i Hayat - page 932

Afyon hapsinden sonra Üstat —kendi tabirince— bir
nevî “Üçüncü Said”
(HAfi‹YE)
olarak görünüyordu. Çünkü,
bundan sonra hizmet-i Nuriye baflka safhalarda tezahür
edecekti; küllî bir inkiflaf olacakt›. Üstad›n hizmetine ko-
flan ve Nur hizmeti için yan›na gelenler, bilhassa mek-
tepli gençlerdendi.
Rahmet-i ‹lâhiye, Afyon hapis musibetini çok cihetler-
le rahmete çevirmiflti. Bir vech-i rahmet flu idi:
Mahkeme günlerinde muhtelif vilâyet ve kazalardan
gelen Nur Talebeleri birbiriyle tan›flarak, hem Üstat,
hem Risale-i Nur, hem hizmet-i Nuriye hususunda malû-
mat sahibi olurlar ve uhrevî ve imanî olan ve r›za-i ‹lâhî
u¤rundaki Nurdan kopup gelen samimî bir uhuvvet ile
bir kuvve-i maneviye elde ederlerdi. Mahkeme günleri
Üstat ve talebelerinin kahramanlar kafilesi olarak saf hâ-
linde mahkemeye geliflleri, mü’minlerin kalplerinde Allah
için sonsuz bir muhabbet ve yak›nl›¤a vesile oluyordu. Bu
HAfi‹YE:
Aziz, s›dd›k kardefllerim,
‹ki-üç defad›r ehemmiyetli bir hâlet-i ruhiye bana ar›z oluyor. Ayn› otuz
sene evvel ‹stanbul’da beni Yufla Da¤›’na ç›kar›p ‹stanbul’un, Dârülhik-
met’in cazibedar hayat-› içtimaiyesini b›rakt›r›p, hatta ‹stanbul’da bulunan
Nurun birinci flakirdi ve kahraman› olan merhum Abdurrahman’› dahi za-
rurî hizmetimi görmek için de yan›ma alma¤a müsaade etmeyen ve Ye-
ni Said mahiyetini gösteren acip inkilâbat-› ruhînin bir misli, flimdi mu-
kaddemat› bende bafllam›fl. Üçüncü bir Said ve bütün bütün târik-i dünya
olarak zuhuruna bir iflaret tahmin ediyorum. Demek Nurlar ve kahraman
flakirtleri benim vazifelerimi yapacaklar, daha hiç ihtiyaç kalmam›fl. Zaten
Nurun herbir cami cüz’ü ve sars›lmayan halis flakirtlerinin herbirisi, ben-
den daha mükemmel ders verir.
Said Nursî
acip:
tuhaf, hayrette b›rakan.
ar›z:
gelme, sonradan olma, son-
radan meydana gelme.
bilhassa:
özellikle.
cami:
toplayan, içine alan, kapsa-
yan.
cazibedar:
çekici, cazibeli.
cihet:
yön.
cüz:
k›s›m, parça.
Dârülhikmet:
Osmanl›larda fiey-
hülislâml›k makam›n›n bir ismi.
ehemmiyetli:
önemli.
evvel:
önce.
hâlet-i ruhiye:
insan›n ruh hâli,
psikolojik durum, insan›n manevî
hâli, iç durumu.
halis:
samimî, her amelini yaln›z
Allah r›zas› için iflleyen.
Hafliye:
dipnot.
hayat-› içtimaiye:
sosyal hayat,
toplum hayat›.
hizmet-i Nûriye:
Nur hizmeti, Ri-
sâle-i Nur için çal›flma.
imanî:
imana dair olan, imanla il-
gili.
ink›lâbat-› ruhî:
ruhî de¤ifliklikler.
inkiflaf:
ortaya ç›kma, geliflme.
kaza:
ilçe.
küllî:
umumî, genel, bütün olan.
kuvve-i manevîye:
manevî güç,
moral.
mahiyet:
tabiat.
malûmat:
bilgiler, bilinen fleyler.
mektep:
e¤itim ve ö¤retim kuru-
luflu.
merhum:
rahmete kavuflmufl, öl-
müfl, ölü.
misil:
benzer.
muhabbet:
sevgi, sevme.
muhtelif:
türlü türlü, çeflitli.
mukaddemat:
bafllangݍlar.
mü’min:
iman eden, inanan.
müsaade:
izin.
musibet:
felaket, bela.
nevi:
çeflit, tür.
rahmet:
flefkat, merhamet, ba-
¤›fllama ve esirgeyicilik.
Rahmet-i ‹lâhîye:
Allah’›n sonsuz
rahmeti, ‹lâhî rahmet.
932 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
r›za-y› ‹lâhî:
Allah’›n r›zas›,
hoflnutlu¤u.
safha:
devre, merhale.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
samimî:
içten, candan, gönül-
den.
tabir:
ifade.
Talebe:
ö¤renci.
talebe:
ö¤renci.
târik-i dünya:
dünyay› terk
eden, dünya ifllerinden elini
aya¤›n› çekip bir köflede otu-
ran.
tezahür:
görünme, belirme,
ortaya ç›kma.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait.
uhuvvet:
kardefllik, din kar-
deflli¤i.
vazife:
görev.
vech-i rahmet:
iflin rahmet
yönü.
vesile:
arac›, vas›ta.
vilayet:
il.
zarurî:
zorunlu.
zuhur:
görünme, belli olma,
ortaya ç›kma.
1...,922,923,924,925,926,927,928,929,930,931 933,934,935,936,937,938,939,940,941,942,...1390
Powered by FlippingBook