düflüncesiyle, Nurlara benim bedelime hakikî sahip ve
hâmî ve muhafz olaca¤nz düflünerek ve üç sene evvel
sizin srarla bir takm Risale-i Nuru istemenize binaen
vermek niyet etmifltim. fiimdi hem mükemmel de¤il,
hem tamam de¤il Nur fiakirtlerinden üç zatn on befl
sene evvel yazdklar bir takm, sizin için, fliddetli hasta-
l¤m içinde bir derece tashih ettim. Bu üç zatn kalemi-
nin, benim yanmda on takm kadar kymeti var. Senden
baflka bu takm kimseye vermeyecektim. Buna mukabil
onun manevî fiat üç fleydir.
Birincisi:
Siz mümkün oldu¤u kadar Diyanet Ri-
yasetinin flubelerine, mümkünse eski harf, de¤ilse yeni
harf ile ve has arkadafllarmdan tashihe yardm için biri-
si baflta bulunmak flartyla memleketteki Diyanet Riyase-
tinin flubelerine yirmi otuz tane teksir ederek gönder-
mektir. Çünkü, haricî dinsizlik cereyanna karfl böyle
eserleri neflretmek Diyanet Riyasetinin vazifesidir.
kincisi:
Madem Nur Risaleleri medrese maldr; siz
de medreselerin hem esas, hem bafllar, hem flakirtleri-
siniz; onlar, sizin hakikî malnzdr.
Üçüncüsü:
Tevafuklu Kurânmz, mümkünse foto¤-
raf matbaasyla tab edilsin ki, tevafuktaki lema-i icaziye
görünsün.
Said Nursî
ì@Ġ
bedel:
bir fleyin yerini tutan, kar-
fllk.
binaen:
-den dolay, bu sebep-
ten.
cereyan:
akm, fikir, sanat veya
siyaset hareketi.
Diyanet Riyaseti:
Diyanet flleri
Baflkanl¤.
evvel:
önce.
hakikî:
gerçek.
hamî:
himaye eden, koruyan, gö-
zeten.
940 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
hâricî:
dflarya ait.
kymet:
de¤er.
lema-i icâziye:
mucize dere-
cesinde manevî parlt.
Madem:
...den dolay, böyle
ise.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
medrese:
eski dönemde ders
okutulan düzenli ö¤retim ku-
ruluflu.
muhâfz:
koruyucu, bekçi.
mukabil:
karfllk.
nazar:
bakfl, dikkat.
neflr:
kitap basma, çkarma;
herkese duyurma, yayma.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
tâb:
basma, bask.
tashih:
baslacak bir eserin
dizgilerini kontrol ederek
yanlfllar düzeltme.
teksîr:
ço¤altma, ço¤altma
makinesi.
tesemmüm:
zehirlenme.
tevafuk:
uygunluk; belli sra,
ölçü ve münasebetler içeri-
sinde birbirine denk gelme.
vazife:
görev.
vefat:
ölüm.
zat:
kifli, flahs.