Tarihçe-i Hayat - page 943

Birinci Harb-i Umumîde emellerine muvaffak oldular.
Türk ve Arap iki hakikî Müslüman kardeflin bin senelik
sars›lmayan muhabbetlerini pek çok desiselerle, yalan-
larla söndürdüler. Ehl-i ‹slâm›n ve nev-i beflerin medar-›
fahr› ve bütün mevcudat›n sebeb-i hilkati ve bütün füyu-
zat-› ‹lâhiyenin mazhar› o Âlî Peygamberin Ravza-i Mu-
tahharas›na yüzler sürmek için pek büyük bir ifltiyak›
kalplerinde yaflatt›klar›na tahammül edemediler. O âlî
Peygamber-i Zîflan›n küçücük bir iltifat›na mazhar olmak
için, ruhlar›na var›ncaya kadar herfleylerini feda ettikleri-
ni hazmedemediler. Bin dört yüz seneden beri zeminin
yüzünde, zaman›n sahifeleri üzerinde ve flehitlerin ve ga-
zilerin beyaz k›l›ç kalemleriyle k›rm›z› mürekkepleriyle
yaz›p tarihe emanet b›rakt›klar› medar-› iftiharlar› muh-
teflem yaz›lar›n› Müslümanlara unutturmak istediler. Bu
azimle yürüyen o amans›z düflmanlar, pek ac› iflkenceler
alt›nda ezdikleri Türk ve Arap bu iki kardefli, bir daha it-
tihad etmemek için en müthifl muâhedelerin zincirleriyle
ba¤lad›lar. Çelik zincirler alt›nda senelerle inlettirdiler.
Her türlü flenaati Müslümanl›¤a icra ettiler.
Heyhat! ‹nayet-i ‹lâhiyenin tekrar yar olaca¤›n›, Risa-
le-i Nur gibi pek büyük ve pek harika bir tefsir-i Kur’ân’la
ve onun âlî müellifi Bediüzzaman’la, Müslümanl›¤›n bü-
yük zaferini bilemediler ve göremediler. O eserler ki,
vahdaniyet-i ‹lâhiye ile risalet-i Muhammediyeyi (a.s.m.)
ve hakikat-i haflriyeyi o kadar kuvvetli ve hakikatli
bürhanlarla o kadar parlak bir surette ispat ediyor ki,
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 943
I
SPARTA
H
AYATI
laflma, antlaflma.
müellif:
eser telif eden, yazan.
muhabbet:
sevgi, sevme.
muhteflem:
haflmetli, yüce.
muvaffak:
baflarm›fl, baflar›l›.
nev’i befler:
insano¤lu, insanlar.
Peygamber-i Zîflan:
flan ve fleref
sahibi olan Peygamber; Hz. Mu-
hammed (a.s.m.).
Ravza-i Mutahhara:
Peygamber
Efendimizin (a.s.m.) Medine’deki
mübarek kabr-i flerifleri.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
risalet-i Muhammediye:
kâina-
t›n nuru ve fluuru olan Hz. Mu-
hammed’in (a.s.m.) peygamberli-
¤i.
ruh:
dirilik kayna¤›, hayat›n te-
meli ve sebebi olan manevî var-
l›k.
sahife:
sayfa.
sebeb-i hilkat:
yarat›l›fl sebebi,
yarat›l›fl nedeni.
flehit:
Allah’›n ve yüce dininin
ad›n› yüceltme u¤runda can›n› fe-
da ederek savaflta vurulup ölen
Müslüman.
flenâ’at:
kötülük, fenal›k.
suret:
biçim, flekil, tarz.
tahammül:
zora dayanma, kötü
ve güç durumlara karfl› koyabil-
me, katlanma.
tefsir-i Kur’ân:
Kur’ân tefsiri,
Kur’ân’›n aç›klamas›.
vahdaniyet-i ‹lâhiye:
‹lâhî birlik,
Allah’›n bir, tek olmas›.
zemin:
yer.
âlî:
yüce, yüksek, ulu.
azim:
niyetli, kesin kararl›.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
desise:
hile, oyun, aldatmaca.
Ehl-i ‹slâm:
‹slâm toplulu¤u,
Müslümanlar.
emel:
fliddet arzu, ümit.
fedâ:
u¤runa verme, kurban
olma.
füyuzat-› ‹lâhiye:
‹lâhî feyiz-
ler.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikat-i haflriye:
dirilifl ger-
çe¤i, haflir hakikat›.
hakikî:
gerçek.
Harb-i Umumî:
genel harp,
dünya savafl›.
hârika:
ola¤anüstü.
Heyhat:
yaz›k, çok yaz›k, ne
yaz›k.
icra:
yürütme, bir ifli yerine
getirme.
iltifat:
ilgi gösterme, yüzünü
çevirip bakma.
inayet-i ‹lahiye:
Allah’›n yar-
d›m›.
ispat:
do¤ruyu delillerle gös-
terme.
ifltiyak:
afl›r› isteme, çok fazla
arzu etme.
ittihat:
birleflme, birlik olufl-
turma.
mazhar:
nail olma, flereflen-
me.
medar-› fahr:
övünme sebe-
bi.
medar-› iftihar:
iftihar sebe-
bi, övünme sebebi.
mevcudat:
mevcutlar, var
olan her fley, mahluklar.
muahede:
iki veya daha çok
devlet aras›nda akdedilen an-
1...,933,934,935,936,937,938,939,940,941,942 944,945,946,947,948,949,950,951,952,953,...1390
Powered by FlippingBook