Tarihçe-i Hayat - page 948

aleyhine çal›flarak ve serseri ve enaniyetli nefislere gayet
zevkli bir rüflvet olarak bir ›rkç›l›k kardeflli¤i veriyor. O
zevkli kardeflli¤in içinde, o zevkli faydadan bin defa da-
ha ziyade hakikî kardeflleri düflmanl›¤a çevirmek gibi
acip tehlikeyi, o sarhofllu¤u ile hissedemiyor. Meselâ, ‹s-
lâmiyet milliyeti ile dört yüz milyon hakikî kardeflin her-
gün
1
p
äÉn
æp
er
D
ƒo
ªr
dGn
h n
Ú/
æp
erD
ƒo
ªr
?p
d r
ôp
Ør
ZG -n
G
dua-i umumîsi ile ma-
nevî yard›m görmek yerine, ›rkç›l›k dört yüz milyon mü-
barek kardeflleri, dört yüz serseriye ve lâubalilere yaln›z
dünyevî ve pek cüz’î bir menfaati için terk ettiriyor. Bu
tehlike, hem bu vatana, hem hükûmete, hem de dindar
Demokratlara ve Türklere büyük bir tehlikedir; ve öyle
yapanlar da hakikî Türk de¤illerdir. Necip Türkler böyle
hatadan çekinirler.
Bu iki taife her fleyden istifadeye çal›fl›p, dindar De-
mokratlar› devirmeye çal›flt›klar› ve çal›flt›r›ld›klar› mey-
dandaki âsâr ile tahakkuk ediyor. Bu acip tahribata ve bu
iki kuvvetli muar›zlara karfl›, k›rk Sahabe ile dünyan›n
k›rk devletine karfl› meydan-› muarazaya ç›kan ve galebe
eden ve bin dört yüz sene zarf›nda ve her as›rda üç yüz,
dört yüz milyon flakirdi bulunan hakikat-i Kur’âniyenin
sars›lmaz kuvvetine dayanmak ve onun içindeki dünyevî
ve uhrevî saadet-i ebediyenin zevklerine o cazibedar
hakikatle beraber nokta-i istinat yapmak, o mezkûr mu-
ar›zlar›n›za ve hem dâhil ve hariçteki düflmanlar›n›za kar-
fl› en lâz›m ve elzem ve zarurî bir çare-i yegânedir. Yok-
sa, o insafs›z dâhilî ve haricî düflmanlar›n›z, sizin bir ci-
nayetinizi binler yap›p ve eskilerin de cinayetlerini ilâve
acip:
tuhaf, hayrette b›rakan.
aleyh:
karfl›, karfl›t.
asar:
eserler.
asr:
yüzy›l.
çare-i yegâne:
tek çare, tek ç›kar
yol.
cazibedar:
çekici, cazibeli.
cinayet:
cana k›yma, katl veya
bu derecede a¤›r bir suç.
cüz’î:
küçük, az; k›ymetsiz,
önemsiz.
dahil:
iç, içerisi.
dahilî:
içe ait, içe dönük, iç ile il-
gili.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
dua-y› umumî:
herkesi içine alan
dua.
dünyevî:
dünyaya ait.
elzem:
daha (en, pek) lâz›m, lü-
zumlu, gerekli.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik, egoistlik.
faide:
fayda.
galebe:
galip gelme, üstünlük.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikat-i Kur’âniye:
Kur’ân’›n
hakikat›, Kur’ân’›n ifade etti¤i ger-
çek.
hakikî:
gerçek.
hariç:
d›flar›.
haricî:
d›fla ait, d›flla ilgili.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
menfaat:
fayda.
meselâ:
örne¤in.
meydan-› muaraza:
söz müca-
delesi meydan›, biri ile yar›flma
meydan›.
mezkûr:
zikredilen, ad› ge-
çen, an›lan.
muar›z:
muhalefet eden, kar-
fl› ç›kan, muhalif.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
necip:
asil, soylu kimse.
nefs:
kötü vas›flar› kendisin-
de toplayan hay›rl› ifllerden
al›koyan güç.
nokta-i istinat:
dayanak
noktas›, güvenme ve itimat
noktas›.
saadet-i ebediye:
sonu ol-
mayan, sonsuz mutluluk.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz.
Muhammed’in mübarek yü-
zünü görmekle flereflenen ve
onun sohbetlerine kat›lan
mü’min kimse.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
serseri:
gayesiz, hedefsiz;
öteden beri bafl›bofl olan.
tahakkuk:
gerçekleflme, ke-
sinleflme.
tahribat:
tahripler, y›k›p boz-
malar.
taife:
tak›m, güruh.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait.
zarf›nda:
süresince.
zarurî:
zorunlu.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
1.
Allah’›m, bütün mü’min erkekleri ve kad›nlar› ma¤firet eyle.
948 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
1...,938,939,940,941,942,943,944,945,946,947 949,950,951,952,953,954,955,956,957,958,...1390
Powered by FlippingBook