Risale-i Nuru dikkat ve tefekkürle ve devaml olarak mü-
sait vakitlerimizi bofla gidermeden okumak ve yazmak
en büyük ibadet ve zevk kayna¤dr; hâl ve istikbalin ve
biz gençlerin çok leziz ve ifltiyakla alaca¤ gayet nafi ve
vafi bir ilâç ve bir tiryaktr, bir manevî kurtarcdr. Bu ka-
tî hakikatler meydanda iken, ona bütün kuvvetimizle sa-
rlmamak, bafltan afla¤ Risale-i Nuru tetkik etmemek,
alâkadar olmamak, ancak gafletin eseri olabilir.
Hem, Kim hakikat peflinde kofluyorsa, Risale-i Nur-
dan ders almas lâzmdr; ve Nur yolunda giden her mü-
nevver, hakikî saadete kavuflacak ve yeryüzünün mahi-
yetini derk edecektir diye, biz Ankara Nur Talebeleri
dahi ittifak ediyoruz. Ebedî hayat hazinesini gösteren
Kurân- Hakîmin nuru olan Risale-i Nur, elbette bir za-
man dünyay çnlatan nurlu sesini yükseltecektir.
Madem, slâm âlimleri, hadis-i flerife göre, dünya ikbal
ve heveslerinin peflinde koflmadkça peygamberlerin en
emin vârisleridirler. Biz de Risale-i Nuru onun tam vâri-
si biliyoruz. Risale-i Nurun flahs- manevîsi, hakikî vâris
olmann esasn yaflamfl ve yaflyor. Onun karflsna ç-
kan körler ve sa¤rlar ve hissis gafiller küçüleceklerdir.
Böyle muazzam bir olgunlu¤a sahip olan Risale-i Nur, el-
bette, bütün feylesoflar, dünya ilim ve hak erbabn ça-
¤racak ve her aklselim ve kalb-i kerîm olan mübarek in-
sanlar talebesi yapacak. Bu da inflaallah uzakta de¤il,
yaknda tahakkuk edecektir.
akl- selim:
iyiyi ve kötüyü fark
eden sa¤lam akl, sa¤duyu.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
âlim:
ilim ile u¤raflan, ilim adam.
derk:
anlama, kavrama.
Ebedî:
sonu olmayan, daimî, sü-
rekli.
emin:
güvenilir, emniyet sahibi.
erbâb:
sahipler, malikler; ehil, la-
yk.
feylesof:
felsefe ile u¤raflan, filo-
zof.
gafil:
gaflette bulunan, endiflesiz,
nefsine uyarak Allahn emirlerini
unutan.
gaflet:
dikkatsizlik, endiflesizlik,
Allahtan uzaklaflp nefsin arzula-
rna dalmak.
gayet:
son derece.
hadis-i flerif:
Peygamberimizden
aktarlan sözlerin genel ad.
hâk:
do¤ru, gerçek, hakikat.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikî:
gerçek.
hâl:
flimdiki zaman.
heves:
nefsin hofluna giden, gelip
geçici istek.
ikbal:
arzu, istek.
ilim:
bilgi, marifet.
inflaallah:
Allah izin verirse ma-
nasnda kullanlan bir dua.
istikbal:
gelecek zaman.
ifltiyak:
aflr isteme, çok fazla ar-
zu etme.
ittifak:
birleflme, fikir birli¤i etme.
kalb-i kerîm:
flerefli, izzetli cö-
mert kalp.
katî:
kesin, flüpheye ve tereddü-
de mahal brakmayan.
Kurân- Hakîm:
her ayet ve su-
resinde saysz hikmet ve fayda-
lar bulunan Kurân.
leziz:
lezzetli, tatl.
Madem:
...den dolay, böyle ise.
mahiyet:
bir fleyin asl, esas, ta-
biat, niteli¤i.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
muazzam:
çok büyük, ulu, yüce.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
954 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
münevver:
nurlu, flkl, par-
lak.
nafi:
faydal.
nur:
aydnlk, parlt, flk.
nurlu:
flkl, parltl.
peygamber:
Allah tarafndan
haber getirerek lahî emir ve
yasaklar insanlara tebli¤
eden elçi, nebi.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
saadet:
mutluluk.
flahs- manevî:
manevî flahs,
belli bir kifli olmayp bir ce-
maatteb meydana gelen ma-
nevî flahs.
tahakkuk:
gerçekleflme, ke-
sinleflme.
talebe:
ö¤renci.
tefekkür:
derin düflünme; efl-
yann hakikatini, yaratcnn
srlarn kavramak ve ibret al-
mak için zihnen ve kalben
düflünme.
tetkik:
dikkatle arafltrma, in-
celeme.
tiryak:
en iyi çare, bafl ilâç.
vâfi:
yeterli, tam.
vâris:
mirasç.