sürgüne yollandm. Memleket zindanlarnda aylarca ihti-
lâttan men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü
hakaretlere maruz kaldm. Zaman oldu ki, hayattan bin
defa ziyade, ölümü tercih ettim. E¤er dinim intihardan
beni men etmeseydi, belki bugün Said topraklar altnda
çürümüfl gitmiflti.
Benim ftratm, zillet ve hakarete tahammül etmez.
zzet ve flahamet-i slâmiye beni bu hâlde bulunmaktan
fliddetle men eder. Böyle bir vaziyete düflünce, karflmda
kim olursa olsun, isterse en zalim bir cebbar, en hunhar
bir düflman kumandan olsa tezellül etmem. Zulmünü,
hunharl¤n onun suratna çarparm. Beni zindana atar,
yahut idam sehpasna götürür; hiç ehemmiyeti yoktur.
Nitekim öyle oldu. Bunlarn hepsini gördüm. Birkaç da-
kika daha o hunhar kumandann kalbi, vicdan zulümkâr-
l¤a dayanabilseydi, Said bugün aslmfl ve mâsumlar
zümresine iltihak etmifl olacakt.
flte benim bütün hayatm böyle zahmet ve meflakkat-
le, felâket ve musibetle geçti. Cemiyetin iman, saadet ve
selâmeti yolunda nefsimi, dünyam feda ettim; helâl ol-
sun. Onlara beddua bile etmiyorum. Çünkü, bu sayede
Risale-i Nur
, hiç olmazsa birkaç yüz bin, yahut birkaç
milyon kiflinin adedini de bilmiyorum ya, öyle diyorlar.
Afyon Savcs befl yüz bin demiflti, belki daha ziyade
imann kurtarmaya vesile oldu. Ölmekle, yalnz kendimi
kurtaracaktm, fakat hayatta kalp da zahmet ve meflak-
katlere tahammül ile bu kadar imann kurtulmasna hiz-
met ettim. Allaha bin kere hamd olsun.
TARHÇE- HAYATI
| 961
I
SPARTA
H
AYATI
flehamet-i slâmiye:
slâmdan
gelen cesaret ve yi¤itlik; slâmn
kazandrd¤ akla ve mant¤a da-
yanan yi¤itlik ve kahramanlk.
sehpa:
idama mahkûm olanlarn
idam edildi¤i üç ayakl düzen, da-
ra¤ac.
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
lufl, korku ve endifleden uzak ol-
ma.
tahammül:
zora dayanma, kötü
ve güç durumlara karfl koyabil-
me, katlanma.
tezellül:
kendini hor ve hakir
gösterme.
vaziyet:
durum.
vesile:
arac, vasta.
vicdan:
insann içindeki, iyiyi kö-
tüden ayrabilen, iyilik etmekten
lezzet duyan ve kötülükten elem
alan manevî his.
zahmet:
sknt, eziyet, meflak-
kat.
zalim:
zulmeden, acmasz ve
haksz davranan.
zillet:
hor ve hakir görülme, alçal-
ma.
zindan:
hapishane.
ziyade:
fazla, fazlasyla.
Zulüm:
hakszlk, eziyet, iflkence.
zulümkâr:
zulüm yapan, zalim,
zulümlü.
zümre:
cemaat, topluluk.
beddua:
bir kimsenin kötü ol-
mas için dua, kötü dua.
cebbar:
zorba.
cemiyet:
topluluk, birlik.
ehemmiyet:
önem, de¤er,
kymet.
fedâ:
u¤runa verme.
felâket:
musibet, büyük dert,
bela.
ftrat:
yaratlfl, tabiat, mizaç,
huy.
hakaret:
sayg göstermeme,
alçak görme, afla¤lama.
hamd:
Allaha karfl flükran ve
memnuniyetini onu överek
bildirme.
helâl:
din bakmndan günah
olmayan fley.
hunhâr:
kan içen, kan döken,
zâlim.
ihtilât:
karflp görüflme, bera-
ber yaflama.
iltihak:
karflma, katlma.
iman:
inanç, itikat.
izzet:
fleref, yücelik, de¤er.
kumandan:
komutan.
maruz:
bir fleyin etkisi ve te-
siri altnda bulunma.
masum:
suçsuz, günahsz,
saf, temiz.
men:
yasak etme, engelleme,
mâni olma.
meflakkat:
zahmet, sknt,
güçlük, zorluk.
musibet:
felaket, bela.
nefs:
kötü vasflar kendisin-
de toplayan hayrl ifllerden
alkoyan güç.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
saadet:
mutluluk.