Bediüzzaman Zehirlediler
Bundan yedi sene önce, kanunlarn çi¤nendi¤i, befler
haklarnn çarmha gerildi¤i, hürriyetlerin hiçe sayld¤,
flahsî arzu ve ihtirasatn kanunlardan üstün tutuldu¤u bir
devr-i rezilânede, Afyon vilâyetinin Emirda¤ kazasna
seksenlik bir ihtiyar, bir din âlimi sürülüyor. Nüfus kütü-
¤üne kaydettirilip burada ikamete mecbur ediliyor. Tek
gayesi, Kurân- Kerîmin ahkâmn tebli¤, insanlar do¤-
ruya, iyiye ve nâmuslulu¤a sevk etmek olan bir fikir ada-
m, nefyediliyor. Her cephesinde kan döktü¤ü kendi öz
yurdunda, engizisyon mahkemelerinin dahi insano¤luna
reva görmeyece¤i zulme, iflkencelere tâbi tutuluyor. Sa-
kalna, by¤na, klk kyafetine karfllyor; jandarma dip-
çikleri altnda ölüme mahkûm ediliyor.
Sürgün olarak gönderildi¤i yerde dahi rahat braklm-
yor. Ecdadndan misafirperverli¤i, ihtiyarlarn, garip ve
kimsesizlerin yardmna koflmay miras alan her Türk gi-
bi, bu kaza halk da, ilmî eserleriyle, efal ve hareketle-
riyle müsellem olan bu zatn yardmna koflmay vicdanî
bir vazife telâkki ediyor.
slâmn ve ilmin izzet ü vakarn flerefle muhafaza et-
mesini bilen ve asla dünya zevkleri için mihnet kabul et-
meyen bu flahsn, siyasî hiçbir parti ve teflekkülle de ka-
tiyen alâkas yoktur.
TARHÇE- HAYATI
| 967
I
SPARTA
H
AYATI
maddî-manevî sknt, eziyet.
izzet ü vakar:.
katiyen:
katî olarak, kesin ola-
rak, kesinlikle.
kaza:
ilçe.
Kurân- Kerîm:
Kurân; Hz. Mu-
hammede vahiyle indirilen en
son lâhî kitap.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
mihnet:.
misafirperver:
misafirden hoflla-
nan, misafire iyi muamele eden,
konuksever.
muhafaza:
koruma.
müsellem:
do¤rulu¤u, gerçekli¤i
herkes tarafndan kabul edilen.
namus:
edep, hayâ, ahlâk, do¤ru-
luk gibi faziletlerin sonucu olan
ve yüksek de¤er taflyan haslet.
nefy:
sürgün etme, cezalandra-
rak baflka bir yerde ikamet etme-
ye mecbur etme.
reva:
uygun, lâyk, yerinde.
flahsî:
flahsa, kifliye ait, hususî.
fleref:
onur, haysiyet.
sevk:
yöneltme.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete ait.
tâbi:
boyun e¤en, uyan, itaat
eden.
tebli¤:
dinî bir emrin kullara bildi-
rilmesi.
telâkki:
kabul etme, bir görüflle
bakma.
teflekkül:
oluflum.
vazife:
görev.
vicdanî:
vicdanla, kalbî his ile ilgi-
li, vicdana ait.
vilayet:
il.
zat:
kifli, flahs.
zulüm:
hakszlk, eziyet, iflkence.
ahkâm:
dinî hükümler, emir-
ler.
alâka:
ilgi, iliflki, yaknlk.
âlim:
ilim ile u¤raflan, ilim
adam.
befler:
insan, insanlk.
çarmh:
dört çivi, suçlunun öl-
dürülmek amacyla çivilendi¤i
haç biçimindeki dara¤ac.
devr-i rezilane:
alçak, baya¤,
hayasz devir, rezilce ifllerin
yapld¤ dönem.
Ecdat:
dedeler, büyük baba-
lar, atalar.
efal:
fiiller, ifller.
engizisyon:
Hristiyanlktan
uzaklaflan veya dinî esaslara
aykr davranan kimseleri ce-
zalandrmak için kurulan Ka-
tolik kilisesi mahkemeleri.
garip:
gurbette, kendi mem-
leketinin dflnda bulunan, ya-
banc.
ihtirasat:
ihtiraslar, fliddetli
arzu ve istekler.
ikamet:
oturma, bir yerde
kalma.
ilim:
bilgi, marifet.
ilmî:
ilim ile ilgili, ilme dair.
iflkence:
bir kimseye verilen