gibi bir zekâ; iflte Said Nur! Divan- harpler, mahkeme-
ler, ihtilâller, inklâplar, onun için kurulan idam sehpala-
r, sürgünler bu müthifl adam, bu maneviyat adamn yo-
lundan çevirememifl! O, bunlara imanndan gelen son-
suz bir kuvvet ve cesaretle karfl koymufl. Kurân- Ke-
rîmde
nanyorsanz muhakkak üstünsünüz
(Âl-i mran
Suresi, ayet 139.) buyuruluyor. Bu Allah kelâm, sanki
Said Nurda tecelli etmifl!
Mahkemelerdeki müdafaalarn okuduk. Bu müdafa-
alar bir nefis müdafaas de¤ildir; büyük bir davann mü-
dafaasdr. Celâdet, cesaret, zekâ eseri, flaheseri...
Niçin Sokrat bu kadar büyüktür? Bir fikir u¤runa ha-
yat hakir gördü¤ü için de¤il mi? Said Nur, en az bir Sok-
rattr; fakat slâm düflmanlar tarafndan bir mürteci, bir
softa diye takdim olundu. Onlara göre büyük olabilmek
için ecnebî olmak gerek. O, mahkemelerden mahkeme-
lere sürüklendi. Mahkûmken bile hükmediyordu. O, ha-
pishanelerden hapishanelere atld. Hapishaneler, zin-
danlar onun sayesinde Medrese-i Yusufiye oldu. Said
Nur, zindanlar nur, gönülleri nur eyledi. Nice azl katil-
ler, nice nizam ve rz düflmanlar, bu iman abidesinin kar-
flsnda eridiler; sanki yeniden yaratldlar. Hepsi halim-
selim müminler hâline, hayrl vatandafllar hâline geldi-
ler. Sizin hangi mektepleriniz, hangi terbiye sistemleriniz
bunu yapabildi, yapabilir?
Onu diyar diyar sürdüler. Her sürgün yeri , onun öz va-
tan oldu. Nereye gitse, nereye sürülse, etraf saf, temiz
abide:
.
ayet:
Kurann her bir cümlesi.
Celâdet:
yi¤itlik, bahadrlk, kah-
ramanlk, kuvvet ve fliddetlilik.
Divan- harp:
harp divan, askeri
mahkeme.
diyar:
memleket.
ecnebi:
yabanc, baflka milletten
olan.
hakir:
afla¤, adi, itibarsz.
halîm:
yumuflak huylu, uysal.
hükmetme:
hakim olma, emri al-
tnda tutmak.
ihtilâl:
mevcut idareyi veya reji-
mi zor kullanarak de¤ifltirme.
iman:
inanç, itikat.
inklâp:
de¤iflme, dönüflüm, kök-
lü de¤iflme.
964 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
rz:
flan ve fleref, namus, iffet.
katil:
adam öldüren, insan öl-
düren kimse, cani.
kelâm:
lahî söz.
Mahkûm:
bir mahkemece
hüküm giymifl, hükümlü.
maneviyat:
mana alemine
ait olanlar, hisse ve inanca ait
fleyler.
medrese-i Yusufiye:
Yu-
sufun medresesi, Hz. Yu-
sufun (a.s.) iftira, hakszlk ve
zulüm ile hapiste kalmasn-
dan kinaye olarak, iman ve
Kurâna hizmetinden dolay
tevkif edilenlerin hapsedildi¤i
yer manasnda, hapishane.
mektep:
e¤itim ve ö¤retim
kuruluflu.
müdafaa:
savunma.
mümin:
iman eden, inanan.
mürteci:
gerilik, geriye dön-
me tarafls, eski düzeni savu-
nan, gerici.
müthifl:
dehflet veren, ürkü-
ten, dehfletli, korkunç.
nizam:
düzen.
nur:
aydnlk, parlt, flk.
flaheser:
üstün eser, çok üs-
tün de¤erde ve güzellikteki
eser.
sehpa:
idama mahkûm olan-
larn idam edildi¤i üç ayakl
düzen, dara¤ac.
selim:
temiz, samimî.
softa:
.
takdim:
arz etme, sunma.
tecelli:
belirme, bilinme, gö-
rünme.
terbiye:
e¤itim; iyi ahlak, say-
g ve edep ö¤renme.
zindan:
hapishane.