Tarihçe-i Hayat - page 964

gibi bir zekâ; iflte Said Nur! Divan-› harpler, mahkeme-
ler, ihtilâller, ink›lâplar, onun için kurulan idam sehpala-
r›, sürgünler bu müthifl adam›, bu maneviyat adam›n› yo-
lundan çevirememifl! O, bunlara iman›ndan gelen son-
suz bir kuvvet ve cesaretle karfl› koymufl. Kur’ân-› Ke-
rîm’de “
‹nan›yorsan›z muhakkak üstünsünüz
” (Âl-i ‹mran
Suresi, ayet 139.) buyuruluyor. Bu Allah kelâm›, sanki
Said Nur’da tecelli etmifl!
Mahkemelerdeki müdafaalar›n› okuduk. Bu müdafa-
alar bir nefis müdafaas› de¤ildir; büyük bir davan›n mü-
dafaas›d›r. Celâdet, cesaret, zekâ eseri, flaheseri...
Niçin Sokrat bu kadar büyüktür? Bir fikir u¤runa ha-
yat› hakir gördü¤ü için de¤il mi? Said Nur, en az bir Sok-
rat’t›r; fakat ‹slâm düflmanlar› taraf›ndan bir mürteci, bir
softa diye takdim olundu. Onlara göre büyük olabilmek
için ecnebî olmak gerek. O, mahkemelerden mahkeme-
lere sürüklendi. Mahkûmken bile hükmediyordu. O, ha-
pishanelerden hapishanelere at›ld›. Hapishaneler, zin-
danlar onun sayesinde Medrese-i Yusufiye oldu. Said
Nur, zindanlar› nur, gönülleri nur eyledi. Nice az›l› katil-
ler, nice nizam ve ›rz düflmanlar›, bu iman abidesinin kar-
fl›s›nda eridiler; sanki yeniden yarat›ld›lar. Hepsi halim-
selim mü’minler hâline, hay›rl› vatandafllar hâline geldi-
ler. Sizin hangi mektepleriniz, hangi terbiye sistemleriniz
bunu yapabildi, yapabilir?
Onu diyar diyar sürdüler. Her sürgün yeri , onun öz va-
tan› oldu. Nereye gitse, nereye sürülse, etraf› saf, temiz
abide:
.
ayet:
Kur’an’›n her bir cümlesi.
Celâdet:
yi¤itlik, bahad›rl›k, kah-
ramanl›k, kuvvet ve fliddetlilik.
Divan-› harp:
harp divan›, askeri
mahkeme.
diyar:
memleket.
ecnebi:
yabanc›, baflka milletten
olan.
hakir:
afla¤›, adi, itibars›z.
halîm:
yumuflak huylu, uysal.
hükmetme:
hakim olma, emri al-
t›nda tutmak.
ihtilâl:
mevcut idareyi veya reji-
mi zor kullanarak de¤ifltirme.
iman:
inanç, itikat.
ink›lâp:
de¤iflme, dönüflüm, kök-
lü de¤iflme.
964 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
›rz:
flan ve fleref, namus, iffet.
katil:
adam öldüren, insan öl-
düren kimse, cani.
kelâm:
‹lahî söz.
Mahkûm:
bir mahkemece
hüküm giymifl, hükümlü.
maneviyat:
mana alemine
ait olanlar, hisse ve inanca ait
fleyler.
medrese-i Yusufiye:
Yu-
suf’un medresesi, Hz. Yu-
suf’un (a.s.) iftira, haks›zl›k ve
zulüm ile hapiste kalmas›n-
dan kinaye olarak, iman ve
Kur’ân’a hizmetinden dolay›
tevkif edilenlerin hapsedildi¤i
yer manas›nda, hapishane.
mektep:
e¤itim ve ö¤retim
kuruluflu.
müdafaa:
savunma.
mü’min:
iman eden, inanan.
mürteci:
gerilik, geriye dön-
me tarafl›s›, eski düzeni savu-
nan, gerici.
müthifl:
dehflet veren, ürkü-
ten, dehfletli, korkunç.
nizam:
düzen.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, ›fl›k.
flaheser:
üstün eser, çok üs-
tün de¤erde ve güzellikteki
eser.
sehpa:
idama mahkûm olan-
lar›n idam edildi¤i üç ayakl›
düzen, dara¤ac›.
selim:
temiz, samimî.
softa:
.
takdim:
arz etme, sunma.
tecelli:
belirme, bilinme, gö-
rünme.
terbiye:
e¤itim; iyi ahlak, say-
g› ve edep ö¤renme.
zindan:
hapishane.
1...,954,955,956,957,958,959,960,961,962,963 965,966,967,968,969,970,971,972,973,974,...1390
Powered by FlippingBook