Afyon hâdisesi bafllamadan evvel Diyanet ‹flleri
Reisi Ahmed Hamdi Akseki, Said Nursî’den iki
tak›m Risale-i Nur eserlerini, bir tak›m›n› Diyanet
‹flleri Kütüphanesine koymak, bir tak›m›n› da
flahs›na al›koymak için istemiflti. Fakat hapis hâ-
disesi ç›kt›, gönderilemedi. Üstat, hapisten sonra
Emirda¤›’na geldi¤i vakit, evvelce haz›rlanan iki
tak›m› tashih ederek, Ahmed Hamdi’ye gönder-
di ve afla¤›daki mektubu kendisine yazd›.
Muhterem Ahmed Hamdi Efendi,
Bir hâdise-i ruhiyemi size beyan ediyorum:
Çok zaman evvel, zat›n›z ve sizin mesle¤inizdeki ho-
calar›n, zarurete binaen ruhsata tâbi ve azîmet-i fler’iye-
yi b›rakan fikirlerine benim fikirlerim muvaf›k gelmiyor-
du. Ben, hem onlara, hem sana hiddet ederdim. “Neden
azîmeti terk edip, ruhsata tâbi oluyorlar?” diye Risale-i
Nur’u do¤rudan do¤ruya sizlere göndermezdim. Fakat
üç-dört sene evvel kalbime, size karfl› tenkitkârâne bir te-
essüf geldi. Birden ihtar edildi ki: “Bu senin eski medre-
se arkadafllar›n olan baflta Ahmed Hamdi gibi zatlar,
dehfletli ve fliddetli bir tahribata karfl›
ehvenüflfler
düstu-
ruyla, bir k›s›m vazife-i ilmiyeyi mukaddesat›n muhafaza-
s›na sarf edip, tehlikeyi dörtten bire indirmeleri, onlar›n
mecburiyetle baz› ruhsatlar›na ve kusurlar›na inflaallah
kefaret olur” diye kalbime fliddetle ihtar edildi. Ben dahi
sizleri ve sizin gibilerini, o vakitten beri yine eski med-
rese kardefllerim ve ders arkadafllar›m diye, hakikî uhuv-
vet nazar›yla bakmaya bafllad›m. Onun için benim bu
fliddetli tesemmüm hastal›¤›m, vefat›mla neticelenmesi
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 939
I
SPARTA
H
AYATI
muvaf›k:
uygun, münasip.
reis:
baflkan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
ruhsat:
mevcut bir dinî hükmün
özür sebebiyle belirli flartlar alt›n-
da geniflletilmesi veya kolaylaflt›-
r›lmas›.
sarf:
harcama.
tâbi:
bir fleye uyan.
tahribat:
tahripler, y›k›p bozma-
lar.
tashih:
bas›lacak bir eserin dizgi-
lerini kontrol ederek yanl›fllar›
düzeltme.
teessüf:
üzülme, ac› duyma.
tenkîdkârâne:
tenkit edercesine,
elefltirircesine.
uhuvvet:
kardefllik, din kardeflli-
¤i.
vazife-i ilmiye:
ilimle u¤raflma
görevi.
zaruret:
zorunluluk, mecburiyet.
zat:
kifli, flah›s.
azimet:
kullar›n, Allah taraf›n-
dan kendilerine yüklenen gö-
revlere tam bir kararl›l›kla uy-
malar›; takva ile fliddetli ka-
ç›nma, günahlardan uzak
durma.
azimet-i fler’iye:
dinî azimet;
dinde takva ile hareket et-
mek.
beyan:
aç›klama, bildirme,
izah.
binaen:
-den dolay›, bu se-
bepten.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
düstur:
kaide, esas, prensip.
ehvenüflfler:
flerrin en az za-
rarl›s›, kolay›, flerrin daha az
zararl›s›, daha az kötü olan;
iki flerden daha az zararl›s›.
evvel:
önce.
evvelce:
daha önce.
hâdise:
olay.
hâdise-i ruhiye:
ruhla ilgili
olay, ruha ait durum.
hakikî:
gerçek.
hiddet:
öfke, k›zg›nl›k.
ihtar:
hat›rlatma, uyar›.
inflaallah:
‘Allah izin verirse’
manas›nda kullan›lan bir dua.
kefaret:
kendisi ile ifllenen bir
günah›n giderilmesi.
mecburiyet:
mecbur olma,
zarurîlik durumu, zorunluluk.
medrese:
eski dönemde ders
okutulan düzenli ö¤retim ku-
ruluflu.
muhafaza:
koruma.
muhterem:
sayg› de¤er, hür-
mete lay›k, sayg›n.
mukaddesat:
mukaddes,
kutsal, temiz ve yüce olan
fleyler.